Tanrının En Yüce Aşığı: Martin Eden

Tanrının En Yüce Aşığı: Martin Eden
  • 13
    0
    4
    0
  • Coşkun, yerine sığmayıp taşan duygularının altında ezilen her gencin rastlaması gereken bir kitaptan bahsediyorum bugün. Ortasına doğduğu işçi sınıfından kafasını kaldırıp burjuvazi dünyasının göz alıcı, parlak ambalajlı paketine hayranlıkla bakan ve bu dünyaya ait bir kıza âşık olan Martin Eden’ın hikâyesini okuyoruz Jack London’ın usta dilinden. Kitaptaki her betimleme birer ustalık eseri ve yaşanılanların yazarımızın hayat hikâyesine korkutucu derecede benzerliği anlatımları çok daha kanlı ve canlı kılmış. Kendisi de okulu küçük yaşta bırakıp senelerce gemilerde çalışan London ve aşkı uğruna ekonomik imkansızlıklarına rağmen azimle kendini geliştirip sevgilisinin seviyesine gelmeye çalışan yabani denizci Martin Eden arasındaki benzerlikler fazlasıyla çok. 

    Tesadüfi bir şekilde kendisini küçük bir burjuvazi ailesinin akşam yemeğine davetli bulan Martin, tanışır tanışmaz evin küçük kızına deliler gibi aşık olur, öyle bir aşk ki her şeyden daha kutsaldır, evrendeki var olmuş, var olan ve var olacak her şeye bedel olacak bir aşk. 

    “Karşısında yaşamaya değer bir şey vardı işte; kazanmak için savaşmaya, mücadele etmeye ve evet, uğruna ölmeye. Kitaplar haklıydı. Dünyada böyle kadınlar da vardı. Karşısındaki onlardan biriydi.”

    Martin’in Ruth’a duyduğu aşk her olgudan daha büyük ve her konseptten daha dogmatikti, Ruth’un kendisinden dahi öteydi. Kızın temsil ettiği ve onda uyandırdığı büyük umutlara aşıktı aslında, onun okumalarına, tavırlarındaki inceliklere, daha önce hiçbir kadında şahit olmadığı masumane çehresine vurulmuştu. Onun aşkı sorgulanamazdı, aşktan anladığı buydu.

    “Hayalini kurduğu şey onun ruhuna sahip olmaktı, her türlü kabalıktan azade, zihninde belirli bir biçime sokamadığı özgür bir ruh yoldaşlığıydı. Bunu düşünmemişti. Böyle bir şey daha önce hiç aklına gelmemişti. Mantığı, duyguları tarafından gasp edilen genç, daha önce tanımadığı güçlü heyecanlarla sarsılıp titriyor, hislerin yücelerek manevi bir hale bürünüp hayatın zirvesinin ötesine taşındığı bir duyarlılık denizinde, hazlar içinde sürükleniyordu.”

    Aşk öyle bir duygudur ki insanın gözlerine ölümsüzlük arzusunun minik parıltılarını yerleştirir, öyle ki sevdiğinizin gözlerine her baktığınızda bu parıltılara şahit olursunuz. Kahramanımızın aşkının en taze zamanlarında sevgisini ruhani betimlemelerle göstermesinin ve Ruth’u adeta bir tanrıça gibi görmesinin sebebi budur, nihayetinde aşk dediğimiz şey dini bir olgudur ve insanı materyalden koparır, bambaşka, spiritüel hülyalara götürür. 

    “Ruth. Bir tılsımdı, büyüyle çağrıda bulunmak için kullanılabilecek sihirli bir kelimeydi. Bu ismi her mırıldanışında kızın yüzü karşısında parlıyor, karşısındaki pis duvarı altın ışıltısına boğuyordu.”

    Genç, coşkun, kaba saba, hayat dolu Martin Eden sevdalısından apayrıydı oysa ki, kendisi hiç öyle görmese de. Ruth soğuk ve korkak bir ruhtu, ait olduğu burjuvazi sınıfından bir adım dışarıya atmamıştı ve Martin onun için sınıfının dışında kalan yabani bir dünyayı temsil ediyordu. Gerçek hayattan ve yoğun duygulardan kaçınırdı fakat Martin’in onda yaşattığı hisler çok farklıydı, oğlan kendisinde var olduğunu dahi bilmediği dürtüleri ortaya çıkarıyor ve kız bunları bastırmakta zorlanıyordu. Bu dürtüleri kabul edecek kadar cesur değildi ve hiçbir zaman da olamayacaktı. 

    “Gençten fışkıran sağlık, sanki kuvvet dalgaları halinde kendisine çarpıyordu. Sıcaklığını hissetmek, ona yaslanmak dürtüsünü yine hissetti, üzerindeki etkisine yine şaşırdı.”

    “Meğer hep uykudaymış; şimdiyse hayat buyurgan ve kaçınılmaz sesiyle gümbürdüyordu kapısında.”

    Ruth’un Martin’de gördüğü her olgu, yaşama sevinci, umut, gelişime ve bilgiye açlık, büyük büyük yaşanan duygu selleri, gençliğin verdiği kıpır kıpır heyecan, coşkunluk, eşitçilik ve bunun gibi kavramların hiçbiri onun yaşadığı aydın sınıfında mevcut değildi. Onun için Martin tropik ülkelerden gelmiş tatlı bir esintiydi, yüreğini sıcak rüzgârla dolduruyor ve gönlünün derin okyanuslarına yavaşça çekildiğini hissettiriyordu. Ve içten içe Ruth, ona nazaran çok daha fazla okumuş ve çeşitli eğitimler almış olmasına rağmen Martin’in ondan daha geniş görüşlü ve bilgili olduğunu biliyordu. 

    “Şu anda bile bizim bütün o Latincelerimize, Fransızcalarımıza, Saksoncalarımıza ve kültürümüze karşın dünya, hayat, insanın hayattaki yeri ve diğer her şey hakkında benden, senden çok daha fazla şey biliyor.”

    Kızı gördüğü andan itibaren ona taparcasına âşık olan Martin, kütüphanelerin müdavimi olmaya başladı. Gece gündüz okuyor, öğreniyordu, bir yandan geçimini sağlayabilmek için çeşitli işlerde çalışıyordu, kimi zaman gemiye çıkıyor, kimi zamansa çamaşırcılık yapıyordu. Bütün bu mental ve fiziki yoğunluğa katlanabilmesinin tek sebebi hiçbir mantığa oturtamadığı, yalnızca en büyük kutsalı saydığı aşkıydı. 

    “Martin aşkı asla küçük görmezdi. Aşka tapıyordu. Akıl vadisinin ötesindeki dağların zirveleriydi aşkın memleketi. Varoluşun yüce bir hali, yaşamın zirvesiydi ve çok ender bulunurdu.”

    Çok az uyku ve insanüstü bir özveriyle günlerini geçiren Martin, yavaş yavaş içinde yazmak için güçlü bir arzu duymaya başladı ve kendini yazarlığa adadı. Yazarak hayatını kazanacak ve adını ölümsüzler listesine yazdıracaktı, biliyordu, Ruth’a da hak ettiği hayatı bu sayede verebilecekti. Henüz farkında olmadığı trajik gerçek şuydu ki, hayranı olduğu o tanrılar, aydın sınıfının değerli üyeleri, içi boş, entelektüel ve ruhani gelişimden bihaber, dogmatik, doğadan ve gerçek dünyadan ölesiye korkan, kalplerine örümceklerin çoktandır ağlarını ördüğü bir grup ölü insandan ibaretti. 

    “Saçma sapan laflarla kafalarına sokulmuş o küçük ahlaklarıyla lak lak konuşur, ama yaşamaktan korkarlar. Seni seveceklerdir Martin, ama kendi küçük ahlaklarını daha çok seveceklerdir. Senin istediğinse bütün görkemiyle hayata teslim oluştur, büyük ve özgür ruhlardır, alev alev yanan kelebeklerdir, o küçük gri güveler değil.”

    Her şeyin üstünde tuttuğu sevdiceğinin sandığı gibi büyük ve özgür bir ruh olmadığını anlayan Martin, illüzyonun ortadan kalkmasıyla Ruth’un bir azizeden ziyade korkak, küçük bir kız çocuğu olduğunu fark eder. Yaşama amacı ortadan kalkmıştır sanki, hayat zevkten çok acı vermektedir. Başarılı bir yazar haline gelmiştir ancak artık ne eski, samimi işçi sınıfına tamamen dönebilir, ne de ona tapmaya başlayan, inanılmaz tiksindiği burjuvazi sınıfına ait olabilir.  Okyanuslarda başıboş sürüklenen bir tekne gibidir ve hayata dair her şey ona acı vermektedir. 

    Bir gencin aşkı uğruna yükseliş ve düşüş hikâyesinin en zengin, en gerçek betimlemelerle süslenerek anlatıldığı bu trajik romanın mutlaka okunması gerektiğine inanıyorum. En nihayetinde hepimiz biliriz ki yükselmenin ve düşmenin en estetik halleri amaç aşk olduğunda gerçekleşir. Martin Eden özünden bihaber olduğu bir kıza kafasındaki ideal, manevi maşuk özelliklerini yüklediğinde acı verici kaderi çoktan yazılmıştı. Aşk gözünü bu denli kör etmişken bu sonu tahmin edebilmesi mümkün dahi değildi. Gelişime bu denli aç ruha, kendisi gibi alev alev yanan ve hayatı her zerresiyle yaşamaktan korkmayan bir kadından daha iyi yoldaşlık edemezdi hiç kimse, hele ki bütün bunların tamamen zıttı olan Ruth hiç edemezdi. Lakin aşk şans işiydi ve seçimle olacak iş değildi, bazı aşklar ölü doğarken bazıları Anka kuşu gibi kanatlanıp süzülmek için varlardı. Önemli olan tek nokta, duygularımızdan korkmamaktı, var olabilmek ve varlığımızı taçlandırabilmekti, sonucu ne olursa olsun. 

     Kaynakça: Jack London-Martin Eden

     Görsel: https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/books/features/jack-london-call-wild-film-harrison-ford-author-white-fang-novels-a9344381.html

     


    Yorumlar (4)
    • Eseri anlatma amacından farklı olarak katmak istenilen bakış açısı kolaylıkla ve sıkmadan okuyana geçiyor. Çok güze bir yazı olmuş, emeğinize sağlık

      • bir insanin yavasca tukenisini yalinlikla ortaya koyan bir jack london eseri. paylasim icin cok tesekkurler, emeginize saglik.

        • Çok güzel bir yazı olmuş ve kitabı çok güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık.

          • Azimle kendini geliştirip sevgilisinin seviyesine gelmeye çalışan yabani urfalı

            Yorum Bırakın

            Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.