Mutluluk ve Devamlılık Arz Edebilecek Hazza Çıkan Merdiven

Mutluluk ve Devamlılık Arz Edebilecek Hazza Çıkan Merdiven
  • 8
    0
    0
    0
  •    Biraz oldu. Zamansızlığı ellerimde yoğururken günlerin geçişini bir serseri kurşun gibi göğsümde yumuşattıktan sonra geceyi nihayet yendim ve bu ayazdan çıktım. Şimdi boşluğumdan faydalanan nice güzel duyguyu tam olarak hissedebilirim. Yaşanmış olmak için değil yaşamak ve hissetmek için gömlek cebimde taşıyabilirim bu duyguları. Fazla düşünmekten ince düşünmeyi kaçıranların ya da korkularının üzerinde yarattığı ezikliği kibirli şekilde umursamazlıkmış gibi gösterenlerin insanı olmamanın en doğru olduğu bu güzel mevsimde ellerimde hepiniz için bir miktar çiçekle geldim. Bazılarınız bu çiçekleri tutarsa kan görür ellerinde; bazılarınızsa mis kokulu bir gün geçirip sessizce dağılır evlerine.

       Zamanı kaçırmak telaşına düşmemeli insan. Tüketimin dizlerinin üzerine çöktürdüğü insanın kafasını kaldırıp aslında her şeye en nihayetinde tam vaktinde erişebileceğini kavraması gerekli. Mutluluğun aranmakla bulunmayacağı, uzanılmakla erişilemeyeceği, düşünmekle edinilemeyeceğini bildikten sonra aslında dar bir kalıbın içerisine sıkıştırmaya çalıştığımız bu kelimenin karnımızı ne kadar ağrıttığını görürüz. İyi bir iş midir mutluluk? Çok para mıdır? Çok paranın getirdiği her şeyi yapabileceğini bilme - ya da sanma - özgürlüğü müdür? İyi bir aile hayatı mıdır? Güzel ya da yakışıklı bir eş midir? Mutluluk zannımca bu kelimelerin hiçbirinin içine konulamayacak bir kavramdır. Çünkü elinle tutamazsın. Uzun süreli devam edemezsin. Aldığın hazzın uzun müddetli olmasını bekleyemezsin. Çünkü alışkanlık yaratan bir durum haline gelen her şey ilk halinden daha değersizleşir ve asıl kimliğini kaybederek her şeye dönüşür. İlk kez dinlediğin bir şarkı çok kez dinledikten sonra çok kez dinlediğin sıradan bir şarkı olur. Bir günde kazandığın çok para ile aldığın mutluluk-sa- her geçen gün artmaz. Çünkü zaten çok parası olan insanın çok parası olması onun için bir süre sonra sıradandır. İyi bir aileye sahip olduğun için her an mutlu olamazsın. Bazen olursun, ki bu mutluluksa. O halde bunca koşturmacanın yarattığı şey nedir? Yetişmeye çalıştığın şey, uzun süreli hazzı yakalayamayacağın bilincinde olunduğunda yine aynı değeri taşır mı? 

       Buradan yola çıkıldığında mutluluğun, insanın her geçen gün "Daha fazla daha da fazla" bilinciyle ilerlemesi ve ilk günkü hazzın sürekli farklı biçimlerde bünyede var olması için hareket etmesinde yattığı akla gelebilir. Ancak burada da tehlikeli bir unsur yatar. Yolun uçurumlu kenarları... Çünkü daha fazlasına erişemeyen ya da sonraki aşama başarılamadığı için tatmin olamayan bünyenin mortu çekeceği ve sıkıntıya düşeceği ihtimali bulunur. Bunu aşmanın yolu ise başarıdan değil, finalden değil süreçten alınan hazda bulunmaktır. Bu bir nevi Taocu Cinsel Birliktelik anlayışına benzer.. Ama buradan da sürece odaklanmanın süreçten alınan hazzı sıradanlaştıracağı tehlikesinden çekinmek suretiyle ayrılır.

       Şimdi gelelim final noktasındaki anlayışımıza. Zeminden göğe doğru uzanan merdivenler düşünelim. Bu merdivenlerin her birine atılan adımda hiç ulaşılamayacak ancak yakınlaşılacak gök öncekinden daha parlak olur. Ve her parlaklıkta farklı bir his bulunur. Aynı basamakta durulursa göz alışır eski canlılık yiter. İşte anlatmak istediğimiz hususlar burada saklıdır. Bu hususlar:

    • Basamakları sizden önce çıkmaya çalışanlara yetişirken o basamakta size ulaşabilen ışığı kaçırmamanız, 
    • Basamaklarda fazla durup anın rehavetinde kavrulup ışığın varlığını unutmamanız,
    • Gücünüzü toplamadan ve ışığın daha fazlasını isteme motivasyonunuzun getirdiği enerjiyi sağlamadan sonraki basamağa çıkamayıp düşmemenizdir.

       Yazılanların tamamından sonra elbette tekrarladığımız bir düşün yazıya dökümünü gerçekleştirmek arzusuyla yanıp tutuşuyoruz. Bunca zırvayı düşünüp tarttıktan sonra sevgiye ve huzura dair düşüncelerimiz değişmedi. Bir yaz akşamının fazla karanlık olmayan, ferahlığından insanı mest eden hissinde; Sevme hissinin yarattığı çocukluğu bünyemizde bulabildiğimiz için -bizim olduğu için değil- sevdiğimiz kişiyle; bembeyaz bir masanın iki ucunda, kavganın ve gürültünün dünyanın iki yanına yollanıp bizlerden uzakta olduğu fısıltıyla ya da ince bir melodiyle konuşabildiğimiz anın içerisinde hem huzuru hem de sevginin içimizde yarattığı iyileştirici hissini tatmayı düşlüyoruz.

       Bu bir Dönüş Türküsü'dür. Sesi cılız değil yorgundur. Bilmiş gibi görünür halbuki yaşanmışlıklardan doğan hoşgörü ile yanıp tutuşmaktadır. Toyluğu dün gece sırtından atmış gibi hisseder ama çok olmuştur huzurunu bulduğunda huzursuzluk yaratmaması gerektiğini öğreneli...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.