Hepimizin evinde sıkıntıdan ne yapacağını bilemeyen bir halde dolandığını tahmin edebiliyorum, evde geçirdiğimiz bu zamanda genel olarak film veya dizi izliyoruz. Ben de bugün size şu an gündemdeki bir konuyu ele almış bir filmi anlatmak istiyorum. The Flu, Güney Kore’de 2013 yılında vizyona girmiştir. Konusu şu an yaşadığımız duruma benzer olduğu için birçoğumuzun izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum, en azından bazı açılardan ders çıkarılabiliriz.
The Flu, iki insan kaçakçısının teslim aldığı bir konteyneri açması ve içerideki insanları kanlar içinde bulmalarının ardından, o konteynerden çıkan virüs ile şekil almaktadır. Virüs hava yoluyla bulaşmaktadır ve 36 saat içinde bulaştığı kişiyi öldürmekle sonuçlanmaktadır. Son derece hızlı yayılan virüs tüm ülkeyi etkisi altına almaktadır. Karantina bölgeleri oluşturulmakta ve insanlar zorla oralarda toplanmaktadır. Hikayenin merkezinde olan In-hye ve Ji-goo, virüse karşı bir savaş vermektedir. Şimdiye kadar filmin bilenen konusundan bahsettim artık biraz derinlere inelim. Bu kısımdan sonrasını filmi izledikten sonra okumanızı öneririm çünkü filmle ilgili spolier içerebilir.
Kaçak yollarla ülkeye girmiş olan bir konteyneri açtıklarında içeride ölmüş insanları gören kardeş olan iki kaçakçı, içeride yaşayan insanlar var mı diye kontrol etmek için içeri girerler. Etrafta ve insanların üstünde kanlar vardır kimse yaşamıyor gibi görünürken, ölü bedenlerin arasından biri yardım ister. Yardım çağrışana karşılık veren kardeşler adamı sürükleyerek dışarı çıkarırlar, gerçekleşen bu sahneyi dikkatli izlerseniz virüsün yayılmasını ne kadar kolaylaştırdıklarını görmüş olacaksınız. Yardım isteyen adamı yere yatırıp, teknik olarak her yerine dokunan kaçakçılar sözde korunmak için taktıkları maskelerini çıkarmışlardır. Belki o konteyneri açtıklarında içinden tüm ülke genelini etkileyecek bir salgının başlayacağını bilmiyorlardı ama ilk karşılaştıkları görüntüden sonra daha dikkatli olmaları gerektiğini biliyor olmaları lazımdı. İlerleyen zamanlarda kendini hasta hissetmeye başlayan küçük kardeş, ilaç almak için eczaneye gider. Dikkatimi çeken diğer sahne de burası, bu sahnede insanın sorumsuz davranışlarının neye sebebiyet verdiğini açıkça gösterilmiş. Hava yolu ile bulaşan virüs artık tüm eczanede bulunan insanlara bulaşmıştır ve onlardan bütün şehre.
Bir doktor olan In-hae, geçirdiği biz kazada onu kurtaran kurtarma görevlisi Ji-koo ile tanışır. Geçirdiği kazada çantasını kaybettiği için kurtarma görevlisi Ji-koo’dan yardım ister ancak bu isteğini tehlikeli bulduğu için Ji-koo kabul etmez. In-hae’yi etkilemek isteyen Ji-koo çantayı tek başına bularak teslim etmek ister ama burada In-hae’nin minik kızı Mi-reu ile tanışır. Tanışma işlerini geçtiğimize göre olayımıza odaklanalım. Virüs şehirde hızla yayılmaya başlamasının ardından hastanelere gelen vakaları karantina altına alınmaya başlanmıştır. Kızı ile vakit geçirmeye hazırlanan In-hae gece aranarak hastahaneye çağrılır. Evde tek başına kalan Mi-reu, kedisini beslemek için aşağı iner ve orada filmin başında konteynerden kaçan göçmen çocuk ile karşılaşır. Çocuk hasta olduğunun ve bunun nasıl bulaştığının gayet farkında, hatta bence filmdeki hasta olup da etrafındaki insanların sağlığını düşünen tek insan ama yine de hastalık küçük Mi-reu’ya bulaşır. O sıralarda hastahanede işler iyice kötü hale gelmekte, hasta sayısı artıkça koruma malzemesi kullanmadan veya kullandığı malzemeyi değiştirmeden hastalara müdahale edilmesi bana göre hastalığın yayılma hızına yardımcı oldu ve çok kısa bir süre içinde bir salgın haline geldi.
Filmde yalnızca virüsün nasıl yayıldığı değil, siyasi olayların da nasıl yürüdüğü gösterilmiş. Böyle çok ölümlü ve hızlı bulaşan bir salgın hastalıkta nasıl bir yöntem izlenir bilmiyorum ama burada yansıtılandan biraz eksik ya da biraz fazla olacağına inanıyorum. Filmde Güney Kore ile Amerika devletleri bir arada bir güvenlik politikası yönetmekteydi ve bazı kararlar vermek onları sorumluluklarını üstlenmek zorundalardı ancak verilen her karar doğruydu diye bir şey de yoktu. Şehri karantina bölgesi ilan edip daha sonra evlerinde saklanan insanları teker teker evlerinden toplayıp, hasta ve ya hasta değil ayırmaksızın aynı yere toplama kararı son derece yanlış verilmiş bir karardı. Bu durum hastalığın yayılmasına daha olanak sağlayan bir karar olmaktan başka bir şeye sebep olmadı. Virüs bulaşmış olan insanları bir köşeye atarak ölmelerini beklemeden canlı canlı yakmaları, kaçmaya çalışan insanları ateş etmek ile tehdit etmeleri, bir devletin yapması gereken son şeylerden bana göre. Film gerek virüsü anlatmakta, siyasi yönlerini göstermekte ve en çokta insan davranışlarını bizlere göstermekte gayet başarılıydı. Şu anda bizlerde tüm dünyayı ve ülkemizi etkileyen bir virüs ile savaşmaktayız ve süreçte yaşananlara ise hepimiz tanık oluyoruz.
Bu filmi izlediğimde dikkat etmem gereken daha fazla şey olduğunu fark ettim, olaylara farklı bakış açılarından bakmaya ve sadece kendimizi değil toplumumuzu düşünmeye de çalışmalıyız. Sizlere filmi gerçekten izlemenizi öneririm belki sizin de dikkatinizi çeken bir şeyler olabilir, eğer olursa yorum olarak da yazabilirsiniz. Karantina günlerinde daha çok görüşeceğiz.
Yorum Bırakın