Atina’nın Bağrında İki Müz: Katerina Polemi ve Dimitra Selemidou

Atina’nın Bağrında İki Müz: Katerina Polemi ve Dimitra Selemidou
  • 0
    0
    0
    0
  • Çiceklerle sarılı denize nazır bir arazide, yaşlı zeytin ağacına sırtımı vermiş kitap okuyordum. Dört yanım karahindibalar ile sarılıydı. Kulaklarımda ise sadece bir kumrunun vermiş olduğu resitalin tınısı yankılanıyordu. Az bir zaman sonra ani bir sessizlik oldu. Yaşamın içindeki tüm sesler bir bıçakla kesilir gibi kesildi. Sıcak bir meltem esiverdi, beraberinde iki büyülü sesi taşıyan. İnsanların beklenmedik anlarda çıkagelen güzelliklere meyilli olduğu gerçeğini döndürdüm zihnimde biraz. Dayanamadım, yavaşça kalktım ayağa, hızlı kalkarsam gözlerim kararır diye. Gökyüzüne baktım, tek bir bulut yoktu. O sırada bir daha esti meltem. Sesler kulaklarımı esir aldı bu sefer. Memnum oldum bu esaretten. Zihnimde böyle düşledim bu iki büyülü sesi keşfedişimi. Başlık seçimimde de bu kafamın içinde canlanan kurgunun rolü büyük oldu. Bildiğiniz üzere müzler, Yunan mitolojisinde insanüstü yetilere sahip minör tanrıçalardır. Var olan dokuz müzün, ayrı ayrı nezaret ettiği ve temsil ettiği edebi, teatral ve bilimsel fenomenler mevcuttur. Kaynağı oldukları bu alanlarlar hakkında biz ölümlülerin zihnine ilham serpiştirirler. En yetkin müz, epik şiiri temsil eden Calliope kıskanır mı bilmem ama ben Katerina ve Dimitra’yı böyle tasvir etmekten kendimi alamadım. Aldıkları ilham sonucunda üretim yapan sanatçılardan çok, müzik diye tabir ettiğimiz bu muazzam şeyin kaynağı ve özü izlenimini bıraktılar bende. Sizlerde de aynı etkiyi bırakacaklarından hiçbir şüphem yok. Bu arada sanatçılara ve pek güzel eserlerine geçmeden evvel bir teşekkürü yerine teslim etmeliyim. Dinleyip incelediğim Yunanca eserlerin güfte çevirisi konusunda yardımını esirgemeyen Niki Vavaiti’ye çok teşekkür ederim. Şimdi dilerseniz gelin, zihninize ve kalbinize dokunacak bu iki harika sesi yakından inceleyelim. Katerina Polemi’den başlamak gerekirse, kendisi Londra’da dünyaya gözlerini açıyor. Annesi Brezilyalı, babası Yunan olan bir ailenin evladı olan Polemi’nin müziğinde, bu iki kültürün sürekli olarak birbirleriyle dans ettiğini gözardı etmek mümkün değil. Müzikle olan macerası çok erken yaşlarda başlıyor ve şarkı söylemeyi, söz yazmayı, gitar ve piyano çalmayı hiç bir zaman bırakmıyor. Liseyi bitirdikten sonra, lisans tahsili için Amerika Birleşik Devletleri’ne gidiyor. Orada Boston, Massachusetts’te yer alan müzik eğitimi konusunda şanı kulaktan kulağa yayılmış olan Berklee College of Music’te beş yıl dirsek çürütüyor. Sanatçımız Spread the Music, not the Name isimli ilk albümünü 2011 yılında çıkarıyor. Bu albümünde, yerine göre buğulu yerine göre spontane bir hale bürünen sesiyle dinleyiciyi her parçasıyla büyülemeyi başarıyor. Bunların yanında, zaman zaman gülümseten hatta insanı kıkırdatan muzip tınılarla selamlıyor. Bilirsiniz, bazı albümler vardır, on esere sahiptir lakin siz sadece içlerinden bir parçayı beğenir ve sadece onu dinlersiniz. Bir de bazı albümler vardır, içinde kaç eser barındırsa barındırsın, hepsi ayrı harikalığa sahiptir. Katerina’nın albümü işte tam bu türden. Dinleyiciye, eserlerindeki her kelimenin büyük bir içtenlikle yazıldığını iliklerine kadar hissettiriyor. Polemi ne zaman şarkılarını söylemeye başlasa, ne zaman parmakları gitarın tellerine değse, insanın zihninde çicekler açıyor. Hepsi bir tarafa, bu albümde jazz’a tam manasıyla doyuyoruz. Lakin bu jazz dehlizinde boy verirken, bunu Polemi’nin o çok özgün ustalığı ve alışılmış tınılara isyan eden tavırlarıyla yapıp mest oluyoruz. Kendi adıma konuşacak olursam, My Dear Heart ve Hey! Mr. isimli eserlerini kaç yüz kere dinledim bilmiyorum. To:Inspiration adlı eserinde ise ilhama bir seslenişte bulunuyor ve onu personifike ediyor. Lakin “ilhamın” kapısını böylesine çalarken kendi de sanatıyla ve duruşuyla bir ilham kaynağına, bir müze dönüşüyor.. 2012 yılında ikinci albümünü, Sarah Ruhl tarafından yazılan Eurydice isimli tiyatro oyunu için çıkartıyor ve 2013 yılında Athinorama ödülüne layık görülüyor. Aynı yıl, yönetmenliğini Pantelis Voulgaris’in yapmış olduğu " target="_blank" rel="noopener noreferrer">Little England filminin müziklerini oluşturarak üçüncü albümünü çıkartıyor ve albüm 2014 yılında farklı ödüller için aday gösteriliyor. Yine 2014 yılı içerisinde harikalığına hız kesmeden devam eden Polemi, Sarah Kane tarafından yazılan Trojan War ve Blasted isimli iki farklı tiyatro oyunu için besteler yapıyor. Ardından Karagatsis’in Megali Chimera isimli romanından uyarlanmış olan tiyatro oyununun müziklerini besteleyerek dördüncü albümü sevenleriyle buluştuyor. Bu üretimleriyle 2014 yılında tekrar Athinorama ödülüne sahip oluyor. 2017 yılında Dimitris Dimitriades’in, Ulusal Yunan Tiyatrosun’da gösterime giren Therismos adlı tiyatro oyununun müziklerini besteliyor. Aynı yılın yazı Yunanistan’nın önemli sanatçılarından biri olan Dionysis Savvopoulos tarafından Panathenaic Stadyum’una davet edilerek eserlerini binlerce müziksevere çalıyor. Son olaraksa geçtiğimiz 2018 yılında usta sanatçı Dionysis Savvopoulos'un Mi Milas Allo Gia Agapi (Artık Aşktan Bahsetme) isimli eserini yorumlayarak kulaklarımızı her zamanki gibi yine mest etmeyi başardı. Dimitra Selemidou’nun müziğine geçmeden önce bir konuyu biraz açmanın yazının devamını daha anlamlı bir hale getireceği kanaatindeyim. Katerina ve Dimitra’nın an itibarıyla ortak bir albüm çalışması mevcut değil (en yakın zamanda umarım olur). Onların sanatını aynı anda tanıtıp inceleme niyetim, belirli bir zamandır Atina’da beraber sahne alıyor oluşlarından ve benim kendilerini, seslendirdikleri muazzam bir düet sayesinde keşfetmiş olmamdan ortaya çıkmış bulunmakta. Lakin sanırım daha da önemli nedeni bu iki sanatçının inanılmaz bir şekilde birbirlerini tamamlamasıdır. Aralarındaki müzikal kimyanın uyum derecesinin hat safhada olduğunu düşünüyorum. Ayrı ayrı dinlendikleri takdirde zaten insanı büyüleyen sesleri, bir araya geldiğinde çok başka bir boyut kazanıyor. Bu birlikteliğin ne zaman, nasıl ve ne şartlarda geçekleştiğini Dimitra’ya sorma fırsatını da yakaladım. Bu sorulara kendisi şöyle cevapladı:
    “İlk karşılaşmamız ve dolayısıyla tanışmamız, uluslararası alanda da büyük başarılar elde etmiş tenor Mario Frangoulis’e ithaf edilen bir müzik programının çekimleri sırasında gerçekleşti. Diğer bir deyişle, bu tanışmayı bizi davet etmiş olan Mario’ya borçluyuz diyebiliriz sanırım. Ben daha öncelerden Katerina’nın müziğine aşinaydım. Özellikle Little England filmi için hazırladığı eserler beni çok etkilemişti. O gün program sırasında kendisinin performansını izlerken sıradan bir heyacandan daha fazlasını hissettim. Diğer yandan, Katerina beni hiç tanımıyordu çünkü albümüm onunla tanışmadan çok kısa bir süre önce çıkmıştı. Anne, Baba isimli eserimi dinledikten sonra çok etkilendiğini ve bize icra ettiğimiz müziği çok beğendiğini söyledi. Her ne kadar tanıştığımız günden beri birbirimize hayranlık duymuş olsakta, beraber sahne alma fikri bizden çıkmadı. Fikir sahibi deneyimli radyo sunucusu ve yapımcısı Olga Laskaratou’dan çıktı. Kendisi bizlere bu süreçte nasıl bir yol izlenmemiz konusunda yardımcı oldu. Böylelikle geçtiğimiz kasım ayında Atina’da sahne almaya başladık. İşin başında bu tür bir beraberliğin bu derece olumlu ve yaratıcı sonuçlar ortaya çıkartması bizim için de sürpriz olmuştu çünkü müzikal ve diskografi bağlamında izlediğimiz yollar birbirinden farklıydı nihayetinde. Lakin, anladık ki, ortak bir müzikal perspektife sahipmişiz. Beraber çalışmaya başlayana kadar ne kadar çok ortak yanımız olduğunu fark edememiştik. İkimizde alışık olmadığımız bir müzik tarzına severek yaklaşmış olduk ve performanslarımızda yer verdiğimiz eserlere aynı anlayış ile çalıştık.”
    Şimdi Dimitra Selemidou’ya ve müziğine geçebiliriz sanıyorum. Kendisi İzmir’in ikiz kardeşi Selanik’te doğmuş. Çoçukluk yıllarını Yunanistan’nın kuzeyinde yer alan Florina isimli küçük bir şehirde geçirmiş. İlk piyano ve teori derslerini de orada alamaya başlamış. Daha 16 yaşındayken 4. Genç Sanatçılar Seremonisi için aday gösterilerek büyük bir kitleyi vokal becerileriyle etkilemeyi başarmış. 2014 yılında, 4. Oturum’da Apofitisi isimli eseri seslendirerek diskografik bir sunumun içinde yer almış. 2015 yılında özellikle seçilerek Benim trenimi kim kırdı? başlıklı ve çocuklara ithaf edilen eserleri Korina Legaki ve Dimitris Voutsas ile seslendirmiş. 2016 yılında ilk teklisini, 2017 yılı içinde ise, güftesi Yannis Vassilopoulos’a bestesi Spyros Paraskevakos’a ait olan Triti Exodos (Üçüncü Çıkış) isimli ve dokuz eserden oluşan ilk albümünü çıkarmış. 2018 senesinde Marios Frangoulis ile beraber sahne alıp Yunanistan ve Kıbrıs’ta düzenlenen turnelerde yer almış. Diğer yandan, öğretmeni konumunda olan Elli Paspala ve Underground Youth Orkestrası ile konserler vermeyi ihmal etmemiş. Tüm bunların yanında, Atina Konser Salonu, Herod Atticus Konservatuarı ve Stavros Niarchos Salonu gibi önemli yerlerde sahne alıp Atina Filarmoni Orkestrası ve Müzik Topluluğu ile birlikte çalışma şansına erişmiş. Manos Hdjidakis ve Alkinoos Ioannidis gibi isimlerle karşılıklı müzikseverleri mest etmiş. Ayrıca kendisi tüm bu yoğunluğun yanında bir de doktor olma yolunda ilerliyor. Dimitra Selemidou’nun halihazırda mevcut olan Triti Exodos albümünü sindire sindire tüm dikkatimi vererek dinledim. Söz ve müziği titizlikle irdeleyerek yaptığım gözlemden sonra edindiğim izlenim, albümün tıpkı bir kitaba benzemesi oldu. Art arda gelen eserler tatlı bir ahenk içinde örülüp birbirine bağlanmış. Dinlerken belki çok farkına varılmasa da, kuşbakışı düşünüldüğünde bir hikayeyi, büyük bir resmi oluşturuyor. Bu yönüyle, albümlerin bütünlüğüne kast eden dinleme listesi kültürüne karşı ilkeli bir duruş sergiliyor albüm. Duygu ve konu bakımından iniş çıkışlara sahip, tek bir hissiyata hapsolmayan bir yapısı var. Tıpkı hayatın kendisi gibi. Anne ve baba ile yaşanan anlamlı bir sorgu, küçük bir çocuğun korkusunu yenerek başardığı değişim, bir askının insanlaşması, yastıkların yalnızlığın gölgesinde bir arkadaş haline gelmeleri ve bir eserin kayık halini alarak denize açılması.. Tüm bu güfte Dimitra’nın güçlü sesiyle birleşiyor ve ortaya sadece kulakların değil, yüreklerin de pasını silen bir harikalık çıkıyor. [caption id="attachment_238421" align="alignnone" width="1192"] By Yiannis Papadopoulos[/caption] Hem Katerina Polemi'yi hem Dimitra Selemidou'yu siz pek sevgili okurlara tanıtmış olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu iki değerli sanatçının ve eserlerinin kulaklarınızda yer etmesini umut ediyorum. Samimi sesler ve üretimleri her gün karşılaşılabilen güzellikler değiller, bu yüzden onlara hakkettikleri değeri vermenin ve bu tür kaliteli işlere sahip çıkmanın her müzikseverin mühim bir görevi olduğunu düşünüyorum. Müzikle kalın. İyi dinlemeler. Katerina Polemi'yi Facebook sayfasından, Instagram hesabından ve Spotify sayfasından takip edebilirsiniz. Ayrıca kendisinin resmi sitesine buradan ulaşabilirsiniz. Dimitra Selemidou'yu Facebook sayfasından, Instagram hesabından ve Spotify sayfasından takip edebilirsiniz.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.