Shtisel ilk iki sezonuyla En İyi Drama, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yönetmenlik ve En İyi Senaryo dahil İsrail Emmy ödülleri kazanmış bir tv serisi. Yakın zamanda 3. Sezonu yayınlanan dizi ultra-ortodox (Haredi) Yahudi dünyasının modern dünyayla ilişki ve adaptasyonunu, tam da en olası şekliyle bireyler üzerinden dönüşümünü, yer yer güldürüp hüzünlendirerek herkesin merakla izleyebileceği bir tatlılıkta sunuyor.

Modern Ortodoks Yahudiliğin aksine Haredi Yahudiliğini benimseyenler genellikle halaha ve geleneklerine olan bağlılıklarından taviz vermeyen ve sonuç olarak kendilerini bir ölçüde toplumun diğer bölgelerinden ayıran kişiler olarak biliniyor. Dinin en katı yorumunu benimseyip Yahudi şeriatına sıkı sıkıya bağlı olsalar da “insan insandır” sadeliğinde; sıradan dindar bir yahudinin hayatın doğal akışında nelerle karşılaşabileceği, hangi açmazlarla yorulacağı ve ne tür çıkış yolları bulabileceğini sanki kendi hayatımıza ya da bir yakınımızın hayatına bakıyor gibi izleyebiliyoruz.

Peki Shtisel dizisi tüm dünyaya aynı yakınlık hissiyatıyla kendisini izletmeyi nasıl başardı?

Odak noktası birlikte ve yalnız “İnsan hikayeleri”

Kudüs’ün semtlerinden Geula’da yaşayan Haredi Shtisel ailesinin acı tatlı günleri; olabilecek en sade yaşantıların kuytularında gizlenmiş dikkat çekmeyen fakat dikkate değer her bir ayrıntı, yakalanabildiği ölçüde, fark edilebildiği ölçüde yine en insancıl formda seyirciye sunuluyor. Geula, çevre semtlere nazaran modern Yahudiliğe daha ılımlı bakan fertlerin de yer aldığı bir Haredi semti. Onu çevre semtlerden ayıran da bu. Bu semtin sakinlerinden Shtisel ailesi, kayıpları ve sevinçleri birlikte karşılıyor, bireysel sıkıntılarda pek halden anlar görünmeseler de zor durumlarda birbirlerini desteklemekten vazgeçmiyorlar. Yas, neşe, doğumlar, ölümler, kutlamalar, birliktelikler ve ayrılıklar, beraberlik ve yalnızlık, ve yalnızlık… Büyükanne Malka, baba Shulem, oğulları Akiva, Zvi Arie, Kızı Giti ve eşi, onların çocukları… Her karakter ilk görüşte belli kalıp fikirler verse de zamanla ve hep olduğu gibi, karmaşık ve çok yönlü iç dünyalarla karşılaşıyoruz. Esasen tüm katı kurallara rağmen çocuklarını zenginleştirebilen ve onları tam anlamıyla onaylarmış gibi görünmemesine karşın alanlar açabilen bir ebeveyn profili de var karşımızda. Baba Shulem ve kaybettiği eşi, gerek çocukları gerekse kendileri için insancıl ve pratik çözümler üretebilen zekalara ve güçlü karakterlere sahip. (Shulem’in pek gıcık ve yeni nesil için tahammülü zor tutuculukları da yok değil) Din, kurallar, gerginlikler, statüler bir yana insan odakta. Yabancı olduğumuz bir dünyaya girmemizi kolaylaştıran da bu: Birlikte ve yalnız, ustaca işlenmiş insan hikayeleri…

A’sı ve Z’siyle bir aradalık ne kadar zayıflarsa özlem o ölçüde güçlenir. Ve Shtisel’in herhangi bir şey hakkında olduğunu söylemek gerekirse, o, bu özlemlerin tezahüründe gizli.

Mizahla seyreltilmiş hayatlar

Bu denli tutulmuş olmasının bence en önemli sebeplerinden biri, dizinin tümüne hakim olan mizah duygusu. Hatırlarsınız Unortodox isimli İsrail yapımı dizide tamamıyla bir dram izlemiştik. (o da az izlenmedi gerçi) Shtisel’de ise olağan bir döngü var. Kendinizi bir ibadetin uygulanışına, Shulem’in yalnızlığındaki şapşallığa, Akiva’nın gönül yarasının ortasında beliren muzurluğa, Zvi Arie’nin karısının gücünün farkında olsa da kendisini üstün göstermeye çalışmasındaki komikliğe gülerken bulabiliyorsunuz.  Devletlere, ebeveynlere, dini otoriteye karşı insanı koruyan bu mizahi yön, diziye her fırsatta el atıp seyircisini gülümsetmeyi başarıyor.

Kurallar esnetilmeye mahkumdur

-Çocuk sahibi olmak isteyen ancak bilindik yolla çocuk sahibi olamayan bir çiftin Halaha’yı (Yahudilikte yasa sistemini tanımlayan kavram, Yahudi Şeriatı) kendilerince haklı sebeplerle ihlal etmesi, yorumlaması;

-Yasada yeri olmasa da gelenekçe caiz görülmeyen kadının ehliyet alması, evde erkekle eşit söz hakkı, çalışma hayatındaki yerlerinin genişlemesi,

-Her aile tarafından kabul gören çöpçatanlık hizmeti haricinde genç-yaşlı kadın ve erkeklerin görüşmeleri hoş karşılanmazken, bir şekilde görüşüvermiş olmaları:)

-Geleneksel aile yapısı içerisinde çocukların evleneceği kişilerin aile tarafından seçilmesi, ailelerin onaylamadığı evlilik niyetlerinin bertaraf edilmeye çalışılması ancak işin olacağına varması,

-Resim çizmek, müzik yapmak hoş karşılanmasa da yarım ağızla onaylanması gibi pek çok konuda yumuşamaya giden bir haredi topluluğu izliyoruz.

Bunun yanında boşanmak hala aileler tarafından yasa dönüştürülen ve önlemek için canla başla çalışılan çok kötü bir eylem. Keza dul bir kadının hiç evlenmemiş bir erkekle ilişkisinin olması da engellenecekler listesinde. Shtisel ailesinin genç üyesi Akiva, bu yönde devam eden gönül ilişkisini sürdürememiş olsa da geleneğin eleştiri masasında bıçak altına yatırılmış olduğu çok açık. 21. Yy: Ataerki düzeninin üzerinden zarif ve ince tekerlekli bir bisiklet sürüşüyle yeni dünya geçiyor…

Laik kadınlar ve Ultra-ortodox kadınlar

Shtisel ailesinin evli kızları Giti’yi canlandıran seküler İsrailli oyuncu Nate Riskin, Giti olabilmek için adeta yürümeyi bile yeniden öğrenmiş. Modern bir kadın nasıl yürür, Haredi Yahudi kadını nasıl yürür?... Yapımcı Yohanatan Indursky, Giti olabilmesi için Riskin’e şöyle bir öneride bulunuyor:

“Görünmezken olabildiğince çabuk bir yere varmaya çalışıyormuşsun gibi yürü"

Ve Riskin, o kadın olmayı başarmış. İlk iki sezonda dış dünyaya özlem duyan ve nefes almak isteyen kocası tarafından dönemsel olarak terk edildiğinde bunu en yakınlarından bile gizlemiş ve ailesini kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ancak 3. sezonda onu biraz daha kafası karışmış ve şimdiye kadar düşünmediği meseleler üzerinde kafa yorar halde buluyoruz. Özellikle yakın bir kadın arkadaşı da eşi tarafından terk edildiğinde (burada asıl terk edilen kadın değil otoriter ve hep gözetleyen bir baba-din) verdiği refleksin arkasından bir çözülme geliyor ve sert-güçlü tutumuna bir nebze ılımlılık ekleniyor. Özetle “bizim laik kadınlardan neyimiz eksik, üzerimize bize sormadan geçirilmiş bu yere çeken, ağır paltoları neden taşımak zorundayız, neden sineye çekiyoruz” sorusuyla karşılaşıyor. Özellikle son sezonda modern ortodoksiye daha bariz göz atılmış.

Ilımlılığa davet edebilme cesareti

1993'te Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi'nin yönetici müdürü Tom Dine, "ana akım Yahudilerin" haredim'i "kokukmuş" ve "alt sınıf" olarak gördüğünü söyledikten sonra istifa etmek zorunda kalmıştı. Görünen o ki Ultra Ortodoks ve Ortodoks olmayan Yahudiler esasen çok çok iyi anlaşamıyorlar. Örneğin İsrail siyasetinde tartışılan meseleler arasında zorunlu askerlik hizmetinden haredilerin muaf tutulması gibi birçok siyasi tartışmadan (Haredilerin siyasi bir iddiaları yok bu arada)ve Yahudiler arası endişe verici durumlardan Shtisel bilinçli olarak kaçınmayı tercih ediyor. Böylece hem İsrail ve dünyanın çeşitli yerlerine yayılmış Yahudi toplulukları hem de diğer topluluklar arasında hayali bile hoş bir kucaklaşmanın pırıltılarını bünyesinde taşıyabiliyor. Shtisel, işlerin bir şekilde yoluna girdiği aydınlık bir günün dizisi. Yahudilerin birbirlerine karşı ve dış dünyanın Yahudilere karşı geliştirdiği korkuları yatıştırıyor. Yahudiler ya da diğerleri; birbirlerini geniş bir aile olarak düşünmeye teşvik ediyor. Yahudi dünyasının en uç ve daracık köşesine ulaşarak evrensel temalar buluyor ve sonuç ne mi oluyor? Televizyonları olmamasına rağmen birçok haredim gizli gizli Shtisel izliyor. Tüm dünya da onları izliyor. Bağlanmak! Tanrım ne ihtişamlı sevinci insanoğlunun.