Woolf, Orwell, Kundera: Neden Yazdılar?

Woolf, Orwell, Kundera: Neden Yazdılar?
  • 1
    0
    0
    0
  • YAZMASAYDIM DELİRECEKTİM

    Bir insanın kalemi eline almasının birden çok sebebi olabilir. İz bırakma dürtüsü, şan ve şöhret, fikirlerini paylaşma isteği, çok okumaktan ve dolayısıyla çok düşünmekten mütevellit bir rahatlama yöntemi... Bazı insanlar hayatlarını bir sebeple sonuçlandırma ve öldükten sonra hatırlanma ihtiyacı hisseder. Bu unutulma korkusu kişiyi kuşkusuz ki kaleme ve kağıda itecektir. Benzer şekilde bir diğer sebep ise bilinme isteğiyle doğan şöhret arzusudur. Bir yazar olarak bunu itiraf etmek her ne kadar zor olsa da, çoğunlukla her yazarın içinde az da olsa bir okunma isteği olduğu gerçeğini gözardı edemeyiz. Bazen de kişinin yaşamı okumaktan sebep istemsiz bir şekilde yazmaya yönelir. Düşünür, düşünür, düşünür... Artık o kadar çok düşünür ki zihni kendisine yetmeyecek kadar genişler ve zihnindekileri dökme ihtiyacı hisseder. Aynı Sait Faik'in içine düştüğü durum gibi...

    “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”

    Varolma Anları'nda ise Virginia Woolf, yazma sebebi olarak salt şimdiki an'dan kurtulma gereksinimini öne sürüyor. Ona göre geçmişle birleşmeyen şimdiki an, kişiyi huzursuzluğa sürükler. Çünkü geçmiş halı altına süpürülürse ve bastırılmaya çalışılırsa, en olmadık zamanlarda kişi için büyük yıkımlar meydana gelecektir. ''Geçmiş sadece, şimdiki an sanki derin bir nehirde süzülüyormuşçasına kolay akarken, tekrar ortaya çıkıyor. Sonra kişi derinliklerin yüzeyini görüyor. O anlarda, ben en büyük doyumlarımdan birini buluyorum, geçmişi düşündüğüm için değil, ama tümüyle şimdiki anın içinde olduğum için. ‘Geçmiş ile desteklenen bir şimdiki an’, ‘çok fazla bastırdığı için başka hiçbir şey hissedemediğiniz şimdiki an’dan bin defa daha derindir. Ama şimdiki anın geçmişin derinliklerinde süzüldüğünü hissetmek için huzur gerekir. Şimdiki an huzurlu olmalıdır. Bu yüzden bu, hayatın bütünlüğüne zarar veriyor ve en küçük bir kırılma bende aşırı üzüntüye yol açıyor: An kırılıyor, sığlaşıyor ve derinliği; ince ve sert kıymık parçalarına dönüştürüyor… Bunu kısmen, bu kırık yüzeye gölge yapmasını sağlayarak beni şimdiki an hissimden iyileştirmesi için yazıyorum. O zaman, soğuk bir nehirde bir çocuk gibi çıplak ayaklarla ilerleyeyim ve kendimi tekrar akıntıya bırakayım.'' Nobel Edebiyat Ödülü'ne sahip olan Mısırlı yazar Necip Mahfuz, yazmak ile yaşamı bir tutanlardan. Bu düşünceye sahip olan ve bu dürtüyle üreten yazarlar için yazmak, su içmek veya yemek yemek ile eşdeğerdir. Kişi bu durumda yaşamını yazmaktan ayrı düşünemez. "Zevk için, karanlık gücü hoşnut etmek için, ya da bir ağırlıktan kurtulma arzusu olarak da görebiliriz bunu. Yazmak ve yaşamak arasında ayrım yapın deseler bir cevap veremem." Hayvan Çiftliği ve 1984 gibi eserleriyle bilinen George Orwell'a göre yazarı yazmaya sürükleyen dört neden vardır: egoizm, estetik hevesi, tarihsel dürtü ve politik amaç. Bu dört unsur zamana ve kişiye göre değişebilir ve farklı miktarlarda barınabilir. Fakat sebep hiçbir zaman tam olarak bilinemez. “Yazma nedenlerim salt kamu-ruhu içinmiş gibi bir izlenim yarattım. Yazımı böyle bitirmek istemem; bütün yazarlar kibirli, bencil ve tembeldir. Ve aslında yazma nedenlerinin temeli bir gizemdir.” Bazı yazarlara göre yazmak tamamen kişisel bir özgürlüktür. Diğerleri gibi olma zorunluluğundan sıyrılmayı sağlayan, bir birey olarak kendini sınamayı ve tanımayı sağlayan bir özgürlük. Don Delillo da bu sebebi benimsemiş ve dile getirmiş yazarlardan biridir. “Bizi, çevremizi sarmış olan toplu kimlikten kurtarır. Sonuçta yazarlar bir alt-kültürün yasadışı kahramanları olmak için değil, kendilerini kurtarmak ve birey olarak hayatta kalabilmek için yazarlar. Ne kadar bildiğimi öğrenmek için yazıyorum. Yazma eylemi benim için düşünme eyleminin yoğunlaşmış hali. Eğer o derece bir konsantrasyona ulaşamıyorsam, fikirlerim meyve verebilecek kıvama gelemez.” Acı çoğu zaman kelimelerle hafifleyebilir. Yarayı iyileştirmese de, kanamasını yavaşlatabilir veya durdurabilir. Çünkü içeride kalan mikrop, sürekli kanayacaktır. Dışa vurulmayan dert, sürekli sızlayacaktır. Bu sebepten genellikle bir yazarın yazdığı konulara, vurgu yaptığı yerlere, tekrarladığı kelimelere dikkatlice bakarak onun yarasını görebiliriz. Yazmak ruh için bir ilaca dönüştürüldüğünde, ortaya kalıcılığını koruyacak eserler çıkması neredeyse kaçınılmazdır. Anne Rice bu konuda şu cümleleri sarfeder: “O kartları açmak istersiniz. Ben annemi 14 yaşında kaybettim. Kızım 6 yaşında öldü. Bir Katolik olarak inancımı yitirdim. Yazarken, karanlık hep orada oluyor, acı neredeyse ben de oraya gidiyorum. Kelimelere âşığım. Onlarla şarkı söylemeyi, konuşmayı ve onlarla yazmanın verdiği keyfi seviyorum.” Kaynak: 1

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.