La Piel Que Habito (İçinde Yaşadığım Deri) , 2011 , Pedro Almodóvar
İspanyol sineması denince akla gelen ilk isimlerden olan Pedro Almodovar, senaryosunu kaleme aldığı ve yönettiği bu filmle bizlere bir kez daha "iyi sinemacı" kimliğini kanıtlıyor. Rahatsız edici ve şaşırtıcı hikayesi, kaliteli oyuncu kadrosu ve olayların işleniş biçimiyle karşımıza son derece özgün bir film çıkıyor. Öyle ki, filmdeki zaman olgusunun belirsizliği ve çarpıklığı bende adeta bir Christopher Nolan filmi izliyormuşum hissi uyandırdı.
Filmden kısaca bahsetmek gerekirse, ana karakterimiz Robert (Antonio Banderas) işinde çok başarılı bir plastik cerrahıdır. İnsan derisinden daha sert, böcek ısırmalarına, yanmaya dayanıklı vb. özellikleri olan üstün bir sentetik deri üzerinde çalışmaktadır. Katıldığı ve çalışmasını anlattığı bir seminerde bu deri üzerine yaptığı çalışmaları fareler üzerinde yaptığını anlatır, ancak büyük bir sır saklamaktadır. Yasak olmasına rağmen, bu çalışmasında canlı bir insan denek kullanmaktadır. Tabi bu projenin olabildiğince gizli olması gerektiğinin farkında olan Robert, deneği Vera'yı (Elena Anaya) evindeki gizli bir odada tutmaktadır. Vera'nın dış dünyayla fiziksel iletişimi kesilmiş durumdadır. Yalnızca ev ortamında, Robert ve zaman zaman Robert'in annesi Marilia (Marisa Paredes) ile iletişim kurabilmektedir.
‘’İnsanın sığınabileceği tek bir yer vardır. Kendi içimizde bir yer. Kendimizden başka kimsenin ulaşamayacağı ve tahrip edemeyeceği bir yer. O yerde huzur, sükunet ve özgürlük bulursunuz.’’
Robert'in böyle bir çalışma yapmasındaki en büyük motivasyonunun, karısının bir trafik kazasında yanarak ağır yaralanması ve daha sonra bazı olaylar neticesinde hayatını kaybetmesi olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca bu olaydan sonra Robert'in kızı Norma da psikolojik anlamda büyük sorunlar yaşamaya başlamıştır. Hikaye, zaman zaman Robert'in geçmişine gidiyor ve kızıyla olan ilişkisine de değiniyor. Anlıyoruz ki Robert, deneği Vera'nın yüzünü kaybettiği eşine benzetmeye çalışmıştır. Haliyle bu durum, iş ahlakı böylesine üst düzey olan soğukkanlı bir doktorun deneğiyle ilginç bir ilişkisi kurmasına da neden olmuştur.
Aslında bir noktaya kadar aşk ve dram filmi izliyormuş gibi hissetsem de Vera'nın geçmişiyle ilgili bir takım karanlık noktalar aydınlanmaya başladıkça, ekran başında tedirgin olmaya başladım. Film boyunca yalnızca Robert'in eşine benzeyen bir denek olarak nitelenen Vera'nın aslında geçmişte doktorun hayatına nasıl dokunduğunu öğrenmeye başladığımız andan itibaren işin rengi tamamen değişiyor. Film, son derece dehşet verici bir intikam hikayesine evriliyor. Daha fazla detay verip seyir zevkini kaçırmak istemiyorum ancak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki filmi izlemeden önce hiç ama hiç aklıma gelmeyecek bir hikayeyle karşı karşıya kaldım.
Film, kazandığı 28 ödülle ve elde ettiği çeşitli başarılarla kendini kanıtlamış durumda. Oscar ödüllü yönetmen Pedro Almodovar ve Antonio Banderas yıllar sonra Acı ve Zafer filminde tekrar beraber çalıştı. Bu filmdeki performansıyla Antonio Banderas, Oscar ödüllerinde "En İyi Erkek Oyuncu" dalında adaylık kazandı. İspanyol dizileri ve filmleri son yıllarda ülkemizde de oldukça ilgi görmeye başladı ve büyük hayran kitleleri kazandı. "İçinde Yaşadığım Deri" filminin de arşivlerde ve film dağarcıklarında mutlaka yer alması gerektiğini düşünüyorum. Enteresan bir hikaye.. İzleyin, izlettirin efendim pişman olmayacaksınız. İyi seyirler, iyi eğlenceler...
Yorum Bırakın