Babil Kulesi Neyi İfade Ediyor?

Babil Kulesi Neyi İfade Ediyor?
  • 11
    0
    1
    1
  • Babil Kulesi

    Resim sanatında Babil kuleleri Meryem Ana ve İsa kadar olmasa da çokça tercih edilen, resmedilen edilen bir konudur. Ünlü sanatçıların bu konuyu seçmelerinin illaki bir nedeni vardır. Sanatçılar resimlerinin konularını Eski ve Yeni Ahitten seçmeleri çokça karşılaşılan bir durumdur. Sanatçılar kiliselerin, şapellerin, özel ibadet yerlerinin duvarlarını fresk yöntemi ile Eski ve Yeni Ahitten sahnelerle doldurmaları için din adamları veyahut krallar gibi otoriteler tarafından görevlendirilirler. Bazen de sanatçılar krallardan, zengin tüccarlardan ve soylu gibi kişilerden saraylarının veyahut malikanelerinin duvarlarını süslemeleri için belli bir ücret karşılığı sipariş alırlar. Genellikle sanatçıların aldıkları bu siparişlerine müşterileri tarafından konuda seçilir. İşte yine istenilen bu tabloların konuları Eski ve Yeni ahitten sahneler olabileceği gibi kendi portreleri gibi kişisel konularda olabilir. Bide bunların dışında tabii ki de sanatçılar kendi arzularına göre seçtikleri konular üzerine resimler yapabilirler. Sanatçıların konuları kimi zaman mitolojiden, Eski ve Yeni Ahitten sahneler olabileceği gibi dönemi anlatan resimlerde olabilir. Bu minvalde Babil Kulesi resimleri sanatçıların kendileri belirlediği bir konu olabileceği gibi kendilerinden istenilen konuda olabilir. Ama Babil Kulesi’ne bir anlam yüklendiği açıktır.

    Babil Kulesine geçmeden önce Babil şehrine değinmekte fayda var. Akadca Babil “Tanrı kapısı” anlamına gelmektedir. Babil adı İbranice'de Babel/Bavei. Persçe'de Babiruş ve Grekçe'de Babylon şekillerinde kullanılmıştır. Şehrin adına ilk defa M.Ö. lll. binyılın sonlarına ait Akkad vesikalarında rastlanır. Ancak şehrin kuruluşunun bu vesikadan çok daha önce olduğu düşünülmektedir. Çünkü şehrin ilk adı Sümerce Ka dingir-ra'dır (ka “kapı", dingir "tanrı", -ra "-nın") ve Babil'in bu isim den Akkadca'ya yapılmış bir tercüme olduğu düşünülmekte. Sümer çivi yazılı bir belgeden anlaşıldığı üzere ilk Babil şehri Sümer şehridir. Akad İmparatoru Sargon’un bu şehri ele geçirip yıkmıştır. Daha sonra İmparator Sargon Babil şehrinden aldığı tanrı heykelleriyle bir çok eseri Akad’ın yanına kurduğu yeni Babil şehrine götürmüştür. İşte Babil ismi de eski Babil şehri olarak düşünülen Ka dingir-ra adındaki Sümer şehrinin Akadca’ya tercüme edilmiş adıdır. Ayrıca Tevrat'a göre de Babil Nuh tufanından sonra ilk kudretli adam olan Nemrud'un krallığının başladığı Sinear (Sumer) ülkesindeki dört şehirden biridir.[Tekvin, 10/ 10]

    Babil Şehri tarih boyunca bir çok kavime, medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Yaklaşık olarak 2000 yıl boyunca bu şehir ayakta kalmıştır. Tarihçi Herodot Babil şehri için aynen şunları söyler: “Geniş bir ova üzerine kurulmuştur, bir yüzü yüz yirmi stad çeken bir dörtgendir; duvar çepeçevre dört yüz seksen stad yapar. Babil başkentinin büyüklüğü işte budur.

    Babil şehri tarihte bir çok kez yıkıma uğramış bir şehirdir. Babil şehrini işgal eden bazı hükümdarlar kulenin ihtişamı karşısında büyülenip onu restore etmiştir. Bunlardan biri olan Büyük İskender Babil'i imparatorluğunun başşehri yapar (M.Ö. 336-323) kulenin molozlarını iki  ayda 10.000 işçiye temizleterek büyük bir onarım faaliyetine başlamışsa da bu çalışmalar onun ölümü üzerine durmuştur. Babil şehri zamanla önemini yitirip M.S. II. Yüzyılda tamamen metruk hale gelmiştir.

    Babil Şehri Yeni Ahit’te ve Eski Ahit’te sıkça geçmektedir. Ama Babil Kulesi Yeni Ahit’te geçmese de Eski Ahit’te geçen bir konudur. Eski Ahit’in Tekvin bölümünde Babil kulesi ilişkin aynen şunlar yazar:

    Yar.11: 1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı. 

    Yar.11: 2 Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova bulup oraya yerleştiler. 

    Yar.11: 3 Birbirlerine, "Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim" dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar. 

    Yar.11: 4 Sonra, "Kendimize bir kent kuralım" dediler, "Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız." 

    Yar.11: 5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi. 

    Yar.11: 6 "Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar" dedi, 

    Yar.11: 7 "Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar." 

    Yar.11: 8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu. 

    Yar.11: 9 Bu nedenle kente Babil adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.[Tekvin, 11/1-9] 

    Eski Ahit’in bu ayetlerinde Babil Kulesi’ne yüklenen bir mana vardır. Başlangıçta insanlar aynı dilleri konuştuğu için bir birlik oluşturmuşturlar. Ayette bu birliğin herkesin aynı dili konuşması ile sağlandığı açıkça gösterilmiştir. Bu insanlar birlik ve beraberliklerinin de sayesinde göçtükleri Sinar bölgesinde bir araya gelip Tanrıya meydan okuyan onun ihtişamı ile yarışacak bir kule yaparlar. Rab yani tanrı insanların bu birlik sayesin de hiçbir engel tanımayacaklarının, zorluklar yaşamayacaklarını görür ve birliklerinin en temel sağlayıcısı olan ortak dillerini bozarak dağılmalarını sağlar. Böylece kent ve kulenin yapımı da durur. Bu ayette Babil şehri ve Kulesi tanrıya başkaldırışın, günahkarlığın ve bunun gibi heretik düşüncelerin yeri gibi okuna bilir. Nitekim Ortaçağ’da Saint Bernard adlı Parisli hoca öğrencilerine şöyle seslenmiştir: 

    "Babil ortamından kaçınız, kaçınız ve ruhlarınızı kurtarınız. Geçmişinizden pişmanlık getireceğiniz, şimdiki zamanı bağışlanma içinde yaşayabileceğiniz ve geleceği inançla bekleyebileceğiniz sığınak kentlere (yani manastırlara) doğru hep birlikte uçunuz. Ormanlarda kitaplardakinden çok daha fazla şey bulacaksın. Ağaçlar ve taşlar sana herhangi bir hocadan çok daha fazlasını öğreteceklerdir."

    Ortaçağ’da üniversitelerin bulunduğu büyük şehirler Eski Ahit’teki Babil şehri ile ilişkilendirilmiştir. Bu tip yerler yolun yitirildiği, bozulmanın ağına düşmüş zihinlerin yozlaştığı, kendini kumara, şaraba, kadınlara adamış bir hayatın, bayağılıklarının birbirlerine karıştığı şeytanın ini gibi görülmüştür, bu yerlerden kaçınılması öğütlenilmişir. Saint Bernard’ın bu sözünde Babil şehrinin günahkar bir şehir olduğu görülür. Bu şehrin günahkarlığı oranın halkının Tanrıya meydan okumasından gelir. 

    14. Yüzyıl Papalık çekişmesinde V. Clement papalık karargahını o dönemde ihtilaflar yaşayan Roma şehrinden Avignon’a taşıdı. Papalık bu şehirde yetmiş yıl kaldı ve şehir papalık şehrine yakışır bir görünüm olabilmek için bu kısa sürede bir çok inşa ve tadilat yaşadı. Papalık bu şehir de maddi ve otorite sıkıntıları yaşadı. Avingon’da yaşayan şair ve din adamı Francesco Petrarch’ın bu şehre ilişkin söylemleri ilgi çekicidir. Ona göre Avingon şehri, “Batı’nın Babili” idi ve “gösterişsiz bir hava yerine şehvet uyandırıcı şölenler düzenlenir, dindar hacılar değil, tuhaf ve iğrenç miskinler dolaşırdı” der. Bu söz Babil şehrinin ne manaya geldiği hakkında önemlidir.
     

    Babil Kulesi aynı zamanda karışıklığın ve yetmiş iki dilin, yani bütün dünya dillerinin bir tek ana dilden türemiş olduğu yolundaki görüşün sembolüdür ve bu sembol bazı ilim adamları tarafından da delil olarak kullanılmıştır. Ayrıca inşaatı yarım kalan bu şehre dillerin orada birbirine karışmasından dolayı de Babil denildiği düşünülmektedir. Bu efsane bütün ilim adamları tarafından kabul edildiği üzere Babil adı için, kelime manasının unutulduğu dönemlerde İbranice balal "karıştırmak " kökünden yapılan halk etimolojisinin bir hikayeyle süslenmesinden ibaret olduğu da düşünülmektedir. Ayrıca eklemek gerekir ki Babil Kulesi’nin bir zigurat olabileceği düşünülmektedir. Hatta bu kanı bilim insanları tarafından konsensüse varılan bir kanıdır.

    Babil Kulesi aynı zamanda bölünmüşlüğünde bir sembolüdür. Ortaçağ ruhbanları dil çeşitliliğinin ilk günahın bir sonucu olarak kabul eder, buna üzülürler ve bu kötülüğü, tüm kötülüklerin anası kabul ettikleri Babil ile birleştirirler. Bu günah Eski Ahitte ilk insanların birlik oluşturup tanrıya başkaldırması, onun yüceliğine meydan okumasıdır. XII. Yüzyıl başlarında Rangerius de Lucques şunu öne sürer: 

    Babil nasıl ki eskiden dillerin sayısını arttırmak eski kötülüklere yenilerini ve daha beterlerini ekledi, halkların çoğalması da suçları arttırdı.”

    Dil çeşitliliği Avrupa birliğinin, yada daha küçük ölçekte milli birliğin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. Bu yüzden Ortaçağ Avrupa insanı bu dil çeşitliliğine üzülür ve hayıflanır. Ortaçağ Avrupa insanının bu üzüntüsü dönemin öykülerinde de görülmektedir. Alman anonim öykülerinde dil çeşitliliği yüzünden milli birliğin saklanılamadığına ilişkin bir çok öykü vardır. Ortaçağ, bu dil çeşitliliği felaketini betimlemek için kendisine simge olarak Babil Kulesini seçmiştir. Bu simgenin seçilmesi tabii ki Eski Ahit’teki ayet ile doğrudan alakalıdır. Şöyle ki ayetin kendisi Babil Kulesi’ni ve Babil şehrini tanrıya baş kaldırışın, onun yüceliğine meydan okunuşun, bölünmüşlüğün ve yitik dillerin simgesi olarak gösterir.

     

    Sanatta Babil Kulesi 

    Pieter Brueghel’in Babil Kulesi

    Rönesans ve Flaman Rönesans’ın öncü isimlerinden biri olan Hollandalı ressam  Brueghel manzara ve özellikle köylü sahneleri ile ünlüdür. Onun köy hayatını konu aldığı kalabalık, sahneleri ile dolu resimleri Rönesans Avrupası’nın köylerinin, köylülerin bir fotoğrafı gibidir. Bu yapıtlarında köyleri çok iyi betimlediği için “Köylü” lakabını almıştır. İtalyan Rönesans’ını çok iyi bilen Brueghel resimlerine Kuzey’in ahlaki toplumsal değerlerini de işlemiştir. Bu halliyle onun resimleri kendine has bir özellik kazanmıştır. Onun resimlerindeki çizgiler, kullandığı üslup ve resmin içindeki doluluk kendisini ele verir bir çırpıda tanımamızı sağlar. 

    Bieter Brugel Eski Ahitteki dinsel bir ayetten yola çıkarak 1563 yılında yaptığı düşünülen Viyana versiyonu Babil Kulesi resmi, ressamın dinsel bir mitten yola çıkarak insanlık komedisinin alaylı betimlemelerinden biri olduğu kabul edilir.

    Söz konusu yapıt, Bruegel'in, kulenin betimindeki tükenmez zenginlik imgeseflik, gösteren ve gösterilenlerin bolluğu bakımından yapıdan arasında benzeri olmadığı söylenen bir resmidir. Burada konuşan sadece formlar değildir. Bu tema Bruegel'den önce bu kadar büyük boyutta çalışmamıştır ve bu iş sanatsal imgelemin doruk noktası olarak kabul edilmektedir.

    Bruegel’in Babil Kulesi yapımı bitmemiş gibi görülmektedir. Dahası yapı hem inşat hakinde hem de bir restorasyon geçirmektedir. Spiral şekilde uzanan Babil Kulesi belli ki daha önce şehri fethedenler tarafından saldırıya uğramış. Resmin sol alt köşesinde resmedilen arkasında askerlerin bulunduğu figür muhtemelen şehrin yeni fetih eden kral ve yahut imparatorudur. Bu durum aklımıza hemen Makedonya kralı Büyük İskender’i getirmesi muhtemeldir. Büyük İskender büyük doğu seferiyle yola çıkıp Babil şehrine girmiştir ve M.Ö. 336-323 yılları arasında yaklaşık 10.000 işçisini kulenin restorasyonu için görevlendirmiştir. 

    Bruegel’in Viyana versiyonu Babil Kulesi inanılmaz bir doluluk göstermektedir ve resmin boyutu da oldukça büyüktür ve ölçüleri 114 × 155 cm’dir. Dikkatlice bakıldığında kulenin içinde bir kule daha varmış gibi gözükmektedir. Kulenin üst tarafındaki iskeleler kulenin dikine halen daha uzatıldığını göstermektedir. Sanki koca bir şehir kule için seferber olmuştur. Kule aynı zamanda şehir halkı için sosyal hayatın döndüğü, işlerin yürütüldüğü bir yerdir. Kuleye dikkatlice bakıldığında küçük odalarda yaşamın sürdüğü görülmektedir. Ressam Babil Kulesini bir ziggurat gibi düşünmüş ve ona göre resmetmiş olabilir. Aynı zamanda Kule Roma mimarisini de andırmaktadır. 

    Kulenin bitirilememiş olmasının da "insan bu başarısızlığının" simgesi olduğu hasarlı olmasının ise "insanoğlunun devamlılığına ve mükemmelliğine karşın eninde sonunda yenilmeye mahkum oluşunu" simgelediği söylenebilir. Ayrıca bitmemişliğin, İncil'deki "insan eliyle yapıları her şeyin yarım kalması gerektiği" paradigmasıyla örtüşür.

    Bruegel’in Babil Kulesi’nin iki versiyonu bulunmaktadır. İkinci versiyon aynı yıl daha küçük boyutlarda ve karanlık tonlarda resmedilmiştir. Bu versiyonda kuleyi arka cepheden görmekteyiz ve herhangi bir yıkılmışlık gözükmemektedir, sapa sağlamdır. Sağlam durmasına karşı kule halen daha inşaat halindedir.

    Sonuç olarak kulenin bir türlü bitirilememiş olması ve şehrin her ele geçirilmesi ile hasar görmesi ve yine yılmayıp restorasyonların yapılması insan oğlunun başarısızlığını ve yılmayışının bir göstergesidir.

    Res1

     

    Res2

    Joos de Momper’in Babil Kulesi

    Flaman sanatçı Joos de Momper 1564 yılında Antwerp’de doğdu. Sanatçı bir aileye sahip olan Momper sanata olan yeteneği ve ilgisi konusunda pek bir zorluk çekmedi zira ismini manzara ressamı olarak bilinen büyük dedesi Joos de Momper den aldı. Bu yüzden kendisi daha çok Joos de Momper the Younger şeklinde anılır. Babası da bir ressam olunca Genç Momper resim yapmayı daha küçük yaşlarda bizzat babasından öğrendi. Bu onun için eşsiz bir fırsattı zira bir çok sanatçı eğitim alabilmek için epey bir uğraş veriyordu. Henüz genç bir yaş da, daha 17 yaşında St. Luke‎‎ Antwerp Loncası'nda usta oldu. 1580’de İtalya’da bir dizi eğitim aldı ve Roma'daki San Vitale kilisesindeki manzara fresklerini yaptı. ‎4 Eylül 1590'da Elisabeth Gobijn ile evlendi. Çiftin on çoğu oldu ve bu çocuklarından ‎‎Philippe de Momper kendisi gibi manzara ressamı oldu. Genç Momper doğduğu bu şehirde 5 Şubat 1635 yılında öldü. Momper daha çok yapmış olduğu manzara resimleri ile tanınmıştır. 

    Momper’in Babil Kulesi resmini ne zaman yaptığı bilinmemektedir.  Momper’in Babil Kulesi 175 cm (68.8 in) yüksekliğinde, 249 cm (98 in) genişliğinde olup son derece büyük bir eserdir. Eser bugün Brüksel’de ‎Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesinde sergilenmektedir. 

    Momper’in Babil kulesi Pieter Brueghel’in Viyana versiyonu Babil Kulesine çok benzemektedir. Resimlerinde oldukça benzer yanlar vardır. Momper’in Babil Kulesi aynı Brueghel’in Babil kulesinde olduğu gibi bir tadilat içeresindedir. Ve yine Brueghel’in Babil Kulesinde olduğu gibi Momper’in Babil kulesinde de Büyük İskender olduğunu tahmin ettiğimiz bir kral ve adamları resmin ön yüzünde gözükmektedir. Momper’in Babil şehri Pieter’in Babil şehrinde olduğu kadar bir doluluk ve canlılık olmasa onun eserinde de doluluk ve canlılık vardır. Tabi aynı Brueghel’in Babil Kulesinde olduğu gibi Momper’in Babil Kuleside yükselmeye devem etmektedir. Bir farklılık olarak Momper’in eseri daha karanlık tonlardadır ve sanki savaştan hemen sonraki anı göstermektedir. Yine ufak bir farklılık olarak Momper’in Babil Kulesi o kadar yükselmiştir ki artık ucu bulutları aşmıştır.  Şüphesiz Momper Brueghel’den oldukça etkilenmiştir belki de bu eseri Brueghel’e olan hayranlığından dolayı yapmış olabilir. 

    Res3

    Niyet Meselesi

    Bir ressamın eserini hangi neden ile yapa bileceğine değinmiştim. Birde o eseri ne niyet ile yaptığı meselesi vardır. Şöyle ki her metnin yazarının bir niyeti vardır ve yazar o niyet ile metni yazar. Yani yazarın kaleminden çıkan metin ile yazar arasında bir bağ vardır. Birde yazarın metini ile okuyucunun arasında bir niyet meselesi vardır. Buna da okurun niyeti denir. “Okuyucu metni hangi sebep ile oluyor?” sorusu bu niyetin bir sorusudur. Ama bu niyete geçmeden önce yazar ve metin arasındaki niyet meselesine değinmek gerekir. 

    Ressamı ve eserini, yazar ve metin ilişkisi içersin de okuyacak olursak ressam bir niyet ile eserini resmeder. Pieter Brueghel’in Babil Kulesi eserini bir yapış niyeti vardır. Bu niyeti Pieter Brueghel bize apaçık söylemese de metninden yani eserinden bir fikirler ürete biliriz. Aynı zamanda bu niyet okumasını yazarın hayatından ve çevresinden de okunabilir. Bunların hepsi bu niyet okumasına yardımcı olur. Momper’in Pieter Brueghel’i taklit ederek bir eser üretmesi onun niyetinin olmadığını göstermez. Zira Momper Pieter Brueghel’in esrini tam anlamı ile taklit etmemiştir; yani onun eserini bir replikasını yapmamıştır. Onun yerine Pieter Brueghel’in eserinden öykünerek, esinlenerek yada hayranlık duyarak kendi Babil Kulesi’ni yapmıştır. Farklılıklar bulmak çok zor olsa da demin anlattığım gibi bazı farklılıklar içermektedir. Burada Momper’in bu eseri neden yapmış olacağına, niyetine dair fikirlerimiz onun Brueghel’e duyduğu hayranlık olabileceği şeklinde okunabilir. Ama bunun dışında Momper’in kendine has niyetleri de vardır. Ama  tam anlamı ile metnin içine girmesi güç olduğu için yani Momper’in metninin içersin de sanki Brueghel’in yazıları varmış gibi olduğu için onun niyetini okumak çok güçtür. Bu yüzden Momper’in metninin içine girmek, onun Babil Kulesini okumak, niyeti sezmek ve  manalar yüklemek güçtür. Burada metnin orijinaline yani Brueghel’in metnin içine girmek gerek. Brueghel bu eseri hangi niyet ile yaptı? Brueghel Orta Çağlılar gibi Babil Kulesine bir mana mı yükleyerek bu eseri yaptı? Niyet okuması yapacak ve manalar yükleyecek olduğumuz şey bir resim olduğu için bir yazılı metne göre çok daha farklı yaklaşımlar gereke bilir. 

    Yazımın başlarında Babil Kulesinin ve şehrinin neyi sembolize edebileceğine ve ettiğine karşın bir takım fikirler öne sürdük. Bunu yapabilmek için tarih içeresinde Babil Kulesinin ve şehrinin izini sürdük, kulenin ve şehrin toplumun belleğindeki yerine baktık. Rönesans dünyasında Babil Kulesi ve şehri aynı şeyi simgeliyor mu? Veya neyi simgeliyor? Sorusuna cevap vermek için yine aynı şeyi yapmak gerekir. Bunun için Rönesans ve Reform dünyasını bilmek gerekir. Bir Rönesans insanı bu şehir ve kule hakkında aynı şeyi düşünebilir mi? 

    Yazının konusun dışına çıkmamak ve boyumun aştığı konularda ahkam kesmemek için olabildiğince öz tanımlar yapmak yerinde olacaktır. Öncelikle Rönesans ve Reform bir birinden ayrı şeyleri ifade etmektedir. Rönesans Avrupa tarihinde önemli bir dönemi ifade ederken, Reform ise önemli bir olayı ifade etmektedir. Rönesans kabaca 1300-1700 yılları arasını kapsayan dönemdir. Tarihte pek çok dehanın ortaya çıktığı ve sanatta ve edebiyatta devrimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönem içersin de pek çok parametre vardır. Erasmus’un dediği gibi bu dönem hem “sanki bir işaret verilmiş gibi, muhteşem yetenekler canlanıyor” hem de “Bu çağ, tarihin en kötü çağı!” dir. Reformasyon ise 1517 yılında rahip Martin Luther’in endüljanslara karşı çıkmasıyla başlayan ve 17. yüzyılın ortasında son bulan dini savaşların olduğu olayı ifade eder. Yani Reformasyon dinde yenileşme hareketini ifade eder. Bu dönemde eskinin düzeni, düşünce yapısı terk edilmeye başlanır. Özüne gelecek olursak bu dönemde yaşayan bir Rönesans aydının Orta Çağ insanından ne derece ayrıldığı görülebilir. Babil Kulesi ve şehri sembolik anlatımını, ifade ettiği şeyi toplumun belleğinden ve mevcut dini ifadesinden alır. Babil Kulesi ve şehri manasını Eski ve Yeni Ahitten aldığı için dini bir semboldür denilebilir. Sembol ise bir ifade biçimidir, açıklanamazın ifade edilişidir. Semboller dönem içerisinde mana değişikliklerine uğraya bilir. Bunun nedeni aynı zamanda sembollerin meşrutiyeti dönemin toplumun belleğinden de alıyor olmasıdır. Her şeyi ile değişen bir dünyada sembollerin ifade ettiği anlamın değişmeyeceği beklenemez. Daha öncede ifade edilmiş olduğu üzere Orta Çağ ve öncesi için Babil şehri ve Kulesinin ifade ettiği anlamlar; günahkarlığın, yozlaşmışların, yitirilmişliğin, yitik dillerin, bölünmüşlüğün ve tanrıya baş kaldırış gibi şeylerdir. Momper ve Pieter Brueghel içinde belki de Babil Kulesi bunu ifade edebilir. Ama benim şahsi kanaatim Babil Kulesi’nin onlar için farklı bir manaya geldiğidir. Öyle ki Pieter Brueghel ve Momper için Babil kulesinin sembolik ifadesi ve onu resmetmelerinin nedeni şöyle olabilir: Sembolik olarak Babil Kulesi insan oğlunun yılmayışının, gücünün ve her şeye rağmen dik duruşun ifadesi olabilir ve niyet ise bu dik duruşu göstermek olabilir.

    Niyet meselesinin başında birde metin ve okuyucunun arasında bir niyet meselesinin olduğunu söylemiştim. Şöyle ki okuyucu metni kafasındaki ideayı destelemek veya kendine malzeme çıkarmak niyeti ile okuyabilir. Okuyucu metnin karşında bir duruşu vardır ve metnin içinde kendi ideasını destekleyen bir şey görür ise onu envanterine ekler. kendi ideasına ters bir şey çıkarsa onu reddeder. Aynı zamanda görmek istediğini görür, çünkü metini okumaktaki bir niyeti vardır. Bu yazımda hemen önce kendi kanaatimce Brueghel ve Momper’in Babil Kulesini resmetme niyetinin ne olabileceğine dair bir şey ifade etmiştim. Bu bir varsayım olmak ile beraber aynı zamanda binim o resme baktığımda gördüğüm şeydir. Bir Rönesans ve Reformasyon insanın gözünden bakmaya çalışsam da kendi gözüm ile de baktığımı ifade etmiş bulunmaktayım. Bu bakıştan kaçınılabileceğini düşünmüyorum. Okuyucu ve metin niyeti ilişkisi bağlamında benim bu niyet okumam pekala benim niyetim de olabilir. 

    Ortaçağ’da Babil şehrinin ve kulesinin neyi ifade ettiğini ve Rönesans dönemimde neyi ifade edebileceğini dönem toplumlarının düşünce tarihini izini sürerek okumaya çalıştım ve bir takım çıkarsamalarda bulundum. Ama ressamların niyet okumasında sadece varsayımda bulundum. Bunun nedeni niyetin okunabilmesi için çok daha net bulgulara, ifadelere ihtiyaç duyulmasıdır. Aksi taktirde ressamların ağzından konuşmuş, söylemediklerini söylemiş ve iftira atmış olurum. 

     

    Kaynakça

    Atasagun, G. (1997). Sembol ve Sembolizm. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 369-387.

    Çimen, E. (2010). Bir Resim Okuması: Babil Kulesi. Sanat Dergisi, 17-19.

    Erdem, S. (2000). Babil. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), 392-395.

    Le Goff, J. (2006). Ortaçağ’da Entelektüeller. (M. A. Kılıçbay, Çev.) İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

    Le Gofff, J. (2019). Ortaçağ Batı Uygarlığı. (U. G. Hanife Güven, Çev.) Ankara: Doğubatı.

    Ülgen, P. (2010). Geç Ortaçağ'da Avrupa'daki Üniversiteler Ve Eğitim. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 347-372.

    Yıldırım, M. (2020). Rönesans ve Reformasyon. ÇAKÜ Edebiyat Fakültesi Dergisi, 184-210.

    Zophy, J. W. (2019). Ateş ve Su Üzerinde Dans. (B. Karakurt, Çev.) İstanbul: Dergah Yayınları.

    Herodotos. (2016). Tarih. (M. Ökmen, Çev.) İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

    Resimler

    Pieter Brueghel, Babil Kulesi (Viyana Versiyonu)

    Pieter Brueghel, (Rotterdam Versiyonu)

    Joos de Momper, The Tower of Babel

     



     
     


    Yorumlar (1)
    • Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde "Babil Balığı" adında fantastik bir icat vardır. Kulağına onu takan kimse, tüm dilleri kendi diliymiş gibi algılayabilir. "Neden ismine Babil demişler?" derken buralara geldim. Elinize sağlık güzedi.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.