Tarikat ve Cemaat Meselesi: Denetimsizlik ve Gerçeklik

Tarikat ve Cemaat Meselesi: Denetimsizlik ve Gerçeklik
  • 0
    0
    0
    0

  • Son yıllarda ülkede güncel olan tarikatlar ve cemaatler meselesi var. Tarikat ve cemaat farklı kavramlar olsa da, ülke insanı bu ikisini birbirinden ayıracak kadar bu meselelere ilgili değil. Sığ bir bakış açısıyla iki kavramı birmiş gibi kabul ederek, ortaya tepkiler koyuyor.

    Elbette lehte veya aleyhte olan tepkiler birer sebebe dayanıyor ve ortaya bir sonuç çıktıysa bunun sebebini irdelemek gerekiyor. Tarikatlar, İslami ilimler ile en etkin eğitimi veren kurumlardır. Medrese eğitim geleneği geçmişte ne ise bugün de aynı eğitim tarikatlar tarafından verilmektedir. Bu tarikatların içinden yine genellikle medrese eğitimi almış olanlar tarikat lideri olarak çıkmaktadır.

    Cemaat yapılanmasında, ağzı iyi laf yapan, basında negatif veya pozitif görünür olmayı başaran ve ikili ilişkileri iyi olan birisi, az veya çok taraftar toplayıp cemaat lideri olabilir.

    Fakat tarikatlar için aynı şey söz konusu değildir. Tarikatların eğitim kurumu olan medreseden icazet yani diploma alamayan hiç kimse gidip bir yerde bir topluma liderlik yapıp tarikat faaliyeti yürütemez, yeni bir tarikat kuramaz. İrşad faaliyeti belli kurallara bağlanmıştır.

    Fakat tekke ve zaviye kanunu gibi kanunlar, bu eğitim kurumlarının faaliyetlerini legal kabul etmediği için bu icazetnameler yani medrese diplomaları ile irşad görevi yürümenin kanunen bir karşılığı yoktur.

    Elimizde icazetname var ise de gidip bir tekke veya yeni bir tarikat inşa edebilirsiniz, yok ise de aynı şeyi yapabilirsiniz. Yani kanunun sahte ile gerçeğin birbirinden farkı yok.

    İşte sahte ile gerçek tam da burada birbirine karışıyor. Yasal boşluklardan faydalanıp suistimallere kapı aralayan yapılar, işte bu sahte olan tarikatlar.

    Bir kanun ile bu yasal boşluk kapatılıp tarikatler denetim altına alınabilir.

    Fakat bu yapılmıyor. Bunu sorguladığımızda ise gün yüzüne başka şeyler çıkıyor. Cumhuriyet ile birlikte yasaklanan tarikatlar, ülkenin batısından kazındı fakat tarikatların merkezi olan doğu ve güneydoğuda her şeye rağmen eğitimlerinden vazgeçmedi. Medrese eğitimi ile tekke geleneğini sürdürdü.

    Zaten doğuda kurumsallaşmış olan tarikatlar varlığını ve varoluş sebeplerini birlikte sürdürmeye devam ediyor.

    Asıl sorun ise bu tarikatların ekseriyetle Kürtlerden ve biraz da Araplardan oluşması. Bu da çok doğal, çünkü bölge insanı Kürt ve Araplardan oluşuyor. Yani tarikatların denetimsiz boşı boş bırakılma ve onların suistimaline, gerçekleri ile sahtelerinin birbirine karışmasına ses çıkarılmama nedeni Kürt ve Arap antipatisinden kaynaklanıyor.

    Bir yasal düzenleme ile bir anda icazet ve irşad izni olmayan sahte tarikatlar elimine edilip geriye sadece gerçekleri kalabilir.

    Tabii bunun da doğuracağı sonuçlar olur. Onlardan bir tanesi, Doğu ve Güneydoğu coğrafyasının dünyanın tasavvuf merkezlerinden biri haline gelerek Kürt mutasavvıflar sebebiyle Kürt kimliğinin güçlenmesi ile sonuçlanmasıdır. Denetimsiz tarikatların karıştığı yığınla suistimallere rağmen faaliyet yürütüyor olmalarına bir de bu gözlerle bakın.




    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.