Trajik Bir Hayatta Güzelliğin Savunucusu: Oscar Wilde

Trajik Bir Hayatta Güzelliğin Savunucusu: Oscar Wilde
  • 2
    0
    0
    0
  • "Basil ben olduğumu sandığım kişi, Lord Henry dünyanın beni sandığı kişi, Dorian olmak istediğim kişi."

    Oscar Wilde, hayatını bu sözlerde özetlemiştir: Wilde, tek romanı olan "Dorian Gray'in Portresi"nde yarattığı bir karakter olan "Basil" gibi, sanat eserlerinde saf güzelliğin ve duyusal yetkinliğin savunucusu olurken dış dünyada da ince bir sanat zevkinin getirdikleriyle beraber "Dorian Gray" gibi kendi yaşamını güzelliğin ve uyumun en üst noktası olan sanat eseri haline getirmek isteğiyle yanıp tutuşmuştur. Bu sırada iğneleyici ve cesur diliyle başkaları tarafından yanlış anlaşılmış ve hayatı boyunca sanat eserlerinde dile getirdiği düşüncelerden dolayı kitabın haz üzerine yoğunlaşan karakteri "Lord Henry" gibi acı çekmiştir, güzellik ve sanat hakkındaki yorumları nedeniyle ahlaksızlıkla suçlanmıştır. Çoğu zaman onun sanatı ve güzelliği ahlakın önüne koyduğu söylenmiştir ancak onun için, ahlak veya ahlaksızlık sadece kelimelerdi. Kariyerinin üstüne bu nedenle çöken trajedi, yaşadığı zamanlarda onun eserlerini anlamayı güçlendirmekle beraber bu günlerde Wilde'ın eserlerini anlamamıza yardımcı oluyor. "Kendin ol; diğerleri çoktan kapıldı." sözüyle beraber gerçekten sıra dışı bir hayatın içinde kendisini eserlerinde dile getirmeye çalıştı. İğneleyici ve ironik diliyle İngiltere'nin sayısız tiyatro oyunun yazarı oldu, kendi yaşamı da yarattığı en ünlü kahraman Dorian Gray'in hayatı sıra dışı ve inişlerle çıkışlarla dolu oldu. Gerek edebiyatı, gerek siyasi tavrı, gerekse üstünde dönen tartışmalarla dünya tarihinde hatırı sayılır bir iz bıraktı.
    Hepimiz için bir dünya vardır. İyilikle kötülük, günahla suçsuzluk bu dünyanın içinde el ele yürürler.
    Wilde, Dublin'de 1854 yılında dünyaya geldi. Doğduğu çevre aristokrat bir İrlanda ailenin çevresiydi. Baloların, partilerin, üst düzey eğlencelerin arasında çocukluğu geçti. 9 yaşına kadar da evde eğitim alan Oscar Wilde'ın görüşlerini bu çevre şekillendirmiş gibidir. İngiliz üst sınıfın egemenliğinde olan sanatla burada karşılaştı. Sanat, o zamanların Britanya'sında estetik üzerine şekilleniyordu. Toplumsal kaygı ikinci plandaydı ve eserlerin sadece güzel yanları ön plandaydı. O zamanların eserleri, Tolstoy'un da "Sanat Nedir?" kitabında bahsettiği üzere sadece estetik üzerine kuruluydu. Oscar Wilde'ın doğduğu bu atmosferde iki farklı İngiliz yazardan çok etkilendi. Sanatın hayattaki yeri üzerinde eserler kaleme alan John Ruskin ve Walter Pater onun bu düşüncelerini besledi. Sanattaki ve yaşamdaki saf güzelliğin üzerine kurulu bir hayatı olacağı çocukluğundan belli olmaya başlamıştı. Oscar Wilde, Oxford Magdalen Koleji'ndeyken düzene karşı gelerek saçlarını uzattı, sporları küçümsedi. Odasını çiçeklerle, tablolarla ve benzeri objelerle dekore etti. Okul kıyafetini reddetti ve kendi istediği şeyleri giyme konusunda okulla ters düştü. Hem fikirleriyle hem de kişiliğiyle, dış dünyasıyla güzelliği yaymak istiyordu çünkü kendisinin de söylediği üzere "Davranışlar kelimelerden daha fazla konuşur, daha çok şey ifade eder." Söylentilere göre o zamanlar, bu davranışlarından ötürü dışlanmış hatta öldürülme tehlikesi geçirmişti. Arkadaşları tarafından eşcinsellik, ahlaksızlık ve iticilikle suçlanıp dışlanmıştı.

    “Ben dehamı yaşamıma, yeteneğimi yapıtlarıma yansıttım.”

    Kolej'den mezun olduktan sonra Dublin'e dönen Wilde, kullandığı ironik yazım tarzı, esprili söylemi ve toplumu eleştiren iğneleyici diliyle dikkat çekti Britanya'nın edebiyat dünyasında. Fikirleri hemen tepki topladı. O zamanların edebiyat çevreleri onu şöhret meraklısı biri olmakla suçluyordu, Wilde'ın şiirlerinin toplumu ahlaksızlaştıracağı ve kaos yaratacağı konusunda endişeliydi. Wilde, ayrıca sosyalizmin büyük bir savunucusuydu. insanların özgürleşme ihtiyacının önemine değinen Oscar Wilde, Sonnet To Liberty şiiriyle büyük yankı uyandırdı. Bir yazısında şu cümleleri kullanmıştır: “Özgürlük kanlı elleriyle geldiğinde onunla el sıkışmak zor olacak.” Oscar Wilde’ın ilk şiir kitabı olan "Şiirler" 1881 yılında basıldı. Aynı yıl Amerika’ya yerleşen Wilde, burada kaldığı dokuz aylık süre boyunca estetizm hakkında 100'lerce konferans verdi. Vera adlı oyununu bu dönemde yazdı. 1887 yılında Dünyanın Tek Gerçek Hayaleti adlı eserini kaleme aldı. Tek romanı olan Dorian Gray’in Portresi 1891 yılında kitap haline getirildi. Kitap, Oscar Wilde'ın arkadaşıyla girdiği bir iddia sonucunda yazılmıştır; arkadaşı, Dorian Gray'e roman yazamayacağı konusunda bir ithafta bulunur ve Wilde bunun üstüne romanı yazar. Dorian Gray'in Portresi onun yazarlığının en büyük eseridir. Güzelliğin manifestosu olarak okunabilen kitap, aynı zamanda Wilde'ın ideal insan portresi, hiçbir şey yapmamasına rağmen "güzelliğiyle bir sanat eseri" olan Dorian Gray'e olan hayranlığının dışavurumudur. Dorian Gray, yazının başında bahsettiğimiz karakter Basil tarafından resminin üstün bir yetenekle birlikte çizilmesiyle beraber sonsuz gençliğe kavuşur, güzelliği sanat eseri gibi olan vücudunda toplanır. Estetizm ve güzelliğin insan hayatına getireceği yıkımlar ve güzellikler kitapta tartışılan en önemli yaşam sorunudur. Sanat ve sanatçının eserlerinde ulaşılabilecek en uç güzelliği yakalama arzusunun onların en büyük fikir kaynağı olması gerektiği düşüncesi kitap boyunca karşımıza çıkar. "Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar, topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır." sözüyle birlikte kitapta ahlak veya ahlaksızlığın sanatta yer alması çarpıcı bir gerçeklikle karşımıza çıkar; Dorian Gray'e verilen güzellik, onun yıkıcı ve rahatsız edici davranışlarlıyla savaş içindedir. Estetik hakkındaki benzer görüşlerinin yanı sıra sanat ve sanatçı hakkındaki ilişkinin daha geniş bir açıklaması olan "W.H.'nin Portresi" oyunu Dorian Gray'in Portresi'yle yakın zamanda yazılmıştır. Oscar Wilde'ın Dorian Gray'in Portresi ve estetizmin Dorian Gray'le olan ilişkisi hakkında olan yazımızı buradan okuyabilirsiniz. [caption id="attachment_79562" align="aligncenter" width="770"] Dorian Gray'in Portresi[/caption] Oscar Wilde, 1895 yılında eşcinsellik suçlamasıyla hapis cezasına çarptırıldı. Hapisteyken arkadaşı Douglas’a mektuplar yazmış ancak gönderememişti. Bu mektuplar daha sonra Oscar Wilde'ın mektupları adı altında ölümünden sonra yayımlandı. 1897 yılında hapisten çıkan Wilde, hapse girme nedeni olan escinsellik suçlamasıyla hayatının geri kalan dönemini yoksulluk ve izole halde geçirdi. “Reading Zindanı Baladı” adlı oyunu bu günleri anlatır. Paris'te fakir bir otel odasında öldüğü zaman yanında otelin sahibi ve bir de papaz bulunuyordu. Ve onlara ölmeden önce şu ünlü sözünü söylemişti: “Ya bu duvar kağıtları bu odadan gider, ya da ben giderim!” KAYNAKÇA: 1) Dorian Gray'in Portresi - İthaki Yayınları - Önsöz (Gilbert K. Chesterton), 2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.