Mısırlı feminist aktivist ve yazar Neval El Seddavi cezaevinde karşılaştığı bir kadından, Firdevs'ten, etkilenerek Sıfır Noktasındaki Kadın romanını kaleme almış ve gerçek olduğu kadar sarsıcı olan bu yaşam öyküsünü bizler için yayınlamıştır. Bu kitap sadece cinsiyeti yüzünden ailesinden nasıl uzaklaştırıldığını, tecavüze maruz kalmasının ne kadar doğallaştırıldığını, fahişelik yaşamını ve tüm bunlara rağmen kendi özgürlüğünü nasıl tanımladığını bizlere birinci ağızdan sunuyor. Fakat Firdevs'in Seddavi ile konuşmayı kabul edişinin ancak idamından 6 saat önce olduğundan bahsetmemek olmaz. Hayatının gözlerinin önünden film şeridi gibi geçerek sözcüklerle kavuşmasıdır bu roman bir bakıma.

"Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Bu yüzden özgürdüm. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdı. Özgürlüğüm onları öfkelendiriyordu. Hala istediğim, hala korktuğum ya da hala özlediğim bir şey kalmış olması hoşlarına giderdi. O zaman bir kez daha köleleştirebilirlerdi."

Yukarıdaki alıntıdan anlıyoruz ki Firdevs çoktan sıfır noktasına savrulmuştu. İdam onun için yalnızca bir sondu. Umutsuz ve isteksiz bir hayata durduk yere sahip olmamıştı ne de olsa. Kalbini böylesine taşa çeviren, hislerini yontmaya iten yine hayatın ta kendisiydi. Yaşamdan daha sert olması nasihatlenen Firdevs suçu erkeklerde bulur ve şöyle ekler:

“Topunuzun birden suçlu olduğunu söylüyorum: babalar, amcalar, kocalar, pezevenkler, avukatlar, doktorlar, gazeteciler, her meslekten bütün erkekler.”

Elbette tüm suç erkeklerdedir diyemeyiz. Fakat Firdevs'in hayatına dokunan tüm erkekler suçludur ve nihayetinde onu katil yapmaya dahi yetetler. Kadın ve erkek arasındaki cinsiyet eşitsizlikleri, tanımlanan basmakalıp roller hakkında aklınız karışıksa ve suçun nerde nasıl yapıldığını süzgeçten geçirmek istiyorsanız bu kitap kesinlikle iyi bir başlangıç olacaktır. Akıcı dili, yerinde tasvirleriyle bir günde bitirilebilecek harika bir roman. Şimdiden çokça sorgulamalı okumalar diliyorum!