Kafka'ya Mektuplar XVI

Kafka'ya Mektuplar XVI
  • 8
    0
    0
    0
  • Sevgili Kafka,

    Bir ihtimal ete kemiğe bürünmüş de benim etimi kesiyor şimdi. Kollarım yoktu sarıldım, baktım ayaklarım yok yürüdüm; ne kaybedecektim ki? Yörüngeler sapıtmış tüm dünyada deprem olmuş bana neydi? Şimdi herkesin pişmanlıklarını alsam önüme, hepsini kucağımda toplasam bakıp ne diyeceğim onlara? Sana aferin, sana da aferin; senin ayağına taş değmesin... Kafka, sayısız pencerem suratıma çarptı, ne yapacağım? Yediğimiz pilav boğazıma takıldı, evde yoktum ve gocunmaya başladım. Şimdi beni hangi gözler bağışlayacak?
    Bir kitap koluma çarptı balkona doğru düştüm, sonra bir fotoğrafa ayağım takıldı balkondaki çekyatın üzerinde buluverdim kendimi. Sonra da biri itti, gökyüzüne bakıyordum. Üşüdüm, üşüdüm, üşüdüm. İki adım ötemde kor vardı oysa, ne zaman bu kadar korkak olmuştum? Bu korku insanlığımdı belki de. Ya da acısı çok olan kahramanlar pelerin takmazdı. Anlamıyorsun değil mi? Anlaşılmasın diye bir cümlenin üstünde yirmi dakika tepiniyorum çünkü. Sonra iki dakikada düşüyorum yere. Bazen yerde olmak beni çok mutlu ediyor. Yerden başlamayan idrak edemeyecek biliyorum. Bir mezar başına kadar, ben de anlamazdan geleceğim. -üstünü örtünmeyi unutma-

    Ya nasılsın? Bugünün ve yarının belli mi? Kendi adıma en ufak detayına kadar yapacaklarımı not etme huyumdan biraz usandım doğrusu. Sonsuz bir döngü, yani benim bünyemde sonsuz ve kesik kesik sıkıntılar. Kafka; düşünmek mi ağır yoksa yapmak mı? Çok kez bir şeyler yaptın biliyorum. Demek istediğim, cesaret isteyen şeylerdi. Kendinle savaşa gireceğin şeylerdi. Bunları planlarken mi daha çok acı çektin yoksa uygularken mi? Sonunda kızarmış gözaltlarınla karar verdiğin gecelerden birinde beyninin içine girebilmeyi dilerdim. Hayata aynı mı bakıyoruz görebilmek için. Yalnız olup olmadığımı bilebilmek için. Bu bahsettiğim yalnızlık öyle travmatik bir anlam taşımıyor bilesin. Sadece bazen hayata bir anlam bulma, varolma mücadelesini kendine eziyet haline getiren dünya üzerindeki tek çaresizmişim gibi geliyor. Komik biliyorum. Bilmek. Neyi ne kadar biliyorum? Bana kalırsa insan büyüdükçe öğrenmiyor. Tam tersi, bilerek doğduğumuz her şeyi insanca kaybetmek zorundayız. Temel şeylerden bahsediyorum. Kafka, iyi ki beni dinlemek zorunda değilsin. İyi ki sessizsin. İyi ki sakinsin... Sevdiğim her şey gibi. Artık eskisi gibi keskin cümlelerle bitiremiyorum mektupları.

    İnceliğimi kaybettiğimden, gözlerinden öpüyorum.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.