Goriot Baba
Honore de Balzac
Balzac'ın Goriot Baba romanından kısaca bahsederek başlayalım.Kızlarını tutkuyla seven zengin bir babanın tüm servetini kızlarının önüne serdikten sonra günden güne düşüşü,saygınlığını kaybedişi,damatları yüzünden kızlarına hasret kalışı,ucuz bir pansiyon odasında kızlarını görememenin üzüntü ve acısıyla kıvranarak can verişini anlatır.Romanda ayrıca Paris'e hukuk okumak için gelen,yükselme arzusuyla yanıp tutuşan yoksul bir gencin yüksek çevreye girebilmek için çaresizce çırpınışı da anlatılır.Romanın en önemli iki kişisi kızlarına hastalık derecesinde düşkün olan 69 yaşındaki Goriot Baba ile yoksul bir hukuk öğrencisi olan 22 yaşındaki Eugene de Rastignac'tır.Karakterleri ortak paydada buluşturan nokta ise aynı pansiyonda kalmalarıdır.
Romanın en belirgin teması "babalık duygusu"dur.Bu duyguyu Goriot Baba'da görürüz.
Goriot Baba,kızlarına aşık bir babadır.Kızlarına öyle düşkündür ki,adeta onlar için yaşıyor,onlar için nefes alıp veriyordur.
Daha çocuk yaşlarda iki kızının bir dediğini iki etmez,ağızlarından çıkacak tek bir söze bakar.Kendisi erişteci olmasına rağmen binbir güçlükle kazandığı servetinin büyük bir kısmını kızlarına iyi bir hayat sunmak için ayırır.Kızlarını burjuvalar ile evlendirir ve emeklilik yaşına gelince de Madam Vauquer'in pansiyonuna yerleşir.Emekli olduktan sonra bile gelirini kızlarına vermekten çekinmez.Ne var ki kızlarının bir gülüşü bir "baba" deyişi için hayatını feda etmeye razı olan bu babanın çocuklarından gördüğü alaka ise tam tersidir.Hatta hayırsız damatları onun yüzünü görmek istemedikleri için kızları Goirot Baba ile gizli gizli görüşürler.
Kitabın son bölümünde hüngür hüngür ağlamıştım.Goethe'nin şu sözü aklıma gelmişti: " Dünya hassas kalpler için cehennemdir."Bu söz tam da Goriot Baba'yı tasvir ediyordu bana göre.Kızlarına adadığı dünyası ona cehennem olmuştu.Kendimce çıkardığım mesaj ise "Hiçbir şeyi,hiçbir kimseyi kendinizi kaybedecek kadar sevmeyin.Çünkü bu tabiatın bir ölçüsü var ise o da, azı karar,çoğu zarardır."Fakat Goriot Baba bu ölçüyü tutturamadı ve her şeyden sakındığı nankör kızları onu sadece çıkarları,basit ve aşağılık hevesleri için kullandı.Goriot ve kızlarının bu durumunu bir atasözümüz ile pekiştirmek isterim."Baba evladına bir bağ bağışlamış,evlat babaya bir salkım üzüm vermemiş." Goriot kızlarına ömrünü bağışladı fakat kızları babalarına bir gülümsemeyi bile çok gördüler.
Romanın üzerinde durduğu diğer bir belirgin tema ise "yükselme hırsı"dır.Bu duygu, romanın ikinci karakteri yoksul bir hukuk öğrencisi olan Eugene de Rastignac'ta yoğun bir biçimde açığa çıkar.Yoksul bir aileden gelmesi,ondaki yükselme hırsını adeta kamçılamış,tüm benliğini kaplamıştır.Kadınları,bu hedefine ulaşmada bir araç olarak görür.Balzac, bir tarafta yüksek çevreye girebilmek arzusuyla ateşler içinde kıvranan bir genci gösterir, diğer tarafta bu yüksek çevrede yaşayan insanların aslında hiç de imrenilecek bir yaşantılarının olmadığını göstermek ister.Yüksek çevredeki insanlar giysileriyle,nezaketleriyle,zenginlikleriyle gözleri kamaştırırlar ancak bu maskenin altında türlü rezillikler,çirkinlikler,kötülükler vardır.Balzac, bu romanıyla 1819-1920 yıllarının Paris yaşamını,insanların yükselme arzularını,yüksek çevredeki insanların kokuşmuşluğunu,ahlaki yozlaşmayı çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermiştir.
İlk başlarda Rastignac karakterinden nefret etmeme rağmen kitabın sonuna doğru çok güzel bir kişisel gelişim sergilemiş olması ve aralarına girmek için yanıp tutuştuğu burjuvaların gerçek yüzlerini fark edebilmesi ona karşı bir sempati oluşturdu bende.Herkes gibi Rastignac'ta ilk başlarda Goriot Baba'ya ön yargı ile yaklaştı fakat sonrasında bu ince ruhlu,fedakar babayı tanıma fırsatı elde etti ve onun için elinden geleni yapmaya çalıştı.Goriot Baba'yı pansiyondaki kötü niyetli,çıkarcı insanlardan korudu.Kitabın sonunda fare deliğinden hallice odasında can çekişen Goriot Baba'nın yanında nankör kızlarının aksine Rastignac vardı.Genç öğrenci acı bir şekilde olsa da dünyanın gerçek yüzünü öğrenmiş oldu.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.BB
Yorum Bırakın