''Biz duygusal açıdan çok cahiliz. Bize anatomi, Pretoria'daki tarım, hipotenüsün karesinin dik kenarların toplamına eşit olduğu gibi her tür boku öğrettiler. Ama insan ruhuna ilişkin tek bir şey öğrenmedik. Kendimiz ve başkaları hakkında kara cahiliz.''
Film, bir evliliğin 10 yılda geçirdiği dönüşümü -çöküşü de dahil- 6 farklı bölümde işler. Mutlu evlilik masalına inanmayan, insanların birbirlerine uzun yıllar boyunca nasıl tahammül edebildiği konusunda derin sorgulamalar gerçekleştiren ben, filmi çok beğendim. Beğendim çünkü, gerçekti. Gerçek olan her şeyin dayanılmaz bir cazibesi var. Nitekim filminde öyle.
Film, kusursuz bir evliliğin örneği olan çiftimizin röportajıyla başlıyor. Ancak film ilerledikçe, bir rüyayı yaşadıklarına inandığımız çiftimizin aslında göründükleri gibi olmadıklarını fark ediyoruz. Evliliğinin son 4 yılı boyunca eşini ve çocuklarını terk etmeyi düşleyen bir erkek. Kendini ve etrafındaki herkesi kusursuz bir evlilik yaşadığına inandırmaya çalışan bir kadın.
Aldatılan kadının gerçekle yüzleşmesi, aldatan erkeğin bir süre sonra pişman olması, kapanan kapının kişi her istediğinde ona açılmayacak olduğunu anlamak, çarparak çıktığın kapının önüne gelmek, romantik ilişkilerin mantık kabul etmeyişi ve bütün bunlardan daha önemli olanı: tamamen ikili ilişkinin geçirdiği evrelere odaklandığı için, ailenin diğer temel üyelerinin sadece ismen filmde yer alması..
Sen ve ben birbirimizi çok şımartmıştık. Hava geçirmez bir varoluşun içindeydik. Her şey kusursuzdu. Tek çatlak yoktu. Oksijensizlikten öldük.''
Evlilik ya da en basit haliyle romantik ilişkiler üzerine düşünmek hatta bu konudaki fikirlerinizi genişletmek için ertelemeden izlemeniz gereken bir yapım. Üstelik yönetmen koltuğunda Ingmar Bergman oturmakta. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler!
Yorum Bırakın