Eskiden olsa böyle kitapları okurken kendimle sarsıcı çatışmalar içerisine girerdim. Ancak uzun zamandır, karamsarlık (kimilerine göre gerçeklik) barındıran bu tarz felsefi yoğunluğu olan kitapları okurken, 'evet burda doğru bir noktaya değinmiş, burası pek doğru değil'' gibi görüş belirtmekten öteye gidemiyorum. Eğer genel bir kayıtsızlık içerisindeyseniz, okurken sizi çok fazla etkilemeyecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ancak duygusal olarak kötü bir dönemden geçen kimselerin okumasını tavsiye etmiyorum.
Okuması, içeriği bakımından zor olduğu için, okumayı zamana yaymayı, sindire sindire okumayı tercih edebilirsiniz. İlk okumanın ardından defalarca okunabilir. Hatta farklı zaman dilimlerinde okunduğunda, ilk okuyuştan daha farklı anlamlar çıkarmanın mümkün olduğu kitaplardan biri.
Kitapta beğendiğim kısımlar gerçekten çok fazla. Hepsini buraya eklemem mümkün değil.. Bu yüzden sadece belli başlı birkaç bölümden ve alıntılardan bahsedeceğim. Okumanızı özellikle tavsiye ettiğim bölümler: Düşmüşlüğün Tahlili, Mutsuzluğun Bilinci, Kendini İmha Etmenin Kaynakları..
Kitaptan birkaç alıntı ile yazımızı sonlandırırken, hepinize şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
''Sonuca bağlama eğilimine direndiğim için ruhu yendim; tıpkı hayatı da, onun içinde çözüm aramaktan dehşete kapılarak yendiğim gibi... İnsanın seyri-ne mide bulandırıcı şey! Aşk - iki tükürüğün karşılaşması...Bütün duygular mutlaklarını salgı bezlerinin sefilliğinden alırlar. Asalet varoluşun yadsınmasındadır, harap olmuş manzaralara tepeden bakan bir tebessümdür yalnızca.''
''Hiç kimse havailiğe hemen ulaşamaz. O bir ayrıcalık ve bir sanattır; her tür kesinliğin imkansız olduğunun farkına varan ve kesinliklerden tiksinen kimselerdeki yüzeysellik arayışıdır; doğal bir şekilde dipsiz oldukları için hiçbir yere götüremeyecek uçurumlardan uzağa kaçıştır.''
''Hayat sayıklama içinde yaratılır ve sıkıntı içinde dağılır.''
''Kendimizinki hariç her acı, bize meşru ya da gülünçlük derecesinde anlaşılır görünür; böyle olmasa, duygularımızın değişkenliği içinde tek sabit şey matem olurdu. Fakat yalnızca kendimizin matemini tutarız. Eğer etrafımızda sürünen sonsuz sayıdaki can çekişmeyi, birer gizli ölüm olan bütün hayatları sevip anlayabilseydik, acı çeken varlık sayısında kalp gerekirdi bize. Ve geçmiş üzüntülerimizin tamamını mevcudunda bulunduran , mucizevi bir şekilde güncel bir hafızamız olsaydı, böyle bir yükün altında çökerdik. Hayat, ancak muhayyilemizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür.''
''Her nostalji, şimdiki zamanın bir biçimde aşılmasıdır. Pişmanlık halindeyken bile dinamik bir nitelik taşır: Geçmişi zorlamak istenir; geri dönüşsüz olan şeye itiraz etmek, geriye doğru hareket etmek istenir. Hayat ancak zamanın ihlal edilmesiyle bir içeriğe kavuşur. Başka yer saplantısı, anın imkansız olmasıdır; bu imkansızlık da nostaljinin ta kendisidir.''
''Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil insanlar arasnda acı çekendir; kendi çölünü peşi sıra panayırlarda sürükleyen ve mütebessim cüzzamlılık, tamiri imkansızlık komedyenliği yeteneklerini sergileyendir.''
Yorum Bırakın