öncelikle ilk yazım olduğu için bi tık heyecanlıyım ve içimdekileri dökmek için geldim desem belki bi nebze kendimi daha net açıklayabilirim.

ilk yazımında kendini ait hissetmek ile ilgili olmasını tercih ettim nedeni de belki de şuana kadar ne bir yere ne bir insana kendimi ait hissedememiş olmam ama korkmayın kendimin değerinin oldukça farkında olan biriyim bu olgunluğa ne kadar yeni erişmiş olsam da tamamlanmış hissediyorum diyebiliriz. 

öncelikle bu ana kadar nasıl geldim bundan bahsetmek isterim çünkü kendimden kaçmayıp bunun farkına vardığım için ne yalan söyleyim kendimi müthiş hissediyorum tabii ki kendimi bu raddeye gelmek benim için de hiç kolay olmadı

bu süreç aslında tam da buhranlık döneminde başıma geldi şimdi diceksiniz kaç yaşında ne yaşamış olabilir bunun edebiyat ve psikolojisiyle ne ilgisi var aslında cümlelerime ne yalan söyleyim böyle başlamak istemezdim ama bir gün aynanın karşısına geçtiğimde üstümde üstüme oturmamış kıyafetler döndüğümde ise sırtımda sayısız bıçak:)üstelik komik olan tarafı çoğu bana ait..aynaya baktığımda hem fiziksel olarak hem de ruhen çökmüş bi 21 yaşında genç kız gördüm.Fiziksel diyince hemen dış görüşünüşe takılan biri olarak algılanmak istemem bu şişkinliğin sebebinin ben olması beni yaralıyordu çünkü dışlanmamak için hastalığımdan dolayı yememem gereken karbonhidratı hayatımdan hiç çıkaramamıştım yediklerimde beni zamanla balon gibi şişirmişti bıraktığımda ne mi oluyordu..Sağlıklı bi görünüme kavuşuyordum ama kendimden ödün verdim bi nevi. Hem de başkaları tarafından dışlanmamak için hem de

tabii ki bu kendime yaptığım en büyük kötülük değildi bir başka yara ise kendimde açtığım kendimden en büyük ölçüde vazgeçtiğim bir döneme aitti evet ilk aşka aitti:) Böyle aşk diyince bile içim bi hoş olur bağlarımı bıraktığım bi durumdur aşk çünkü güzel his ne yalan söyleyim.Tabii ki diğer her şeyin ilki olduğunda ki tecrübesizlik bunda da vardı asla bitmeyecek hissi.Bitmesi çok da zor değildi aslında ama sonrasında içimden tanımadığım biri çıktı karakterine ve kendisine müthiş zarar veren biri hem de yaptıklarımın farkında olduğum halde cahilce peşinden koştuğum her şey gibi bundan da pişman olmuştum..

Pişmanlık aslında o kadar da kötü bi his değil insana ben bir şeyler kattığını hissederim her zaman bu seviyeye yani kendimi kendime ait hissetmemin en büyük yardımcısı da bu pişmanlık duygusu oldu pişmanlık insana bir şeyler katar evet bi anlık bir şey saniyeler için de ama bu his bana ilk kez bana zaman kavramını hissettirmişti bi saniyelik olay bana bir şeyler katarken ben nasıl okuyor da 21 yıllık hayatım boyunca kendime bir şeyler katmayı bırakın nasıl inşaatın daha temelini bile atmamıştım..

bıçakların tek sorumlusu ve sahibi ben de değildim gereksiz insanlar da soktu acımadan ama bana ait olduklarını hissetmeme sebep oldular o bıçakların ben bile kendime ait değilken onlar bile bana aitti.

kimse kimseyi düşünmemeli,kimi zaman bencil olman gerek bu tarz öğütleri hem duymuşuzdur ama kimse kimseyi tanımıyor kimse kimsenin neyle savaştığını bilmiyor kibar olmak gerekir evet bu doğru ama bir şeyi bilmek lazım insan en önce kendiyle aidiyet savaşı verir kendine ait olayan kimse birini mutlu etmeye çabalamasın bile nedenini soracaksınız tabii ki..Nedeni şu kimse aynanın karşısına geçtiğinde üstüne oturmamış kıyafetler ve sırtını döndüğünde bıçaklar görmek istemez evet hepsi tecrübe ama kendine ait olmayan biri bu tecrübelerden nasıl ders alabilir,sevgili okurlar?