Çizgilerden Sözcüklere 1: Saplantı

Çizgilerden Sözcüklere 1: Saplantı
  • 8
    0
    0
    0
  •         19. yüzyıla sizi götüreyim, bu yüzyılda yaşan yazan Japon bir yazar var adı: Jun'ichirō Tanizaki. Onun kaleme aldığı Naomi romanında çok çarpıcı sözler mevcuttur, bunlardan biri: '' İnsan bir kere korkunç bir deneyim geçirmeye görsün, o deneyim hiç yok olmayan bir saplantı haline geliyor. '' Korkunç deneyimler, hayatımızın her noktasında karşımıza çıkma potansiyeline sahip. Karşılaşma olasılığımız bu kadar yüksek olan bu deneyimler hayatımızda derin kesikler yaratır. Bu durum fazlasıyla canımızı acıtır çünkü zorlu bir süreçtir. O ilk kesi oluştuğu zamanki yüksek dozdaki acı bizim ruhumuzda büyük yaralar oluşturur. Büyük derin yaralar... Kötü bir durum gibi gelebilir kulağa yara oluşması. Ama gereklidir, kötü deneyimlerin belki de en iyi yanıdır bu durum. Bu olmasa insanoğlu hatalarını defayen tekrarlamaya devam edecek kıvamdadır. Bir atasözü ile kalıplaştıracak olsak bir müsibet bin nasihattar iyidir diyebiliriz. İşte Tanizaki'nin çarpıcı cümlesinin bir dalı bu nasihat-musibet durumuna göz kırpar. Ama cümlesine daha bütüncül bakacak olursak ''hiç yok olmayan saplantı'' tabirinin altını fosforlu bir kalem ile çizmemizde yarar vardır. Kötü deneyimlerin içimizde yaralar bıraktığını bu nedenle korkunç deneyimlerin bir ömür bir nişane gibi taşıdığımızı ruhumuza attık (cepte mahiyetinde kullandım), ama saplantı nedir? Ruh bilimsel bir terminolojiden tarif edecek olursak yersiz olduğu bilinen ama kişinin etkisinden kendini bir türlü kurtaramadığı düşünce diyebiliriz. Evet korkunç deneyimler bizi daha temkinli yapmaya itebilir. Ve yaşadığımız olayın etkisi ile benzer başka bir olay yaşadığımızda o eski deneyimimizi defayen hatırlayarak atacağımız adım konusunda çekinebiliriz. Bu çekinmeler çoğalıp bir çığ gibi bir ip yumağı gibi birleşerek önce s oluşur sonra bir bakmışınız a. Ve daha fazla korkunç deneyim yaşabileçeğimizi düşündürmeye başlar zihnimiz. Bir oyun oynar bize ve yumak karışarak büyümeye devam eder sonra p oluşur. Adım atarken korkunç deneyimlerin her zaman başımıza geleceğini düşünerek adım atmamaya karar veririz. Güvenli alanda kalmalıyız deriz, yavaş yavaş kabuğumuza çekiliriz ve l oluşur. Kabuğumuzda kalmak mutlu eder bizi ilk kertede o yalancı mutluluğun sarhoşluğunda yumaklanmaya devam eder zihnimizde düşünceler, olgular ve biz fark etmeden a da oluşmuş olur. Hayat yerinde duran bir dinamiği yok maalesef ki o kabuğumuzu kıracak çok fazla şey yaşarız, istesek istemesekte. Çünkü hayat inişli çıkışlı traselere sahip bir olgu. Ve kabuğumuz çatlar  dışarıdan istemeyerek almak zorunda kaldığımız oksijen akciğerimizi yakar. Artık zihnimizdeki çığı yumaklanmayı, birbirinin içine geçen düşünce ipliklerini durdurmamız mümkün değildir ve hızla süreç n, t, ı 'yı oluşturur. Ve ortaya ne mi çıkar... SAPLANTI

          Bu uzun, yorucu, kelimelerle bile anlatılması fazlasıyla zor olan his dünyasını çizgileri kullanımı fazlasıya güçlü olan sanatçı Bora Onay ''Saplantı'' eseri ile ifadelendirmeyi başarmıştır. Ve eseri sizinle buluşturuyorum:

                                   

     

        Bora Onay'ın çizgilerindeki detaylara göz kırpmaya çalışalım. Büyük bir göz, bu gözü aralayan eller resmin ana noktalarıdır. Ama burada en naif, düşünülmüş güçlü detay gözün palpebral konjoktivasına yerleştirilen cenin pozisyonundaki insan figürüdür. Gözün bölgesini anatomik olarak belirtme nedenim gözün o kısmında göz yaşı bezlerinin bulunmasıdır. Bu bakış açısından baktığım zaman resim beni kat ve kat daha fazla kendine çekti. Tanizaki'nin cümlesi bana göre çizgisel olarak en iyi bu biçimde aktarılabilirdi. Tabi bu da sanatçımız Bora Onay'ın başarısı.

        Saplantı nedir? Belki de Zweg'in ifadelendirişiyle Tanrısal hayatı içeren ve besleyen bir Hesperid meyvesidir. Hesperid kavramını açalım. Güneşin battığı yerin perileri. Altın elmalarla dolu bahçeleriyle ünlü Hesperidlerin üç periden oluştuğu söylenmektedir, ama eski bir rivayete göre de Hesperidler dört peridir. Saplantı eserindeki o özün içindeki yalnız, biçare, kabuğuna çekilmiş insan bir açıdan da tansırsal hayatı besleyen bir hesperid. Öyle ulu, yalnız ve derin duyguların ağırlığı altında ezilmiş.

       Resimdeki gözden şu sesler yükseliyor sanki: Sevgiyi bilmediği sözcüklerin kılıfına büründürebilir miydi? Sevgiyi bilmiyordu bu kişi, ya da gerçek sevgiden yoksun kalmış. Bu yüzden yalnızlaşmış. Hiçbir zaman gerçek sevginin kendisini bulamayacağına kendini inandırdığı için kabuğuna çekilmiş Tanizaki'nin dediği gibi İnsan bir kere korkunç bir deneyim geçirmeye görsün, o deneyim hiç yok olmayan bir saplantı haline geliyor.'' Tam aydınlatılamayan hayatlarda bu saplantılar bir örümcek ağı gibi sarıyor insanı. En sonunda da sanatçımız Bora Onay'ın çizgilerinde yansıtığı üzere çoğunluğun umursamaz neşesi, korkusu ve huzursuz bekleyişi içinde kayboluyoruz...

     

     

    ''Saplantı'' eserini çizgilerden çekip çıkararak sözcüklerle harmanlama imkanı verdiği için Bora Onay'a teşekkür ediyorum.

    Duyguları resim dünyası ile buluşturmakta fazlasıyla başarılı olan sanatçımız Bora Onay'ın diğer çalışmalarını da incelemek isterseniz instagram adresi: boraony


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.