Amerikalı fotoğrafçı Louis Faurer, 1940 ve 1950’li yılları arasında çektiği sokak fotoğraflarıyla dikkatleri üzerine çekti. Göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Faurer, kent yaşamının yarattığı huzursuzluğu, yalnızlığı ve özellikle insan yüzlerine sirayet eden anlam arayışını kadrajına aldı.
Faurer, 1947’de New York’ta açılan Junior Bazaar’da işe başlamasıyla ileride fotoğraf sanatına önemli derecede katkısı olacak Robert Frank ile çalışma fırsatı yakaladı. Sanatçının asıl ününü oluşturan fotoğrafları toplumun kıyısında yaşayanları, dilencileri, sokak satıcılarını yansıttığı çalışmalarıdır. Çektiği fotoğraflar savaş sonrası modernleşmeye çalışan Amerikan toplumunun idealleri ile bireylerin gerçekliği arasındaki derinleşen uçurumu gözler önüne seriyordu. Bir dönem ünlü moda dergilerinde çalışan sanatçı renkli fotoğraflar üretmeye başlasa da onu derinden etkileyen şey sokaklardı.
Işığı, gölgeyi ve yansımaları fotoğraflarında çok iyi kullanan Louis Faurer, mimari yapıları karmaşık kompozisyonlarla iç içe geçirerek, gerçeklik algısına yeni bir boyut kazandırdı. Sanatçı boş sokakları, üst üste binen tabelaları ve şehir hayatını karakterize eden gerçeküstü yansımaları yakalayarak kendi dönemi içinde ayrı bir alan yarattı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Ordusu Haberleşme Birimi'nde fotoğrafçı olarak görev yaparken baskı tekniklerini mükemmelleştirdi. Hiçbir zaman gerçek bir savaş alanını fotoğraflamamış olmasına rağmen, 1940'ların ikinci yarısında savaşın New York üzerindeki insani ve toplumsal etkisini aktardı.
Faurer'ın görüntüleri Diane Arbus’un fotografik çalışmalarına benzetilse de ikisi arasında mekân-alan farkı vardır. Arbus ev veya stüdyo gibi kapalı ortamlarda fotoğrafladığı öznelerini toplumdan soyutlarken; Faurer onlara şehrin görkemli yapısında yer verir.
“Tek arzum, hayatı gördüğüm gibi kaydetmek.”
Yorum Bırakın