Godard Sineması #1: Pierrot Le Fou (1965)

Godard Sineması #1: Pierrot Le Fou (1965)
  • 15
    0
    0
    11
  • ''-Neden bu kadar üzgünsün?

    +Çünkü bana sözcüklerle konuşuyorsun, bense sana duygularla bakıyorum.''

    Ferdinand Griffon, televizyondaki işini yeni kaybetmiş, biraz da hayal kırıklığına uğramış genç bir babadır. Bir akşam, eşiyle katıldığı bir parti dönüşünde, çocuklarına bakmaya gelen bakıcının eski flörtü Marianne Renoir olduğunu fark eder ve onunla birlikte kaçmaya karar verir.

    Bu kaçış serüveni, ikilinin Marianne'ın dairesine gittiklerinde buldukları ceset ile heyecanlı bir kaçış hikayesine evrilir. Yol boyunca çeşitli suçlar işlerler..

    İkilinin beraber geçirdikleri zamanlar yarı alaycı yarı romantik bir biçimde ilerlerken, filmin büyüsüne çoktan kapılmışızdır. Marianne, Ferdinand'ı kendi çıkarlarına hizmet edebileceği bir planda tam anlamıyla kullanır. Hatta filmin başından beri erkek kardeşi olarak bahsettiği erkek arkadaşı ile kaçması üzerine Türk filmlerinden oldukça aşina olduğumuz 'ihanet' unsuru ile karşılaşırız. Hemen ardından aşina olduğumuz senaryo devam eder: Pierrot'un ikisini de bulup, öldürür. 

    Filmi bütün bu klişe gidişattan kurtaran şey de şüphesiz: Pierrot'un kendi yüzünü maviye boyadıktan sonra, vücuduna sardığı dinamit lokumlarını istemeden patlatarak intihar etmesidir. 

    Film Godard'ın en başarılı filmlerinden biri olarak anılırken, sinema dünyasına da pekçok altın sahne bırakır.

    Son olarak filme dair edindiğim diğer bilgileri aşağıdaki gibi sıraladım. İzleyecek olan herkese şimdiden iyi seyirler diliyorum!

    Film Amerikalı cinayet-macera romanları yazarı Lionel White'ın Obsession adlı romanının serbest bir uyarlamasıdır. ( White'ın romanları başka yönetmenlerce de sinemaya aktarılmıştır. Örneğin: The Money Trap, Clean Break'ı 1956'da Stanley Kubrick The Killing adı ile sinemaya aktarmıştı. Ölümünden 7 yıl sonra çevrilen Reservoir Dogs(1992) filmini Tarantino, Lionel White'a ithaf etmiştir.

    Filmin klasik bir olay örgüsü yoktur. Neredeyse başı sonu belirsiz kaotik bir akış gösterir. Bu yapı flashback ve flashforwad tekniklerinin ilk olarak gözlendiği filmlerden biri olarak kabul edilebilir.

    Godard filmde renklere de simgesel anlamlar yüklemiştir. Filmdeki hemen hemen her şey çok canlı ve parlak renklerde görünür. Film, dönemin baskın akımlarından olan pop art akımından belirgin izler taşır. Çizgi romandan, resim sanatına, sinema tarihinden müziğe absürt görüntüler eşliğinde göndermeler yapılır. Ayrıca o dönemde yeni yeni şiddetini arttıran Vietnam Savaşı'na dair belirgin göndermeler de yapılmıştır.

    Filmi senaryoya bağlı kalmadan tamamen doğaçlama çektiğine dair iddialar olan Godard, bu filmi için ''Bu gerçekte bir film değildir. Sinemada bir denemedir. Öznesi yaşam, sıfatı ise sinemaskop görüntüler ve renkler olan bir deney. Kısaca bir musluğun bir yandan banyo küvetini doldururken diğer yandan suyun aynı hızda akıp gitmesi gibi yaşam da ekranı öyle doldurmaktadır.'' yorumunda bulunmuştur.

    Sondaki bilgileri edindiğim yegane kaynak: 1


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.