Sevginin En Güzel Dışavurumu: Shakespeare'in Soneleri

Sevginin En Güzel Dışavurumu: Shakespeare'in Soneleri
  • 5
    0
    0
    1
  • Shakespeare sonelerinde dünyayı bir sahne olarak görmüş ve hikayenin başkahramanını, ünlü karakterleri olan Hamlet Macbeth, Romeo ve Juliet'ten seçmemiş, kendi derin duygularını ve hayatını sonelerin başkahramanı yapmıştır. Ünlü şair, tiyatro yazarı Shakespeare'in soneleri, kendi trajik yaşamında hissettiği en derin duyguların, güçlü heyecanların, acıların ve sevinçlerin dizgin vurulmamış bir şekilde dışavurumudur; Shakespeare'in duyguları kaleminden çıkarken patlamış gibi hissedilir Soneler okunurken. Sevginin kalpten taşmasıyla oluşturulmuş şiirler toplamasıdır Soneler. Bu nedenle dünya edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biri olarak görülen Soneler, Shakespeare'in hislerini ölümsüzleştirmiştir. Söyleyiş yetkinliği, düşünce ve duygusal yoğunluğu olan Sonelerde dile getirilen evrensel hisler, insanların aynı zamanda Shakespeare'le kendi hayatları arasında bağlantı kurmalarına ve onun derin heyecanlarını, acılarını, sevinçlerini anlama konusunda bir köprü olmuştur. Trajedilerinde de kendi hayatının duygularını yansıtan Shakespeare, sonelerinde bu atmosferik havayı dramatik dille hissettirmek yerine lirik bir anlatış tarzıyla dile getirmiştir. Bu nedenle içten ve gerçekçi lirik bir dille kelimelere dökülen sonelerden sevginin en güzel anlatım biçimlerini bulabilirken hissedilen derin sevginin ölümsüzleştiğine şahit oluyoruz.
    Gözlerim ressam oldu senin güzelliğine, Kalbimin levhasına nakşetti görüntünü Bedenim de çerçeve oldu senin resmine Derinlikle güçlendi sanatın en üstünü. Göreceksin, ressamın ustalığı nasılmış: Gerçek yüzünü çizmek, olur ancak bu kadar. İşte resmin kalbimde baş köşeye asılmış, Sergimde pencereler göz nurunla ışıldar. Gözler, başka gözlere ne iyilik etti, bak: Benim gözlerim çizdi senin güzelliğini; Seninkiler gönlüme pencereler açarak Güneşi soktu - coşsun, gözlesin diye seni.  Ama kurnaz gözlerin sanat yeteneği az: Sırf gördüğünü çizer, yüreği tanıyamaz. (24. sone)
    Shakespeare’in iç dünyasının gizli ve sevgi dolu köşeleri yukarıdaki 24. sonede de görebileceğimiz üzere Sonelerde en açık şekliyle gözler önüne seriliyor. Sevgilisinin güzelliğini gözler aracığıyla kalbine çizdiğinden bahseden Shakespeare'in sevgisinin en dolu dizgin örneğini görüyoruz.
    Apaçık görüyorum gözlerimi yumunca. Bütün gün gördüklerim taşımaz hiçbir değer, Ama düşlerde sen varsın uyku boyunca; Göz karanlıkta ışır, karanlıkları deler Başka bütün gölgeler, gölgende ışık bulur; Bedeninin gölgesi, mutluluğu gösterir Işıl ışıl gündüze saçarak daha çok nur Senin gölgen nasıl da kör gözlere fer verir. Gözlerim kutlu olur seni seyrettikçe ben, Canlı gün aydınlanır sendeki ışıklarda, En karanlık gecede belirsiz güzel gölgen Derin uykuda sönmüş gözlere can katar da.  Seni görmeyince benim günüm her gece; Geceler gündüz olur düş seni gösterince. .(Sone 43)
    Hayallerinde ortaya çıkan sevgilisi, Shakespeare'in yaşama amacıdır, ilham kaynağıdır yazdığı ünlü trajedilere. Shakespeare'in düşünde gördüğü onun "gecesini gündüze çeviren" ve "parlaklığının diğer her şeyi gölgede bıraktığı" sevgilisine karşı hissettiği derin duyguları, söyleyiş zenginliği ve duygu yoğunluğuyla beraber görüyoruz. Shakespeare'in sonelerinin genel konusu sevgidir. İçinden taşan sevgiyi, sonelerin her birinde farklı bir açıdan ele almıştır. Bir sonede gece ortaya çıkan sevgilinin adeta onun hayatına ışık olmasının derin heyecanını hissederken diğer bir sonede gözleri sayesinde şahit olduğu sevginin, kalbinin içine yerleştiğini ve kalbinde yer alan sevginin onun hayatı olduğunu en derin şekilde hissederiz. Bir sevginin öyküsü ya da sevgi yolculuğu olarak da incelenebilecek Soneler, sevginin güzellik açısından ele alınması, özlemin sevgiyle olan derin kaderi, sevginin zaman içerisindeki değişimi, ihanet ve trajedi karşısında sevginin ölümsüzlüğü, cinsel istek ve dürtüyle beraber gerçek yaşamın karşılaştırılması konularına değinir. Soneler, net olarak bir hikaye anlatmasa da konuları açısından bölümlere ayrılmıştır ve bu bölümlerde bu sevginin yukarıda bahsettiğimiz farklı açılarına şahit oluruz. 1. soneden 17. soneye kadar sevgilisinin güzelliğinin sonsuza kadar gitmeyeceğinin farkında olmakla beraber bu güzelliği sonsuza kadar yaşatmanın yollarını arar Shakespeare. Sevgilisine yalvarır, güzelliğini acımasız zamanın ellerinden kurtarması için çünkü; zaman her şeyin yok edicisidir. Yaz gününden daha güzel olan sevgilinin güzelliğini bencil bir şekilde sahiplenmez; dünyayı güzelleştiren sevgiliyi herkesin görmesi için yalvarır. Çünkü dünyayı güzelleştiren şeyin sevgisi olduğunu bilir.
    Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer? Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın: Taze tomurcukları sert rüzgarlar örseler, Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın: Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak, Ve sık sık kararır da yaldız düşer yüzünden; Her güzel, güzellikten ergeç yoksun kalacak Kader ya da varlığın bozulması yüzünden; Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz, Güzelliğin yitmez ki, asla olmaz ki hurda; Gölgesindesin diye ecel caka satamaz Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:  İnsanlar nefes alsın, gözler görsün, elverir, Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir. (sone 18)
    18. soneden sonra Shakespeare, sevgilisinin güzelliğini sonelerinde yaşatıyor. Sevgilinin eşsiz güzelliği, zamanın acımasızlığı ve insan ömrünü tüketen ecelin karşında büyüyor ve sonelerde ölümsüzlüğe kavuşuyor. 26. soneden sonra özlem duygusunun ağırlığına şahit oluruz. Shakespeare sevgilisinden uzak kalır ve onu özlediği anlardaki hislerini sonelerine yansıtır. Geçmişe yolculuğa çıkarken sevgiliyle geçen güzel günleri anar. Beden, ruhuna engel olmaktadır o yüzden sevgilisini düşlerde yaşattığı haliyle sonelerde görürüz:
    Düşünceye dönüşse benim etim kemiğim Yolum kurban gidemez hoyrat mesafelere; Ben, tüm uzaklıkları aşıp erişeceğim Sınırsız ötelerden, senin olduğun yere. Varsın, sımsıkı basın ayağım topraklara Dünyada bir köşede, senden uzak mı uzak, Çevik düşünce sıçrar, dinlemez deniz. kara, Ulaşır özlediği yere hayal kurarak. Ben, düşünce değilim: ah düşündükçe bunu - Sen gittin, ben uçamam - bu öldürüyor beni; Alt tarafı, varlığım biraz toprak, biraz su: İnleyerek beklerim geleceğin keyfini. Bu iki som maddeden, birbirinin yasına Nişan takan o ağır yaşlar kalacak bana.
    Sevgi öyküsünün devamında, sevgilinin Shakespeare'den uzak düşmesinin ardından ondan uzaklaşıp başka sevgilere yelken açtığına şahit oluruz. Shakespeare kaderin oyununa uğramış trajedilerindeki gibi bir aldatmaya kurban gitmiştir. Juliet'ine artık Romeo değildir. Özlem acısı çekerken şiirinde, sevgilisinin güzelliğini sonelerinde yaşatırken, sevgilisinin ona duyduğu sevgiyi hatırlamaya çalışır. Kendi varlığı ona işkence olmuştur, varoluşsal krizlere girmiştir, dünyadan elini eteğini çekmeye yeltenir ama sevgisinin yoğunluğu onu tekrar hayata bağlar:
    Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam, Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor. İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam, İşte en temiz inanç, kalleşçe çiğneniyor, İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan, İşte zorla satmışlar kız oğlan kız namusu, İşte gadra uğradı dört başı mamur olan, İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu bosu, İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış, İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle, İşte en saf gerçeğin adı saflığı çıkmış, İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle:  Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim, Gel gör ki ölüp gitsem yalnız kalır sevgilim 
    İleriki sonelerde tüm çabalarına rağmen sevgili, Shakespeare'in aşkından vazgeçmiştir. Shakespeare'in sevgisi ve güzelliğiyle parlayan sevgilisi onun için sadece sonelerde en güzel şekliyle yaşamaktadır. KAYNAKÇA: 1, 2, 3  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.