ATTİLÂ İLHAN “SEN BEYAZ BİR KADINSIN” ŞİİRİ İNCELEMESİ

ATTİLÂ İLHAN “SEN BEYAZ BİR KADINSIN” ŞİİRİ İNCELEMESİ
  • 4
    0
    1
    1
  • https://siir.sitesi.web.tr/attila-ilhan/sen-beyaz-bir-kadinsin.html

    İmkânsız aşkın, kavuşamamanın, mesafelerin şairidir Attilâ İlhan. Bu şiirde de imkânsızın, firkatin, ulaşamamanın ve hasretin acısını en gerçek şekilde hissettiriyor okuyucuya. Çağdaş aşkın sorunlarını, zorluklarını yazıyor Attilâ İlhan. Aşk şiirlerinin izleği de bu seyirde devam ediyor. Günümüz çağın âşık okurlarını da bu yüzden çekiyor bu şiir. Yaşanmışlığı olan ve hâlâ yaşanan aşk acılarının sesidir çünkü. 

    Henüz ilk dizesinde gözlerimizin önüne imkânsız aşkı ve mesafelerin acı bedelini seriyor ozan. Sarhoş olduğunu, fakat bunun şaraptan değil, yorulduğu aşktan olduğunu anlatıyor bize. Kendinden emin fakat bir o kadar da imkansızlığı kabullenerek. Şiirde bu ulaşılmaza sebep olan sadece mesafeler değil, aynı zamanda yoksulluktur da. Şair yoksulluğuna vurgu yapıyor. Mesafeler, hasret yetmezmiş gibi bir de parasızlık vuruyor İlhan’ı.

    İşte bu dizelerde İlhan’ın toplumcu gerçekçi yüzünü görürüz. Şiirin sadece süslenmiş aşk acısından ibaret olmadığını kanıtlıyor dizeleri. Toplumun sorunlarını aşk şiirinde bile hissettiriyor bize. Bu dengeyi sağlamak başarıdır. Günümüzde hangi şair bu dengeyi tutturabilmiş? Garipçiler, topluma bu perspektiften bakmakta hep eksik kalmışlardır. İkinci Yeniciler aşka batıdan bakıyor. Sahi, memleketin aşkını en son nerede görmüştük biz?

    Şiirin iç yapısına bakarsak, Mavicilerin şiir anlayışını temsil ettiğini görürüz. Aşırı duygusallık, metaforlar, söz sanatları ve derin anlatım kendini gösterir. Şiirin muhtevasındaki bireysellikle harmanlanmış toplumcu gerçekçi yön, onu İkinci Yeni’den ayıran en net çizgidir. Şiiri bütün olarak incelersek: “hangi akşam kapımı çalan sen değilsin” diyor uzaktaki aşkına şair. Buradaki tezatlık bizi şairin sarhoş zihnine götürüyor. Buradaki “kapı”nın şairin zihni olduğunu varsayalım. Kapıyı çalmasıyla, şairin aslında her akşam onu düşündüğünü, onu hayal ettiğini anlıyoruz. “yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman / ellerimden sımsıkı tutmuyor mu / senin / iyimserliğin” dizelerinde, bahsettiğim yoksulluk vurgusunu görmekle beraber yine uzaktaki aşkının iyimserliğinin, ona zor zamanlarında güç verdiğini, onu yanında hissettirdiğini anlıyoruz. “bu tezgâhı kurdumsa ben senin için kurdum / senin için dokuduğum basma ve pazen / denizin yeşilinden süzdüğüm balık / göğün mavisinden çaldığım kuş / senin için /” mısralarında şair, uzaktaki aşkına sesleniyor adeta. Denizden göğe kadar, yaptığı her şeyin onun için olduğunu söylüyor. Deniz ve balık, gök ve kuş kelimeleri arasında bir ilgi vardır. Şair burada tenasüp (uygunluk) söz sanatını kullanıyor.  “felsefe okudumsa iktisat okudumsa geceyarıları / boğazım kurumuş içim bir kalabalık / sıcacık mısralar okudumsa yunus’dan / senin için okudum” dizelerinde, aşkı için geceleri uyumadığını, onun için okuduğunu söylüyor. Buradan şunu çıkarabiliriz: Sevdiği kadın çok bilgili ve kültürlü biri. Şairimiz ona layık olmak için geceleri okuyor, ona yaraşmak için çabalıyor. Boğazının kuruyup içinin kalabalık olması, gece yarıları yaşadığı bunalımın ve ruh durumunun dizeye dökülmüş hâli. Boğazının kuruması yaşadığı üzüntüye tepkisidir. Şairin belki ağlamaktan boğazı kurumuştur. İçinin kalabalık olması bize kargaşayı çağrıştırıyor. Aşığımızın içinde duygu karmaşası yaşadığını anlıyoruz. Yine şair, “sıcacık mısralar okudumsa yunus’dan” dizesinde telmih söz sanatına başvuruyor. Ayrıca burada şairin toplumcu yönüne tekrar rastlıyoruz. Yunus Emre, karakteriyle, halktan olmasıyla, yazdıklarıyla toplumca sevilen bir ozandır. Ayrıca Yunus Emre, devlet adamlarını acımasızca yermiş biridir. Şair, Yunus Emre vurgusunda, onun bu özelliklerini elbet göz önünde bulundurmuştur. Attilâ İlhan’ın ne kadar toplumcu, eleştirilerinin ve yergilerinin ne kadar net ve acımasız olduğunu biliyoruz. Bu özellikleriyle şairin, Yunus Emre ile kendisi arasında bir benzetme kurmasını da anlayabiliriz. Yunus Emre, Allah’ı coşkulu bir şekilde arar; Attilâ İlhan ise uzaktaki aşkını…

    Şiirin en can alıcı kısmı, son kıtasında, “beyaz kadın” söz öbeğini ilk defa kullanıyor şair. Burada beyazın ten rengi olduğu kolayca anlaşılır. Fakat daha derin düşününce aslında aşkının yahut âşık olduğu kadının saflığına, temizliğine, masumiyetine ulaşıyoruz. Saflığı ve masumiyeti çağrıştıran beyaz, pek kolay kirlenir. Belki de şair uzaktaki sevgilisinin onsuz kirlenmesinden korkuyordur. Çünkü “sen beyaz bir kadınsın karanlıkları dinleyen / uzaktaki” dizelerinde “beyaz” ile “karanlık”ın yakınlığına şahit oluyoruz. “karanlıklar” kim ya da ne?  Beyaz kadının ruh hâli mi, iç sesi mi? Saflığını bozan yine beyaz kadının kendisi mi? Yoksa karanlıklar insan mı? Yine aynı kitabının içinde yer alan gece buluşması şiirinde şair: “karanlık adamlar hüviyetini sordu mu” diyor. Bu karanlık ile karanlık adamlar arasında ilgi kurabilir miyiz? Pek tabii mümkün. Burası okuyucunun yorumuna açıktır. Beyaza zıtlık içeren bu karanlık, yine beyaz kadının kötülüğüne sebep olacakmış gibi bir çağrışım yaratıyor. 

    “sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda / yorgun başını üşümüş yastığına koyuyor musun / uyuyor musun” diye sonlandırıyor şiirini Attilâ İlhan. Şair, sarmaşıklar derken aşkı kastetmiştir. Aşk bir sarmaşık gibi sarar âşığı. Onun esiri olur ruh. Bu uzaktaki aşkı ise yalnız rüzgâr taşıyıp getirebilir sevdiceğe. Amiyane tabirle “Aşkımı hissediyor musun?” diyor şairimiz. “uyuyor musun” diye bitiyor şiir. Buradaki uyku, ölümü çağrıştırıyor. Şair aslında beyaz kadının yaşadığından bile bihaberdir. Çünkü arada mesafeler vardır. Aslında âşığın ne kadar çaresiz olduğunu anlıyoruz. Mesafelerin ne kadar acı verdiğine şahit oluyoruz. Uzaklığa karşı insanın bu imkânsızlığını hissediyoruz. İmkânsız aşkı hissediyoruz.

    Bütünüyle bir imkânsız aşk gibi görünen şiir, aslında içinde çokça anlam barındırıyor. Muhtevasında toplumcu gerçekçi yön ile bireyselliğin müthiş birleşimine şahit oluyoruz. Söz sanatlarıyla, çağrışımlarla dolu şiir, Mavicilerin şiir anlayışının temsili adeta. Duygularımı ve hislerimi fevkalade coşturan bu şiir, Attilâ İlhan’ın en beğendiğim şiirleri arasında yerini aldı. Günümüz hislerinden beyaz kalabilen varsa aşk olsun!


    Yorumlar (1)
    • Mükemmel bir inceleme eline, emeğine yüreğine sağlık dostum.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.