Mimari Tasarımda Kadının Gücü: Damla Berberoğlu - Monlab Design

Mimari Tasarımda Kadının Gücü: Damla Berberoğlu - Monlab Design
  • 1
    0
    0
    0
  •      

        Monlab Design 2015 yılında Mimar Damla Berberoğlu tarafından kurulmuştur. Birçok projenin mimari, iç mimari ve uygulamalarının yapıldığı bir tasarım ofisidir.
    Projenin tamamına ya da bir bölümüne konsept geliştirme, yönetme ve uygulama hizmetleri sunmaktadır.  

    “Yılların verdiği tecrübe ile ekip başarısına inancım tam. Müşterilerimin hikayelerini dinlemek ve yaşam tarzlarını analiz etmek benim için en önemli ilk adım. Eğitimleri, hobileri, zevkleri, sosyal statüleri ve yaşam biçimlerine uygun bir altyapının oluşturulması proje için en kilit nokta. Amacım ihtiyaçlara yanıt veren tasarımlar ile beraber dikkat çekici ama sade, karakterli, detayları ile kalıcı yaşam alanları sunarken zamansız olabilmek ve bu sayede insanların bu alanlarda her zaman kendilerini oraya ait hissedebilmesini sağlamak.
    Projelerde büyük-küçük demeden insanların yaşadığı ve çalıştığı alanlara dokunmak, hayallerini gerçekleştirmek kendi hayalimi gerçekleştirmek gibi. Onlarla geçirdiğim süre boyunca onların karakterini alıp bir eve ya da işyerine verebilmek en büyük heyecanım. İhtiyaçları en yaratıcı ve kullanıma uygun hale getirmek ve bu hizmeti herkesin ulaşılabilir olmasını sağlamak ise daimi hedefim..” diyerek Monlab Design'ın 'mottosunu' özetleyen Damla Berberoğlu ile markasının kuruluş süreci ve mimari tasarım dünyası hakkında çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. 

    1- Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Damla Berberoğlu kimdir? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

      Merhaba, tabii ki; ben İstanbul’da yaşayan bir yarı İzmirliyim. 86 doğumluyum, evliyim, Lia ve Coco adında 2 çocuk sahibi ve çok yoğun çalışan birisiyim. Genellikle yerimde duramamamdan ve çok enerjik olmamdan sebep, şu anki yoğun tempom dışında bir hayat düşünemiyorum. Bu yoğunluk içinde kendime bir rutin oluşturuyorum ve yapmak istediğim şeyleri bir güne sığdırıp tamamladığımda çok mutlu yatağa kafamı koyuyorum. 

      Sabah yürüyüşü, Lia ve Coco’yla beraber vakit geçirme, sonrasında tamamen iş saatleri, ekip toplantıları, müşteri toplantıları, mesaj ve mail trafiği, araya evin organizasyonu, alışverişi, yemeği… Haftanın belirli günleri eğitim saatlerim var, yoga saatim var, çok yoğun olsam bile hep kendimi eksik hissettiğim bir şeyleri öğrenme ve yapma isteği ile programımın bir yerlerine sıkıştırıyorum.

      Sanırım benim motivasyonum bu. Kendimi özellikle işim konusunda tutkulu, yenilikçi, enerjik ve aynı zamanda disiplinli biri olarak görüyorum. Hayata pozitif bakan bir insan olmanın işimi de olumlu yönde etkilediğini düşünüyorum. Çevremize pozitif yaklaşmalı, ailemizle geçirdiğimiz vaktin değerini bilmeli ve sağlıklı olduğumuz için şükretmeliyiz.

     

    2- Tasarımlarınızı yaparken işlerini takip ettiğiniz, ilham kaynağınız olan birileri var mı?

    Bana genel olarak hayattaki her şey ilham kaynağı oluyor diyebilirim. En büyük ilham kaynağım yurtdışı seyahatlerim. Farklı ülkelere gitmeyi, kültürlerini deneyimlemeyi çok seviyorum. Özellikle Akdeniz ülkelerine yaptığım seyahatlerde gezip gördüğüm mimari tasarımlar ve sanatsal yapılar beni oldukça etkiliyor ve ilham almamı sağlıyor. Amerika seyahatlerimde ise daha çağdaş ve yenilikçi işleri görme fırsatım oluyor. 

    Gittiğim, gördüğüm her yerden, işlerini beğendiğim her kişiden kendime bir şey katmaya çalışıyorum.

    3- Sosyal medya hesaplarınızın mimarlık ve tasarım alanına ne gibi katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?

    Günümüzde dijitalleşmenin önemi çok fazla arttı. Bununla birlikte sosyal medya da herkesin hayatında büyük bir yer kaplıyor. Özellikle birlikte çalıştığımız müşterilerin an ve an işleyişimizi görmesi ve günlük hayatımıza sosyal medya vasıtası ile entegre olması işimizin bir parçası haline geldi.

    Sosyal medya dışında da önümüzdeki dönemde dijitalleşme açısından yeni kapılar açılacak, buna adapte olmak için herkes gerekli adımları atmalı diye düşünüyorum.

     

    4- Türkiye’nin Mimarlık ve Tasarım alanındaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

      Türkiye gelişime çok açık bir ülke; kendini yenileyen, üretebilen, çalışkan ve motivasyonu yüksek bir topluluk. Bu sayede mimari ve tasarım anlamında da çok güzel işler çıkardığımızı düşünüyorum. 

      Daha eskilerde mimarlığa bir iş dalı gibi bakılmazken günümüzde mimarlık ve tasarım alanında gelişim ile beraber bu algı da değişti ve çoğunluk artık kendisine ait alanları yaparken muhakkak alanında uzman mimar/iç mimar/peyzaj mimarı gibi profesyoneller ile beraber ilerlemeyi tercih ediyor.

      Ancak bir yandan bu süreçte doğaya karşı çokça müdahaleler oluyor ve her geçen gün doğal kaynaklarımızı daha da fazla tüketiyoruz. 

      Umarım bu ve sonraki zamanlarda yapılar yeniden işlevlendirilirken bu gibi konulara çok daha duyarlı olabiliriz. 

     


    5- Monlab markasını kurma sürecinizi bize biraz anlatır mısınız? 

      2008 yılında İstanbul Haliç Üniversitesi Mimarlık fakültesinden mezun olduktan sonra 7 sene boyunca çeşitli kurumsal inşaat ve mimarlık ofislerinde edindiğim tecrübe ve deneyimlerin ardından 2015 yılında Monlab Design mimarlık ofisini kurdum.

      İlk zamanlarda home-office çalıştım. Şirketimi kurar kurmaz bir tane konut projesi gelmişti, bu projenin uygulama teslimine doğru arkadaşımın teyzesi aracılığı ile bir yalı projesi geldi. Bu proje bana o kadar uğurlu geldi ki, müşterim Canan hanım hala kendisi ile haberleşiriz, çok uzun süren ve gerçekten çok detayları olan bir projeydi kendisi ile beraber birebir tüm süreci ilerletmekten de ayrıca çok keyif almıştım. Hemen sonrasında ofisimi açtım ve bir yandan arka arkaya gelen projeleri ilerletirken bir yandan da ofisimi kurdum. O dönemi düşündüğümde attığım her adımın doğru olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey için acele etmeden, sabrederek, kendimi geliştirerek, çok çalışarak, her gün üzerine koymaya çalışarak bugünlere geldim. Aynı motivasyon ve bilinçle de geleceğe bakıyorum.

      Monlab Design’dan bahsetmek gerekirse burası bir mimarlık ve tasarım ofisi, birçok projenin mimari-iç mimari ve uygulamalarını yapıyor; aynı zamanda konsept danışmanlığı, proje yönetimi gibi hizmetler veriyoruz.

      6 seneyi aşan bu süreçte konut projelerinin yanı sıra ticari projelerde de anahtar teslim danışmanlık hizmeti veriyoruz.

      Amacım ihtiyaçlara yanıt veren tasarımlar ile beraber dikkat çekici, ama sade, karakterli, detayları ile kalıcı yaşam alanları sunarken zamansız olabilmek ve bu sayede insanların bu alanlarda her zaman kendilerini oraya ait hissedebilmesini sağlamak. Projelerde insanların yaşadığı ve çalıştığı alanlara dokunmak, hayallerini gerçekleştirmek kendi hayalimi gerçekleştirmek gibi… Onlarla geçirdiğim süre boyunca onların karakterlerini alıp bir eve ya da iş yerine verebilmek en büyük heyecanım. İhtiyaçları en yaratıcı ve kullanıma uygun hale getirmek ve bu hizmetin herkese ulaşılabilir olmasını sağlamak ise daimi hedefim.

     

    6- İçinde bulunduğunuz sektörün olumlu yanlarının yanında olumsuz pek çok tarafı da var. Sizce bu sektörün en büyük olumsuz yanı nedir?

      Elbette her sektörün olumsuz yönleri var. Ancak ben hayata genel olarak pozitif bakan bir insan olduğum için mümkün olduğunca olumsuz senaryolarda kendimi farklı şekillerde motive ederek nasıl daha iyi yapabileceğimize, problemleri nasıl çözebileceğimize odaklanmayı tercih ediyorum. Olumsuzluklar üzerinde fazla kalınca bu sizi daha da aşağı çekebiliyor.  Bu sebeple herhangi yaşadığım olumsuz bir olayda orada kalmak yerine ilerlemeye devam ediyorum.

    7-Türkiye’de kadın olmanın birçok sektör için ‘daha fazla zorlukla karşılaşmak’ demek olduğunu maalesef hepimiz biliyoruz Bir kadın olarak bu sektörde ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

      Maalesef bu konu ülkemizin kanayan yaralarından bir tanesi… Sadece çalışma hayatında değil sosyal anlamda da kadınların birçok kötü olaya maruz kaldığını biliyoruz. Kendi sektörüm adına konuşmak gerekirse şanslıyım ki çok büyük zorluklar yaşamadım. Aksine ofisimi ilk kurduğum yıllardan bu yana etrafımdan ailem, dostlarım çokça destek oldular diyebilirim. 

     

    8- Sizin için eğitim ve çalışma hayatı arasında ne gibi farklılıklar oldu? Mimarlık fakültelerinde verilen eğitimin sektör hayatında önemi nedir? 

       Eğitim ve çalışma hayatının çok farklı olduğunu düşünüyorum.

      Eğitim hayatında gerekli temel altyapıyı sağladıktan sonra çalışma hayatının ilk yıllarında faydasını görüyorsunuz. Ama bana sorarsanız çalışma hayatına girdikten sonra tecrübelenerek işin tozunu yutmak ve bunu eğitim hayatındaki temel bilgilerle harmanlamak sizi bambaşka bir seviyeye getirip farklı bakış açılarına sahip olmanızı sağlıyor.

     

    9- Son olarak mimarlık ve tasarım alanında ilerlemek isteyen genç tasarımcılara verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir? 

      Öncelikle okul zamanında staj konusunu kesinlikle ciddiye almalarını öneririm. Bir yandan okul hayatına devam ederken aslında bir firmada staj yapmak iş dünyasına atılan ilk adım oluyor. Bu süreci gerçekten bir şeyler öğrenerek, kendini geliştirerek geçirmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

      Mimari gerçekten çok kapsamlı bir iş ve öğrenilen hiçbir bilgi fazla değil. Kendilerini her alanda geliştirmeleri çok önemli… Günümüzde çokça kullanılan programlar var. Bunların birçoğuna hâkim olmaları ve tasarım dillerini ifade edebilmeleri kilit noktalardan bazıları. Aynı zamanda ileride kendi işlerini yapmak istiyorlarsa, önce inşaat firmalarında tecrübe edinip sonrasında mimari ofislerde sahada edindikleri tecrübeleri harmanlayarak tasarım sürecini yaşamalarını öneririm. Ofis ve şantiye tecrübelerine ilave olarak ise finans-pazarlama-satış gibi konularda kendilerini geliştirmeleri şirket yönetimi adına çok önemli. 

     

    Wociety ekibi olarak sevgili Damla Berberoğlu'na , bize zaman ayırdığı , güzel enerjisi ve nazik tavrıyla görüşlerini içten ve samimi bir şekilde paylaştığı için çok teşekkür ederiz.

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.