Şüphesiz ki şair kişiliğinin yanında derin bir entelektüel olan Attila İlhan’ı genelde aşk şiirlerinden alıntı yaparak tanısak da gerek “Hangi… ?” serisindeki siyasi yorumlamaları gerekse kendisinin yurt dışında İkinci Dünya Savaşı ve devrimlerle alakalı da ciddi okumalar yapması ile tanıma şansımız var.
Düşüncelerini ve fikirlerini aynı onun yaptığı gibi birçok kitapta toparlayabiliriz ama bugün bahsedeceğimiz şiiri kendisinin siyasi hayatın uzağında, özgürlük adına feda edebileceği her şeyi feda etmiş insanların hikayelerini anlatıyor. Şiiri sizlerle paylaştığımız link ile birlikte Attila İlhan’ın sesinden de dinleyebilirsiniz. Bizler ise Attila İlhan’ın siyasi tarih bilgisini daha iyi anlayabilmek için sadece bu şiirinde kullandığı kişilerin isimlerini içeren mısraları irdeleyeceğiz.
Bu yazımızda herhangi bir akademik çalışma veya denemeden alıntı yapmadan sadece kullanılan isimleri ve tarihsel olayları gayet yüzeysel bir şekilde açıklayacağım.
Aşağıdaki link üzerinden bu şiirin tamamını Attila İlhan'ın kendi sesinden de dinleyebilirsiniz.
mısra 10: "Belki mütareke'de tutsak İstanbul'da"
I. Dünya Savaşının ardından İtilaf Devletlerinin Mondros Ateşkes Antlaşması (Mütarekesi) ardından İstanbul'u işgal etmesi bu mısrada anlatılıyor.
mısra 11: "Belki Barselon'da savaş sonrası"
17 Temmuz 1936 senesinde bağımsızlık adına Cumhuriyetçi İspanyollar ve milliyetçi Francisco Franco arasında olan savaşı cumhuriyetçiler 1939 senesinde kaybetmişlerdir. Franco aynı zamanda 1975 yılına kadar İspanyayı yönetmeye devam etmiştir.
mısra 12-13-14: "Kim bilir belki de, ağır bir kar kalabalığına durmuş
Alman sosyal demokratlarının sekizinci mitinginde konuşuluyor
Batı Berlin'de, biliyorum"
Almanya Sosyal Demokrat Partisi hem Avrupa'nın hem de Almanya'nın en eski partilerinden biri olup işçilerin ve farklı sınıfların yaşadığı problemlere karşı direniş gösteren partidir.
mısra 23-24-25-26-27-28: "Nihavent bir şarkı bekliyorum
İzmir'in işgal edildiği gün ıslıksız dudaklarımdan alıp götürdüğün
Hangi sırılsıklam marşandiz katarıyla kim bilir
Hangi ingiliz devriyesinden kaçırarak
Kuvayı milliye çetelerine götürdüğün
O nihavent şarkıyı bekliyorum"
Marşandiz katarı yük taşımada kullanılan tren, eşek gibi anlamlar ifade etmekte olup Attila İlhan bu dizelerde İzmir'in işgalinden sonra hürriyet adına kuvayı milliyecilerin direnişini anlatmaktadır.
mısra 55-56-57-58-59-60: "İşte bak
Siyasi polisin kapısında buluyorlar
Badajoz'da buluyorlar beni İspanya'da
Damarlarım açılmış
Gözlerim birbirinden uzak
Kendimi hep Milano'da hesaplıyorum"
Franco'nun, cumhuriyetçileri kamuoyuna komünist olarak lanse etmesinin ardından binlerce cumhuriyet yanlısı siyasi polis tarafından toplanıp tek yargılamadan oluşan mahkemelerle idam edilmişlerdir. Kendim bu yazıyı değerlendirirken Franco'nun bu tutumu İtalya'da faşist lider Mussolini ile benzediği için Attila İlhan'ın İspanya'da bulunmasına rağmen kendisini faşist İtalya'da hissetmesini son iki dizede anlattığını varsayıyorum.
mısra 61-62-63-64-65-66: "Islak duvarlarında bütün
Bütün yorgun duvarlarında Milano'nun
Uykularıma giren bir afiş
Balta ve mızrak
En gizli kulaklarımda İtalyanca bir türkü var
Mia bambina dolce mia bambina"
"Mia bambina dolce mia bambina" ifadesi İtalyanca'dan "benim küçük, tatlı bebeğim" şeklinde çevrilebilir. Milano'nun yorgun duvarları ise Attila İlhan'ın İkinci Dünya Savaşı içerisinde yıkılan tüm duvarlara yazmış olduğu Duvar şiirinin ifadelerinin benzeri olarak yorumlanabilir. Attila İlhan burada ise savaş, faşizm ve yurdundan edilmiş tüm halklarla özgürlük adına savaşırken yok edilmiş bütün insanları imgeleştirmiştir diyebiliriz.
mısra 67-68-69-70-71: "Yenik Badajoz'da birkaç kere ölü sonbahar
En kullanılmadık bulut gölgelerinin altına
Ümitlerini düğümleyip eğilmiş, Toledolu milisler
Kızgın namlularını rüzgara tutup
Yine benden konuşuyorlar"
Toledo Kuşatması, İspanyol İç Savaşı zamanında cumhuriyetçi güçlerin milliyetçi milislerin bulunduğu Toledo kentini iki ay boyunca kuşatması ve Toledolu milislerin umutsuz bir şekilde şehri savunurken cumhuriyetçilerinde şehirde neredeyse sağlam bir bina bırakmadığı kuşatmanın ismidir. Burada Attila İlhan önce cumhuriyetçilerin özgürlük istediğinden bahsetmişken aslında savaşın herkesi tutsak bıraktığını ve kazanacak milliyetçilerin bile kendi aralarında sığınacak bir çatı bile bulamadıkları zamanlarda özgürlükten bahsettiklerini vurgulamış.
mısra 77: "Dilsiz bir gestapo hücresindeyim"
Gestapo Nazi Almanya'sı için hizmet eden bir polis teşkilatıdır. Almanya içerisinde komünist ve nazi karşıtlarına uyguladıkları işkenceler hala tam olarak aydınlatılamamıştır.
mısra 79-80-81-82-83: "Ben Erna Baumgartner değil miyim?
Heidelberg Üniversitesi'nden
Sesi daima bir parça dumanlı
Dudakları daima bir parça ıslak
İki demir çocuk Hitlerci Gençler Birliği'nden ele vermediler mi beni?"
Hitler'in nasyonal sosyalist öğretileri gençlere aşılatmak için kurdurduğu propaganda teşkilatlanması. Belli bir süreden sonra Yahudileri fişleyip, öldürülmelerine sebep oldukları da düşünülmektedir. Erna Baumgartner'in ise üniversiteli bir kadın olduğu bilinmektedir. Kendisinin önemli bir kişi olduğuna dair herhangi bir kaynak bulunmamakla birlikte 1920 Düsseldorf doğumlu olduğu ve 2014 yılında öldüğü bilinir.
mısra 99-100-101-102: "Budapeşte radyosu susmuş
Fabrikaların isli duvarlarında Petöfi'nin mısraları sımsıcak
Ufacık kan gülüşmeleri duyuluyor, yenik bir sessizliğin arkasından
Tankların o küstah öksürükleri"
Macar şair ve liberal bir devrimci olan Sándor Petőfi, 1848 Macar Devriminin en önemli kişilerinden biridir. Macaristan II. Dünya Savaşı'nda Almanya ile birlikte saf tutmuş ve 1944 senesinde SSCB ve Romanya'ya karşı yaptığı savunma savaşı, savaş tarihinin en kanlı savaşlarından biri olarak bilinir. Bu savaşın adı ise Budapeşte Muharebesi olarak adlandırılmıştır. Attila İlhan'ın bu savaşa vurgu yaptığını düşünmekteyiz.
mısra 103-104-105-106: "En uzak içlerime Tuna'nın aydınlığı vurmuş
Bir bulvarda yan yana mitralyöze gidiyorlar, fakülteli kızlar savrularak
Bir ihtiyar sosyalist sendikacı, sorgusu biter bitmez geceleyin kurşuna diziliyor
Gülümsemesi açık bir yara gibi acı, utandırıcı, hürriyet gibi gözünde pırıl pırıl, hala çatlamış gözlükleri"
Bu dizelerde ise Tuna nehrinden yani Volga nehrinin ardından Avrupa'nın en büyük nehrinden bahsediliyor. Almanya'dan başlayarak tam 10 ülkeden geçen bu nehir aslında bir nevi İkinci Dünya Savaşı'nın nedeni olan Hitler Almanyasının tüm insanların içlerine kadar olan etkisini. Birçok namlulu silah olan mitralyözün ise savaşın siviller dahil herkese kaybettirdiğini bahsederken, Almanya'da yaşanan yargısız infazlara örnek olan bir sosyalist sendikacının ölümüne yer verilmiş.
mısra 120: "Bir vakit Paris'de, Jean Jaurès'in kürsüsünde"
Jean Jaurès, komünist Fransız politikacıdır.
mısra 121: "Bir vakit makina başında Kuva-i Milliye telgrafçısı"
Kuvayı Milliye telgrafçıları Anadolu'da işgale karşı önlem ve örgütlenmenin en önemli adımlarını oluşturmuşlardır. Kongrelere istihbarat ulaşımı genelde taraflarınca yapılır.
mısra 122: "Madrid'de bir akşamüstü Arriba Frente Popular"
Frende Popular İspanyol Halk Cephesi'nin ismiyken Arriba ifadesinin söyleniş bakımından daha doygun geldiği için kullanıldığı iddialarının yanı sıra "Alnı Açık Halk" gibi anlamlar ifade ettiği de iddia edilmektedir. Halk Cephesi ise ikinci cumhuriyet döneminde İspanya'da son seçimleri kazanıp Franco devrinden önce son iktidar parti olarak görev yapmıştır.
mısra 123: "Bir akşamüstü Sofya'da Çevrenkov tarafından asılmış Sosyal Demokrat Bulgar gazetecisi"
Bulgaristan'da komünist bir politikacı, başbakan. Komünizm dışındaki görüşlere sert tutumuyla da bilinir.
mısra 125: "Belki Juarez'im Meksika'da güneşin tuzunu yalıyorum"
Juarez 20. yüzyılın ilk devrimi olan Meksika'da sıcak çatışmaların yaşandığı ve ele geçirilmesinin çok önemli olduğu bir yerdir.
mısra 126: "Belki de Namık Kemal Osmanlı sürgününde"
Vatan şairi Namık Kemal, yazdığı eserler nedeniyle Abdülaziz döneminde sürgüne yollanmıştır.
mısra 127: "Habib Burgiba diye bir limanda yakalanıyorum"
Habib Burgiba, Tunus'u simgeler. Aynı zamanda Tunus'un büyük devrimcisinin de adıdır.
mısra 128: "Bükreş'te matbaamı dağıtıyor demir muhafızlar"
Romanya'da aşırı milliyetçi ve faşist hareket, demir muhafızlar.
mısra 129: "Kalküta'da kongre partisi sekreteriyim"
Hindistan'da komünist hareketin bir zamanlar yükseldiği bir bölge, Kalküta. Batı Bengal'in başkenti.
mısra 131-132-133-134-135-136-137: "Bir gece sabaha karşı
Dehşetini birden kaybedecek gelmeyişin
Islığımın tadında bir değişme
İç tartışmalarımda büsbütün başka bir tutum
Büsbütün başka kıvılcımlar
Ve en padişah korkulara direnebilen
Yepyeni bir Mustafa Kemal davranışı"
Elbette Attila İlhan yukarıda özgürlük mücadelesi vermiş birçok kıtadan insanların hikayelerine yer verdi bu şiirinde. Hepsinin tek amacı Hürriyet ve İstiklal'di. Şiirin sonunda ise Gazi Mustafa Kemal'in Türk Devrimine yer verip yukarıdaki dizelerle şiiri noktalıyor. Bizim sizlere son tavsiyemiz bu şiiri kendi başınıza ve tamamını eksiksiz bir şekilde okumanızdan yanadır. Biz konumuz gereği bu incelememizde sadece önemli şahsiyet ve olaylara yer verme şansı bulduk.
Yorum Bırakın