Neden İntihar Etmek İstiyorsun?

Neden İntihar Etmek İstiyorsun?
  • 1
    0
    0
    0
  • Neden vazgeçtin?

    Çok farklı cevaplar alınabilir. Beklemeye değer bir şey yoktu, farkındalık yaralıyordu, ekmek yoktu, kalp kısmında büyük bir ağrı vardı, düzeltecek güç yoktu. İntihar üzerine söylemler geçmişten bu yana genellikle korkaklık-günah-delilik üçgeniyle sınırlandırılmıştır. Birçok dine göre intihar suçtur. Bir insan kendi hür iradesiyle hayatına son verdiğinde, muhakkak ki cehennemin kapıları onu buyur edecektir. Fakat dolambaçlı yollara girmeden, böylesine katı bir şekilde düşünüldüğünde, insanı insan yapan paylaşım, anlayış ve hissiyatlar tamamen göz ardı edilmiş olmaz mı? Schopenhauer'a göre bu durumda insanların suçunu ve diğer durumlarını din değil, kişinin ahlaki duyguları karara bağlamalıdır. Hatta ona göre dinlerdeki bu yasaklama fazlasıyla saçma ve gülünçtür. Zira ölümü seçen birini hiçbir ceza yıldıramaz. Aynı şekilde büyük bir bedensel acı, diğer bütün acıları önemsizleştirecektir. Kişinin bütün sıkıntıları önemsizleşecek, tek gayesi sağlığına kavuşmak olacaktır. Büyük bir ruhsal acıda ise tam tersi, artık hiçbir acı ağır gelmeyecek, ölümle yaşam arasındaki ip git gide incelecektir. Bu ipi sıkı sıkıya tutanlar hala nefes alan yaralılardan başkası değildir. Geleneksel olgulara göre ise intiharı seçen kişi güçsüzdür. Şuuru yerinde değildir. Çünkü aklı yerinde olan bir insan kendi canından vazgeçmeyecektir. Böyle durumlarda toplum, acılarını yarıştırmaya meyillidir. Mutlaka kendi sıkıntılarını öne sürerek karşılaştıkları intihar düşüncesini alt etmeye, onu mantıksız çıkarmaya çalışacaktır. Bu noktada asıl soru, toplumun bir intiharla bile yarışabilecek duruma nasıl geldiğidir.

    “İnsan artık bir işe yaramadığında, kaçınılmaz ve yakın bir ölümden emin olduğunda, yavaş ve feci bir ölüm yerine hızlı ve kolay bir ölüm seçmek en basit insan haklarından biridir.” -Charlotte Perkins Gilman

    Kişi kendini gerçekleştiremediğinde varoluşsal sıkıntıları boy göstermeye başlar. Yaşamını bir sebebe bağlayamamak, bir fayda kategorisine son sıradan bile girememek, hiçbir şeyin değişmeyeceğine olan inanca körü körüne tutunmak, ölümü, mayasında sabırsızlık olan insanoğlu için çok daha cazip kılar.

    “İntihar bir kaçış değil, reddediştir.” - Jean Paul Sartre

    Bazı durumlarda ise intihar bir başkaldırış, bir isyan olarak karşımıza çıkar. Çoğu algının aksine hayata karşı yenilgiden değil, hayata karşı savaşı reddetmekten ibarettir. Antonin Artaud, İntihar Üstüne'de bu görüşe şöyle değinir: ''Ben kendimi öldürürsem bu, kendimi yıkmam için değil, ama kendimi yeniden oluşturmam için olacak; intihar, benim için, kendimi zorlu bir uğraşla yeniden ele geçirmemi, varlığımın içine baskın yapıp girmemi, belli belirsiz ilerleyen tanrıdan önce davranmamı sağlayacak bir araçtır yalnızca. İntiharla kendi tasarımı yeniden doğaya uyguluyorum, ilk kez kendi irademle biçimlendiriyorum her şeyi. Bana uygun olmayan organlarımın koşullandırmasından kendimi kurtarıyorum; ve yaşam, bana düşünmem için verileni düşündüğüm saçma bir talih oyunu olmaktan çıkıyor. Yani kendim seçiyorum düşüncemi, ve güçlerimin, eğilimlerimin, gerçeklerimin yönünü. Güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün arasına yerleşiyorum. Askıda bırakıyorum kendimi; hiçbir yana eğilim göstermeden, yansız; iyilerin ve kötülerin kışkırtmalarının kurduğu dengenin kurbanıyım. Çünkü yaşamın kendisi, bir çözüm değil; yaşam, seçilmiş, benimsenmiş, belirlenmiş hiçbir varoluş türüne sahip değil. Yaşam yalnızca, istekler ve olumsuz güçler dizisidir, tiksindirici bir rastlantıya bağlı koşullara göre amacına ulaşan ya da başarısızlığa uğrayan küçük karşıtlıklar dizisidir. Kötülük, her insana, eşit ölçüde verilmemiştir, deha da öyle, delilik de. Kötülük gibi, iyilik de, koşulların ve etkisini kimisinde çok kimisinde az gösteren bir mayanın ürünüdür.Yaratılmak ve yaşamak ve değiştirilemeyecek biçimde belirlenmiş varlığının en akla gelmez dallarına, en küçük ayrıntılarına dek kendini hissetmek, kesinlikle aşağılık bir durumdur. Aslında biz ağaçtan başka bir şey değiliz ve olasıdır ki, benim soyumun ağacının bilmem hangi boğumunda, belirlenmiş bir günde kendimi öldüreceğim yazılıdır.İntihar özgürlüğü kavramı da, kesilmiş bir ağaç gibi düşüyor. İntiharımın ne zamanını, ne yerini, ne de koşullarını ben yarattım. Onun kavramını bulan da ben değilim, koparılmayı duyabilecek miyim? Belki o anda varlığım parçalanıp dağılır; ama ya bütünlüğünü korursa, sakatlanmış organlarım nasıl işleyecek, varlığı olanaksız hangi organlarımla gözlemleyeceğim bu kopmayı? Ölümü, bir sel gibi duyuyorum üzerimde; gücünü bilemeyeceğim, apansız sıçrayan bir yıldırım gibi. Tatlarla ve dolanıp duran labirentlerle yüklü duyuyorum ölümü. Bunun neresinde benim varlığımın düşüncesi?

    Bu Tanrı, beni istediği gibi kullandı, saçma biçimde; beni canlı kıldı, yadsımaların yokluğunda, benim atak yadsımalarımın yokluğunda, düşünülen yaşamın, duyulan yaşamın en küçük kıpırtılarını bile yok etti bende. Yürüyen bir robot durumuna indirgedi beni; ama öyle bir robot ki, bilinçsizliğinin kırıldığını duyumsuyordu. Ve işte ben, yaşamakta olduğumu göstermek istedim, şeylerin çınlayan gerçekliğiyle birleştirmek kendimi, yazgımı parçalamak istedim.''

    Velhasıl hangi sebepten olursa olsun, hangi cezaya veya anlayışa maruz kalacak olursa olsun, intihar bir seçim olarak değerlendirilmeli ve kalanlar ipe sıkıca tutunmaya devam etmelidir. Kaynak: İntihar Üzerine, Antonin Artaud Yaşayan Mumya, Çev: Yaşar Günenç, Yaba Yayınları, Ankara, 1995, 1.Basım

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.