"Ne kadar babamın kızıyım desen de, sen benim kızımsın Bihter!"
Bu cümle size neyi ifade ediyor? Her ne kadar bağrına basıyormuş hissi verse de bu büyük bir hırsı dile getiren bir cümle. Bu bir annenin, kızının gözlerinin önünde hem kendisinden nefret ettiğini görüp hem de bir o kadar günden güne ona benzediğini haykıran bir cümle. Aynı zamanda bu cümle, Firdevs Hanım'ın kızına karşı bariz bir rekabetin altında gizlenmiş, buz gibi bir kalbin varlığını ifade ediyor. Firdevs Hanım'ın kızlarına olan düşkünlüğünü Platon'un mağara tasvirindeki adamların durumuna benzetebiliriz; onlar mağaranın içinde hareket etmeden duvarı izliyorlar ta ki içlerinden biri ilk günışığını fark edip zincirlerinden kurtulana dek. İşte Firdevs Hanım da kendi hırsı ve bencilliği içinde, yani asıl gerçekliğin para ve mücevherler olduğunu iddia ederek, tıpkı o adamlar kadar tabiri caizse "zincirlere vurulmuş" bir kadındır, kızı Bihter kollarında ağlayana kadar onun gerçekliğinin farkına varmaz, kendi içinde ve kendi katılığında hapsolmuştur adeta. Gelelim konunun Freud ile ne ilgisi olduğuna. Okuyanlarınız bilir, Aşk-ı Memnu romanında Bihter babasını hiç tanımamıştır, annesinin ona kötü davrandığını, onu aldattığını biliyordur sadece. Bihter o zamanlar küçüktür, babasını anlatıldığı üzere tanır ve ona hayranlık duyar, ablası Peyker'in ona olan benzerliği de onu hep kıskanç bir duruma sokmuştur, çünkü kendisi defalarca annesine benzetilir ve o bu durumdan hiç haz etmez, annesine karşı kin doludur. Kız çocuğunun, ki burada Bihter'i baz alıyoruz, anneye olan rekabeti, babaya olan aşırı düşkünlüğü Freud'a göre 3-6 yaşlarında başlar, zaman içinde yani yılların geçmesiyle birlikte anneyle özdeşleşilir ve bu durum çözülür. Buna Jung'un deyimiyle "Elektra Kompleksi" denir. Yıllar geçer, Bihter artık alımlı bir kadın olur fakat annesine olan kini, ona asla benzememe isteği hiç geçmez. Aksine günden güne korkusu büyür. Babasını erken yaşta kaybeder ve onun yokluğunu her geçen gün hisseder. Annesinin yüzünden "Melih Bey Takımı" gibi kötü bir imajla anılması onu daha da hırslandırır ve Adnan Bey'le evlenmeye karar verir. Bu kararın en büyük sebebi annesine inat bir atakta bulunması, aynı zamanda da baba eksikliğinden dolayı Adnan Bey'in bu eksikliğini gidereceğini düşünmesidir. Çünkü Adnan Bey babası yaşındadır ve iki çocuğu vardır. Yani tamamen 3-6 yaş kız çocuğu davranışı görürüz adeta; anneye karşıtlık, babaya düşkünlük. Fakat gün geçtikçe Adnan Bey'in küçük bir buse kondurması bile Bihter'i bunaltır duruma getirir çünkü o bundan fazlasını ister, baba sevgisini almış, annesine inat zengin biriyle evlenmiştir ama kendi içinde bir eksikliği vardır, fırtınalı bir aşk. Adnan Bey'in yeğeni Behlül'e aşık olur, ya da o öyle olduğunu sanır. Çünkü Behlül gibi çapkın, sözünde durmaz, ahlak yoksunu birine aşık olmak mümkün değil. Çünkü Behlül hala olgunluğa erişmemiş, sağlıklı düşünemeyen bir bireydir. Ama Bihter kadınsı dürtülerine engel olamaz çünkü bunu Adnan Bey'de yaşamamış, ona karşı büyük bir sevgi duymuş ama arzu duymamıştır. Behlül de ona aşık olur, yasak ilişkileri ona cazip gelir başta, çünkü o heyecan adamıdır, maceracı kimliği her zaman ön planda olmuştur. Sonraları kendisine de ona aşık olduğunu itiraf etse de bu büyük bir tutkudan öteye geçemez ki Bihter'e veda cümlesinde bunu bizzat itiraf eder. Bihter cesur bir kadındır, Behlül'le uzaklara gitmeye, arkasında bu şatafatlı hayatı bırakmaya razıdır fakat Behlül korkak bir karakterdir, rahatına düşkün, ve başta kendi kuzeni Nihal olmak üzere yalıdaki herkesin hayatını mahveder eserin sonunda. Bihter aşkına, tutkusuna yenik düşer, annesinin yaptığı gibi hayatına devam etmek yerine kendisini o çok sevdiği kocasının ve tutkulu bir aşk beslediği Behlül'ün önünde vurur. Sonuç olarak Bihter içinde büyümemiş, baba eksikliğini taşıyan bir küçük kadındır aslında. Eserde herkes ettiğini bulur; Bihter asla dediği şeyi yapar, annesi gibi kendi kocasını aldatır, arzularına yenilir, Behlül kendi çıkarları doğrultusunda çevresindeki herkesle oynar, en sonunda Mecnun'a döner, Adnan Bey kızı yaşında biriyle evlenmiştir, yanı başında çocuklarına iyi bir anne tasviri ve olgunluğu ile duran Deniz Hanım dururken hem de, Nihal birlikte abi kardeş gibi büyüyen, küçüklüğünden beri sadece karşı cins olarak tek tanıdığı Behlül'e aşık olur, ya da öyle olduğunu sanır ve eserin sonunda psikolojisi alt üst olur, son olarak Firdevs Hanım ise yıllar boyunca maddiyat ve şan peşinde koşmuş, başta eşi ve kızlarına önem vermeyen duygusuz bir kadınken kızı Bihter'in ölümüyle felç geçirir... Hepsi bir şekilde dersini bulur, o yıllara göre bu derece cesaretle ve büyük bir analiz sonucu yazılmış Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu eserine saygılarla...
Yorum Bırakın