Kozmik Gezgin

Kozmik Gezgin
  • 0
    0
    0
    0
  • Gahl Sasson, bir psikolog aynı zamanda da bir astrolog; "Kozmik Gezgin" kitabında, zodyaktaki burçları "Tanrının Çocukları" olarak nitelemiş ve her bir burcun nasıl sırayla zodyaktaki yerine yerleştiğini eşsiz ve enfes bir efsane ile anlatmış. Bu kitap, burçların arketiplerini anlatmakla birlikte sizi bir kozmik yolculuğa çıkarma niyetiyle yazılmış. İlgileniyorsanız Sasson'un oldukça farklı ve bütüncül bir bakış açısı var, tavsiye ederim. İlgilenenler için de bu "Kozmik Hikaye"nin kendimce kısa bir özetini sizlerle paylaşmak istedim.

    Yolculuğa hazır mısınız?

    Kemerleri bağlayın...

    “Beş milyon yıl geriye gidin” diyor Sasson ve efsaneyi anlatmaya başlıyor: “Yeryüzünü büyük bir salon, fiziksel ve spiritüel çeşitli hazinelerle dolu bir oda olarak hayal edin. Dışarıda, meleklerin bekleme odası gibi bir yıldız lobisi vardır. Her ikisinin arasında bir kapı vardır ama bu herhangi bir kapı değildir. O kızgın bir ateş kapısı, alevler girdabıdır.” Ve işte hikaye burada başlıyor; Tanrı on iki meleksi çocuğunu bekleme odasına davet ediyor ve diyor ki; “Bu yeryüzüdür, sizin bu muhteşem bahçeyi korumanızı ve ona hizmet etmenizi istiyorum. Bu göreve bağlılığınızı takdir ettiğimi gösteren bir anı olarak her biriniz teker teker hediye odasından taşıyabildiklerinizi alabilirsiniz. Ondan sonra göğe yükselip kendinizi, karanlıkta gezen tüm duyumsal varlıklara kılavuzluk etmek için bir takımyıldızı olarak yerleştirin.”

    Kapıdan ilk kim giriyor dersiniz? Tabi ki Koç! Cesareti, risk alabilen yapısıyla vahşi bir savaşçı çığlığı atarak girdabın içine atlıyor. Koçun öncü, başlatan ve cesur yapısını çok net görüyoruz ve astrolojik yılı başlatmayı hak eden de koç oluyor haliyle. “Hazine odasında, Koç doğal olarak her şeyde ilk olmaya karar verdi.” Diyor Sasson, böylece koç aynı zamanda ilkbaharı da başlatıyor. Peki koç yanına ne aldı? “Ağabey Koç akıllı bir hareketle yerden bir tohum aldı. Bir tohumla ne yapacaktı? Tohumda DNA vardır ve DNA ile yeni şeyler klonlanabilir.” Diye devam ediyor Sasson.

    Koçun arkasından Boğa giriyor kapıdan ve Boğa’nın gözünden bakınca kardeşinin değerli hiçbir şeyi almadığını görüyor gülümseyerek. Boğa bir yük hayvanı tabi, içinde para, mücevher, değerli gördüğü ne varsa toparlıyor, yükleniyor sırıtna. Böyle pahalı ve güzel nesneler, değerli taşlar, finans ve para ile ilgili her şeyin yanında sanatı, yetenekler, ve değerleri topluyor odadan. “Boğa aynı zamanda, öz değerin, yani öz yeteneklere verilen değerin, kazanılan para miktarını belirlediğini öğretir. Boğa denklemi: Öz-değer eşittir banka hesabı.” diye ekliyor Sasson.

    Boğa’dan sonra İkizler çıkıyor ortaya. Oyunbaz, kurnaz, zeki büyücü İkizler ve odada iletişim, habercilik, ulaşım, ticaret, reklamlar ve ne kadar bilgi kaynağı varsa topluyor yanına. Şöyle anlatıyor Sasson, “Mantığı basitti. Boğanın odayı sanat eserleri ve diğer nesnelerle terk ettiğini görmüştü. Doğal olarak bunları satmasına yardım edecek birisine ihtiyacı olacaktı ve işte o kişi, İkizler idi. Yüzde 10- 15 derken komisyonlarını toplayacak, depolamaya veya taşımaya gerek kalmadan Boğadan daha çok para kazanacaktı.” Veee aniden odayı su basar efsanede, Yengeç gelmiştir. Su grubunun öncüsü Yengeç, doğumu,anneliği, şefkati, bilinçaltını ve beslemeyi alır odadan ve evin ve ailenin burcu olur. Sadece bir çocuk doğuran anne değildir der Sasson, “Bir çocuk evlatlık edinen, bir işe, bir fikre, hatta bir şiire hayat veren herhangi birisi de annedir.”

    Oda sular çekildikten sonra altın rengi bir ışıkla dolar sonra. Trompetler eşliğinde Aslan girer odaya kükreyerek. Kimse Aslan’a misilleme yapıp neden bu kadar beklediğini de sormamıştır der Sasson, ironiktir de gerçekten. “İlk olmayı talep edecek kadar güçlü ve otorite sahibi iken neden gecikmişti?” diye sorar Sasson ve şöyle cevaplar sorusunu, “Bir kraliyet yemeğinde kral masanın başında oturur ve yemek servisi yapılır, ilk yiyen kimdir? Hayır, kral değil. Eğer kral zeki ise ilkönce bir başkasının tatmasını ister, her ihtimale karşı.”

    Koç, içkiyi tatar; Boğa, yemeği; İkizler, havayı kontrol eder; Yengeç, suyu. Her şey tamam olunca, parti başlar. Aslan, odaya bakar ve yaratıcılığı alır odadan; oyunu ve eğlenceyi yaratır kahkahası ve hevesiyle. Bunların yanında sevgiyi de kapar Aslan, sadece romantik sevgiyi değil, aşkı da kapmıştır hem sevgiliye hem yaratana duyulan. Başak gelir arkasından bu tantananın. Aslanın partisinden kalanları temizlemeye, odayı toplamaya koyulur. Bir adaçayı tütsüsü yakar, olumsuzluğu kovacak bir büyü fısıldar odaya. Zodyak’ın Mary Poppins’i diye niteler Sasson Başak’ı. Aslan’ın buyruklarına uyar Başak, hizmet, iş, çalışma, düzen, tertip, beslenme, arınma ondan sorulur. “Başak olmazsa yaşam, aşırılıklarla kendini yok edebilir.”

    Ve, Terazi girer odaya ve odanın tertemiz ve bomboş olduğunu görür, kendinden önceki kardeşleri almıştır odadaki tüm hazineleri. Ama üzülmez Terazi, çünkü tasarı, simetri ve uyumdur onun derdi. Boş bir mekanı tasarlamak daha kolaydır diye düşünür Terazi; ne de olsa Zen Bahçeleri’nde de boşluk tasarımın bir parçasıdır ve hava elementinin öncüsüdür; ağaçları bir yere koymayı tasarlarken boşluğu nerede bırakacağını hesaplarken, ağacın boşluk ile ilişkisini alır yanına. Böylece ilişkilerin ve ortaklıkların burcu olur Terazi de, bir de adaleti alır yanına; adalet ilişkilerden ve ortaklıklardan kaynaklanır ne de olsa. Akrep’e gelir arkadan; odada bir sessizlik, fırtına öncesi durgunluk; ölümü ve dönüşümü ayırır bir kenara Akrep; cinselliği ve dolayısıyla sırları da alır yanına. Ekler Sasson, “Ve sırlarla birlikte bir bağlantı zinciri ortaya çıktı: Şifa, suç, araştırma, paranoya, özel dedektiflik, (ölüm sonrası) veraset, başkalarının parası ve ortak mali işler.”

    Akrep’in sisi dağılınca ışık ve güç saçan bir centaur girer odaya. Yay gecikmişti der Sasson, çünkü gezgindir o ve tüm bunlar olup biterken yabancı bir kültürdeydi muhtemelen ilgisi. Bomboş odaya bakar Yay, salondaki en değerli şeyin durduğunu fark eder. Doğruluk’tur o şey; doğruluk, bilgelik, felsefe, öğretme, din, yüksek eğitim kalmıştır odada öylece. “Yay, doğruluğu gerçekten iyi bilmenin yolunun, çok sevdiği seyahatleri etmekten ve değişik kültürleri tanımaktan geçtiğini farketmişti.” Der Sasson. Yay odadan çıkmadan, şans ve iyimserliği de katar yanına. Bir tarafında Akrep diğer tarafında Oğlak var malum; yılın en karanlık zamanıdır ayrıca Yay’ın payına düşen ve işte tam da aydınlığın, karanlıktan doğduğunu; doğruluğun ise tünelin ucundaki ışık olduğunu simgeler Yay, Sasson’a göre.

    Oğlak gelir sonra, temkinli adımlarla yavaş yavaş. Odanın duvarlarını, temelini, tüm yapısını, formunu alır ve başka şeyler inşa edecektir belki bunlarla. Bir de bakar ki sonra, odanın altında yer altı duruyor olduğu gibi. Kazmayı küreği alır kazmaya başlar Oğlak, sabırla, disiplinle, dayanıklılıkla ve ısrarla. Altını, mineralleri, uranyumu, petrolü, elması, yeraltında ne varsa çıkarır ortaya Oğlak. Geç olgunlaşmıştır, ağır ağır ilerlemiştir ama ödülünü almıştır Oğlak. Böylece zaman kavramını da almıştır yanına. Vee Kova gelir arkadan, uzay gemisi ile dalıverir odaya. Tabi artık oda namına hiçbir şey kalmamıştır, duvarlar bile. Böylece geleceği alır Kova yanına, özlük haklarını, insan haklarını, işbirliğini, eşitlikçi düşünceyi, patent kavramını, markaları, geleceğin tüm icatlarını, nano-teknolojiyi bile ve uzay teknolojilerini.

    Son kardeş kalmıştır artık geriye, Balık; çünkü muhtemelen hayal kuruyordu bu sırada. Bir zamanlar odanın bulunduğu boşluğa süzülmüştür Balık ve hiçliğin ortasına oturur. Mutsuz değildir çünkü odanın bir yanılsama olduğunu biliyordur o, “biçim hiçliktir” diye düşünür. Böylece, hayal etmeyi, meditasyonu, uykuyu alır yanına ve başlar meditasyon yapmaya. Hayal gücünü kullanır Balık ve der ki Sasson, “bir ateş girdabından sevgili ağabeyi Koçun çıktığını ve odadan ciddi bir aciliyet içinde bir tohum aldığını hayal etti. Sonra, güzel kız kardeşi Boğanın, duvarda saklı bir kasaya kilitlemiş olduğunu hayal ettiği mücevherleri zerafetle topladığını hayal etti. Balık, diğer kardeşlerinin de odanın ve hazinelerin gerçekten orada olduğuna inanıp teker teker geldiklerini tasavvur etti. Kendisinin de odaya girdiğini hayal etti ve sonra, kendini odayı ve içeri giren kardeşlerini hayal ederken hayal etti.

    Hayal etmekten yorulduğunda uyudu ve hazine odasını inşa ettiğini rüyasında görmeyi sürdürdü. Balık uyumayı sever çünkü uykusunda çok şeyle karşılaşır. Harikalar Diyarını rüyasında gören Alice gibi zodyağı, gezegenleri, hazineleri ve bizleri rüyasında görür.” Bu hikayeyi kitaptan ilk okuduğumda hayran kalmıştım.

    Masallar, efsaneler, mitler, hepsi bilinçdışımıza dokunur; dönüşüm de tam olarak burada başlar.

    Görsel: Andreas Cellar - Celestial Map (1661)

    Kitap: Gahl Sasson - Kozmik Gezgin


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.