Pandemi Sonrası Bilim Kurgu Filmi Tadında Hayatlar

Pandemi Sonrası Bilim Kurgu Filmi Tadında Hayatlar
  • 7
    0
    0
    2
  • “LÜTFEN EVLERİNİZDEN ÇIKMAYIN!”
    “CORONAVIRUS İNSAN YAPIMI MI?”
    “NASA: Dünya’ya asteroit yaklaşıyor”
    “EKONOMİ DURMA NOKTASINA GELDİ”
    “ABD HASTANE ÖNLERİNE ÖLÜLER İÇİN MORG HAZIRLIYOR”
    “SARI HUMMA HASTALIĞI YAYILMAYA BAŞLADI”
    “HÜKÜMETLERİN YARDIMA İHTİYACI VAR”
    “Dünyanın en büyük yanardağı Yellowstone patlamaya mı …”
    “TRUMP: Tünelin ucundaki fantastik ışığı görebiliyorum.”
    ….

    İlk kez 2019 yılının Aralık ayı itibarıyla Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Coronavirüs, tüm dünya insanlığını ilgilendiren bir pandemi kabul edildi. Tüm dünya ülkeleri ulusal ve küresel çapta aldıkları önlemler ile virüsten korunmak adına kısıtlamalarında seviye arttırmaya devam ediyor.

    Salgının, bizleri daha ne kadar ileri seviye bir önlem ile karşı karşıya bırakacağı meçhul, felaket senaryoları yazılmaya devam ediyor. Salgının ne kadar zaman sonra tehdit olmaktan çıkacağı ise hala belirsiz.

    Fakat gerçek şu ki, er ya da geç bu kötü günler geçecek. Sağlık ve huzur yeniden kıtalara yayılmaya başlayacak. Peki, ne dersiniz, asıl hikaye o zaman başlayacak gibi görünmüyor mu?

    Salgının tüm insanlığı etkisi altına aldığı ve bizlerin bizzat tanık olduğu bu süreç, yıllar sonra belgesellere ve filmlere konu olacak ilginç bir senaryo bile olabileceği söyleniyor. İçinde bulunduğumuz durum, alt metni okuyabilene, şimdiden birçok şey anlattı aslında. Bu durumu kimimiz insanlığın yüzüne vurulan bir tokat, kimimiz de insanlığı daha iyi bir yola sevk eden sebep olarak görüyoruz.

    Ancak bu iki zıt düşünüşün ortak bir noktası var: Her iki durumda da insan hayatı bir dönüm noktasına girmiş bulunuyor.

    Kabuğunu kır!

    Hayat sizi kırdığında, bu devran hep böyle mi gidecek, diye veryansın ettiğinizi hatırlıyor musunuz? İşte bu soru, tüm insanlığın ortak sorusuydu ve artık hayatın cevap verme zamanı geldi.

    Diyor ki, madem öyle, değişime hazır mısın?

    Belli ki hazır olsak da, olmasak da bize seçme şansı bırakmayacak bu kez ve adapte olmayı öğretecek.

    Dünyanın iyileşme süreci bittiğinde, insanlık kabuk değiştirmiş bir gezegene uyanacak. Bu demek oluyor ki, insanın da kendi kabuğunu kırmış olması gerekiyor. İnsan uyanış sürecini atlattığında ise nasıl bir evrende yaşadığının ve eylemlerinin sonuçlarını apaçık görmeye başlayacak.

    Uyanış sürecinde izleyebileceğiniz bir film: “The Platform”

     
     
    Aynı minvalde ilerleyen adaletsiz düzeni gözler önüne seren bir anlatım. Filmin sonuna kadar bu düzeni değiştirmek için çabalayan bir adam. Dikkat! Film inanç sistemi üzerinden metaforlar taşır.

    Bu yeni evrenin, salgın hastalık ile birlikte insanoğluna anlatmak istediği ve insanoğlunun idrakına varması gereken en önemli değişim ise sadeleşmedir.

    İnsanların eve kapanmasına neden olan bu salgın, AVMlerin, kafelerin, mağazaların, plazaların ve birçok lüks tüketim merkezinin de kapanmasını tetikledi. Bu sayede insanlar kendilerine durup düşünme fırsatı verdiler ve ilk kez paranın bu anlamda hükümdarlığı sonlandı.

    İnsanlar bu kontrolsüz yaşam biçimi içerisinde kaybolmuşken, sosyal medya da acımasızlığı kamçılayan bir araç haline geldi. Hepimiz çevremize karşı duyarlılığımızı kaybettik.

    Tanımadığınız birine en son ne zaman gülümsediğinizi bir düşünün, böyle düşününce bile tanımadığım birine neden gülümseyeyim, diye aklınızdan geçirdiniz değil mi? Oysa insanlar birbirinin eşit kodlarından oluşan varlıklardır ve birbirlerine ihtiyaçları vardır. Dahası hayvanlardan düşünme yetileriyle ayrılırlar, ancak bir kedinin bile yaşam hakkına göz diktiğimiz bu dünyada, birbirimizin üzerine basmamayı ve Twitter jargonu ile “linçlememeyi” epey unuttuk değil mi?

    İnsan olmayı hatırlamak isteyenler için: “Black Mirror — Nosedive (Dibe Vuruş)”

     
     
    Lacie günlük hayatında, herkes gibi, sosyal medyada ün kazanmaya çalışan ana karakterimiz. Ancak bölümün sonunda konuyu bilmeden izleseniz, figüran olduğuna dahi inanmazsınız. Sosyal yardımın ve ön yargıların yok olduğu bir toplum düşünün, anksiyete hastalığı toplumdan silinmiş olurdu.

    Şimdiye kadar duyduğunuz bütün iddiaları bir kenara bırakın. Bunu hatırlıyor musunuz? Virüsün bir yazılımcı tarafından, geleceği bilişsel hale getirmek üzere yaratıldığı iddiası dolanıyordu... Evet, o yazılımcı Bill Gates di…

    ABD Başkanı Donald Trump’ın eski danışmanı Roger Stone’un konuşmaları medyada şöyle yer aldı: “Bill Gates’in bu salgının yaratım ve yayılım sürecinde rol oynayıp oynamadığı tartışmaya açık. O ve diğer küreselciler, bunu aşıları zorunlu hale getirmek ve insanlara mikroçip takmak için kullanıyor.”

    Eğer bu iddialar doğruysa ilerde etimizin ve kemiğimizin arasına sıkıştırılmış çipler hayal olmaktan çıkıyor. Bilgisayarlaşmanın bir parçası olabilir miyiz? Ya da insansı robotlar...kan pompalayan, yemek yiyen ve boşaltım yapan…

    Robotikleşen dünyada insanoğlu: “Black Mirror — Arkangel”

     
     
    Black Mirror serisinin dördüncü sezonunda yayınlanan bu bölüm acımasızlaşan toplumun arasında kız çocuğunu onların kötülüklerinden korumak isteyen bir ebeveyni anlatıyor. Çocuğun kontrolünü daha çok ele alma ihtiyacı günümüz ebeveynlerinde hali hazırda oluşmaya başladı bile…

    Her gün ortalama 5 kadının öldürüldüğü ve günde 20 bin civarında çocuk pornografisi içeren dokümanın internete servis edildiği bir dünyada sevdiklerinizi beynine yerleştirdiğiniz bir çip ile korumak ister miydiniz?

    Dünya’dan başka bir yerde yaşam arayışı: “Lost in Space”

     
     
    15 Nisan’ı geride bıraktık ancak hepimizin akıllarına kazındı… Virüsle birlikte uzaydan gelen bir asteroitin dünyayı yok edeceği paniği bir anda tüm dünya insanlığını sardı. Biraz bilim kurgu seviyorsanız izlemesi oldukça keyifli bir yapım önerisi getirdim. Ancak bu konu kurgudan ibaret olmaktan çıktı. En realistimizi bile şüpheye düşüren asteroit uyarısından sonra, tarlalara zombiler inmiş, deseler “Acaba?”, der hale geldik.

    Bilim insanlarına göre dünyanın var oluşu, nasıl büyük patlama inanışıyla başladıysa, yok oluşu da bu yolla gerçekleşebilir. İnsanlar başka bir gezegen de yeniden yaşam aramak için çabalayabilir.

    Hayata Uyanmak: “Waking Life”

     
     
    2020 senesi belki de yüzyılda bir kez yaşanacaktı. Bu seneden alabileceğimiz ve aktarabileceğimiz pek çok somut beceri olacak. Yanı sıra insanlık farklı bir dünyaya uyandığını da hissetmeye hazırlanıyor. Yeni dünyada yabancılık çekmemek için bir oryantasyon sürecinden geçiyoruz, denebilir.

    Adapte olma sürecine ne kadar direnirsek, o kadar yara alacağız. Yeni geleni kabul etme erdemi göstermeli ve en iyi şekilde süreci yönetmeliyiz.

    İşte insanlığın yaşama uyanışını anlatan belgesel tadında bir öneri: “Waking Life”. Birçoğumuza felsefi düşünme yetisini kazandıracak. Böylece gelecek nesillere aktarabileceğimiz, soyut becerileri nasıl edinebileceğimizi göreceğiz.

    Uyanamama sendromuna yakalanmadan, gözlerinizi dört açın. Varoluşun keskin acısını uyumaya devam ettiğiniz sürece hissedeceksiniz. Ancak uyanırsanız, en azından mücadele etmek için vaktiniz olacak.

    Günaydın İnsan!

    Kaynak: medium.com/zgiz


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.