Şiirlerin Adamları: Yalnızken Okunması Gereken Şair

Şiirlerin Adamları: Yalnızken Okunması Gereken Şair
  • 15
    0
    0
    0
  • İskender de çekinmeden bizim yerimize sövmüş hayata, sevgiliye, işe, topluluğa, ekonomi politiğine, gelmişine geçmişine...

    Aşık olmak da hayata dahil, dost olmak da, karın doyurmak da her ne hikmetse bunların her birinin de belli zorluğu var. Hiçbirini es geçmemiş şair, hepsinin düzenini ayrı ayrı işlemiş yazılarında. Hiç de vazgeçmemiş anlatmaktan, ne kadar anlaşıldığını umursamadan. Bu yüzden ardından "hiç anlaşılmadı" diyorlar işte...

    “şiddetle ihtiyacım var beni öpmene

    dudakların dudaklarımı hacize gelsin

    dokun! dokun! dokun etime,

    etimle süslensin ardıç gözlerin

    akşam olup da delikanlılar siyah giydiler mi

    (dışavurumcu zifir ve seni seviyorum)turuncu soyundu mu (***)

    bir şelale çalarım en yakın vitrin camını kırıpceplerimde bahar şiirleri ve ilkokul öğretmenleri

    en güzel sesleri çizip anahtarımın kenarıyla

    ağlarım! ağlarım ulan sana ne, sen soyun - mumları söndür - yatağına uzan!

    süte aşkı üfle!(*)”

     

    Çağdaş Türk şiirinin başına buyruk sanatçısı Küçük İskender, aramızdan ayrılalı tam bir yıl 19 gün oldu, bugün. O 55 yaşındayken, kanser tedavisi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu. Fakat şiirlerinin ölümsüzlüğüne inanmamak işten değil. Yazıları nesilden nesile ve çağdan çağa devreden nitelikte tanımlanabilir. Çünkü onu okurken dünyanın sosyal anlamda her dönemine atıfta bulunduğunu ve kendinizin bireysel anlamda her döneminden izler taşıdığını fark edebilirsiniz.

    Ölüm için şunları söylüyor, şair:

     “Ölüm mü, ölüm, hayatın gençken çektirdiği yakışıklı resimler

    hafif bir gülümseme yerleşmiş mavi taş çeşme gözlerine

    içelim, diyor/ yağmurun, terk ettiği manitadır gökyüzü!”

    Yanı sıra öldüğünde onun için yapılmasını istediklerini de şiiriyle, vasiyet bildirdi.

    “Benim öldüğümü duydukları gün dansa gitsinler. Bir gün önce dansa gidenler de çok özledikleri sevgililerini arasınlar. Arayanlar varsa parti versinler. O gece. Çok eğlensinler. Ben öldüm diye eğlenmesinler. Böyle bir adam yaşadı diye eğlensinler.”

    Çoğu kez şiirleri edepsizlikle itham edilse de, yaşlı başlı insanların bile başını çevirdikten sonra akıllarına nur indiklerini gördüm. Beni şahit yazabilirsiniz.

    Gizli saklı okunması lazım olduğunu savunsam da, bağıra çağıra da yaşanmalı, yazdıkları. Yalnızca okunması da yetmez üstelik, tekrar tekrar hatırlanmalı.

     

    Şiirlerinin bu kadar garip olmasına şaşmamalı, çünkü İskender yaşarken de garip bir adamdı…

     

    İskender, Beş yıl İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, ardından da üç yıl İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde yükseköğrenim yapmasına rağmen –çoğumuzun absürt bulacağı- bohem bir yaşam tarzını seçmiş. Öğrenimi sonrası hayat gailesine tezgahtarlık yaparak başlamış. Çevirmenlik, editörlük falan denemiş. Sokaklarda kartpostal satıcılığı yapmış.

    Yavaş yavaş dönemin şartlarının değişmesiyle sanatçılık kariyeri başlamış. Televizyonlarda seslendirme, skeç ve senaryo yazarlığı kariyerinin ilk ayak sesleri, denebilir. Erotik ve mizah dergilerinde köşe yazarlığı, ajanslar, derken gazetelere ve resmiyete hiç bulaşmadan; siyaset ve politikaya yalnızca şiirlerinde iğneleme yaparak değinen şairin ünü giderek yayılmış.

    Şiirlerinde çocukluğunu anlatırken de, garip bir adam olacağından emin büyüdüğünü söylüyor. Babası, olsun şair olur, diyor onun için bir şiirinde. Kendisiyle de besbelli gergin bir iletişimleri var.

     

    İskender, yine İskender için ne demiş?

    İskender kimdir, sorusuna aslında yine kendisi cevap veren şair, “Erotika” kitabının arka kapağında yer alan sözleriyle biliniyor.

    “Ben bir imge çapkınıyım. ‘Lanetlenmiş bir şair ne yazabilir’ varsayımından yola çıkarsak, olsa olsa elde edebileceğimiz sonucun çömeziyim. Duyarlığım konusunda hırçın, yaratıcılık sürecinde çevreye kayıtsız olmamı şiire ve yaşamın paramparçalığına duyduğum saygıda aramalı. Şiir bir yabancılaştırma pratiği yaptırıyor, doğayı asiste ediyor. Yorucu, naif, cömert, ötede, farklı bir şiir rotası benimkisi. Hüzne, ölüme, ironiye seyrediyorum. Şiirim bana tecavüz ediyor nasılsa. Sorarım, böyle bir adamı sokaklara salmak tehlikeli değil mi?”

    Bir de sevdiğim bir şiirini seslendirdim. Yüksek sesli okunması lazım gelen ancak tek başınızayken dinlemenizi önerdiğim…

    Şiiri dinlemek için tıkla.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.