Gonçarov, bir ay kadar kısa bir sürede bu eseri yazsa da, daha öncesinde yazdığı kısa öykülerle de kafasındaki Oblomov tipini on yıl kadar bir sürede esere dökmüştür. Eser, özellikle Rusya'da çok popüler olmuş ve bir süre sonra "oblomov" kelimesi bir insan tipini yansıtmaya başlamıştır. Oblomov karakteri ise; o dönemde Rusya'nın değişim yıllarında bir türlü değişemeyen, feodal bir sınıfı temsil ediyordu. Oblomov'a bakarak aslında dünyanın her yerinde değişime ayak uyduramayan, kafasındaki planları asla hayata geçiremeyen Oblomov'lar da bulmak mümkün.
"İçimde neler olduğunu hissetmiyor musunuz? Anlamıyor musunuz? Konuşmakta bile güçlük çekiyorum. Tam şuramda… Verin elinizi, tam şuramda bir şey, taş gibi ağır bir şey duruyor, derin bir acı duyuyormuşum gibi. Garip değil mi, acı da, sevinç de insanda aynı etkiyi yapıyor; soluğumuz kesiliyor, insanın ağlayası geliyor. Ağlasam belki rahatlarım; tıpkı büyük acılarda olduğu gibi."
Oblomov kimdir?
Adı İlya İlyiç Oblomov'dur. Rusya'nın bir köyünde yaşayan toprak zengini bir ailenin çocuğudur. Ailesi oldukça varlıklı olduğu için hiçbir kaygısı olmadan yaşamıştır ve çalışma ihtiyacı duymamıştır. Ailesi de onu kaygısız ve rahat bir şekilde yetiştirmiştir.
Ailesini kaybettikten sonra Oblomov, şehir yaşamına geçmek istemiş ve şehre taşınmıştır. Ama şehirde de köydeki düzenini devam ettirmek istediği için bir türlü şehir hayatına uyum sağlayamayacaktır. Çok kısa süre çalıştığı bir memurluk işi dışında da hiç çalışmamıştır. Kendisine miras kalan tarlalardan gelen parayla tüm yaşamını sürdürmüştür. Tam anlamıyla evdeki ve dışarıdaki her işini yapan bir de kahyası vardır ve evdede sürekli yatış içerisindedir. Oblomov, hayatının genelini evde geçirip bu tarz bir hayat sürdürmüştür. Kafasında sürekli bir plan vardır ve her gece o planı hayata geçirmeyi düşünerek uyur; sabah kalktığında ise yine bir şey değişmez hayatında. Tekrardan eski Oblomov olmaya devam eder ve hayatını bu döngüde geçirir.
Fakat, çok ilginçtir ki Oblomov oldukça zeki bir karakterdir ve romanda yaşadıkları aslında bir bunalım hali gibi gözükse de tüm bunlar Oblomov'un seçimi olarak da yorumlanabilir. Oblomovluktan kurtulan bir Oblomov ise aslında bir çok şeyi değiştirebilecek zekaya sahiptir ve kültür düzeyi düşük değildir. Gerek konuşması gerek de yazdığı aşk mektubu oldukça etkileyicidir. Fakat genel olarak baktığımızda Oblomov karakteri; tembel, asosyal ve istediklerini hayata geçirmek için hiçbir şey yapmayan fakat aynı zamanda da sürekli olarak istemeye devam eden insanları temsil eder.
Oblomov'un derin tutkuları vardır; mesela aşka olan tutkusu gibi. Sürekli olarak bir aşk arayışı içerisindedir Oblomov kafasının içinde kurduğu hayaller dünyasında. Hatta evden pek çıkmamasına rağmen bir de ilişkisi olmuştur. Oblomov, Olga adında bir kıza aşık olmuş ve bir süre birlikte olmuştur. Olga ise oldukça zarif, güzel ve şık bir kadın olarak anlatılmıştır romanda. Fakat olağan ilişki düzeni de Oblomov karakterine pek uymamıştır. Bu kadar alımlı bir kızla birlikte olmak ve ona karşı derin bir tutku beslemek Oblomov'a oldukça ağır gelmiştir. Olga'ya karşı derin bir tutku duyuyor fakat onunla bir hayat bulmuyordu; hayatı her zaman aynıydı. Evinden asla ayrılmadan, tüm gün koltuğunda yatmaya alışmıştı ve tembelliğinden asla vazgeçemiyordu Oblomov.
Genel olarak Oblomov'un hayatına baktığımızda çevresinde fazla insan yoktur. Olga dışında hayatında kahyası Zakhar ve çocukluğundan beri arkadaşı olan Ştolts vardır. Oblomov'un tüm arkadaşları neredeyse bu kadardır. Bu yüzden, Oblomov'un çevresindeki insanları anlamak Oblomov'un kimliğini anlamamız için çok önemli.
Ştolts; Oblomov'un çocukluk arkadaşıdır fakat Ştoltz'un ailesi Almandır ve yetiştikleri aile kültürleri farklıdır. İki farklı düzene göre yetişmiş iki insandır. Çocukluk döneminden sonra Ştolts, Almanya'ya taşınmıştır. Oblomov'dan farklı olarak Batı kültürüyle yetişmiş ve oldukça dinamik, düzenli, planlı ve bir o kadar da başarılı bir insandır Ştolts. Oblomov ile de taban tabana zıt karakterlere sahiplerdir. Oblomov'a zaman zaman yardımcı olmaya çalışsa da yapabileceği pek bir şey de yoktur aslında. Çünkü Oblomov, tembel, uyuşuk ve dengesiz hayatının her zaman farkındadır ve farkında olmasına rağmen böyle yaşıyordur. Oblomov, kendisini çok iyi tanıyor fakat hayatını değiştirmek için de hiçbir şey yapmıyordu. Ştolts ise, tam tersi bir yaşam tarzına sahiptir. Hayatı oldukça hareketli olmasına rağmen çalışkan bir insan olduğu için hayatıyla sürekli bir uyum içerisindedir. Oblomov'un hayatındaki zıt karakter olmasına rağmen aynı zamanda en güvendiği yakın arkadaşıdır. Oblomov ile bir çok şeyi paylaştığı uzun bir dostlukları vardır.
Kahyası Zakhar ise, romandaki belki de Oblomov'dan sonra en çok dikkat edilmesi gereken isimdir. Kendisi bir yandan Oblomov'a derin bir tutkuyla bağlıdır ve efendisinin her istediğini yapıyordur, bir yandan da Oblomov'dan nefret ediyor ve yalnız kaldığında ona sövmekten de geri durmuyordur. Zakhar, roman boyunca kendi içinde bu tür çelişkileri olan ve Oblomov'da da bu çelişkilerini açığa vuran bir karakterdir. Zaman zaman Oblomov ile tartışsalar da, Zakhar, onun için gerektiğinde canını bile verebilirdi.
Bir süre sonra köyden gelen paralar Oblomov'un masraflarına yetmez ve her ne kadar pinti olsa da başına gelen olaylardan dolayı mirası hızla tükenir. Kurduğu düzen de artık işlemez hale geldiğinde ise Oblomov iflas eder ve hayatına devam edemeyecek duruma gelir. Sessiz sedasız bir şekilde yaşamını yitirir ve yaşadığı rutin hayatıyla da geriye kendine özgü bir karakter bırakır.
Peki 'Oblomov olmak' ne anlama gelir?
Romanda, bir bakımdan Rusya'nın içinde bulunduğu değişim süreci anlatılmaktadır. Rus tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Lenin de Oblomov tipi insanlardan şöyle bahsetmiştir:
''Rusya üç devrim geçirdi ama hala Oblomov'lar kaldı; Oblomov'lar yalnız derebeyler, köylüler, aydınlar arasında değil; işçiler, komunistler arasında da vardır.Toplantılarda, komisyonlarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız, eski Oblomov'un içimizde olduğunu görürsünüz. Onu adam etmek için daha çok yıkamak, temizlemek, sarsmak, dövmek gerekecektir.''
Oblomov, dünya edebiyatında önemli bir yere sahip olduğunda anladık ki; aslında her toplumda Oblomov'lar vardı ve özellikle değişim sürecinde, çelişkilerin olduğu toplumlarda daha da belirgin olarak ortaya çıkıyordu. Oblomov karakteri, toplumun her kesimde bulunabileceğini böylesine büyük bir popülariteye ulaşarak bile göstermiştir. Bu yüzden, Oblomov karakteri o dönem artık bitmek üzere olan feodalizmi yansıtsa da farklı toplumlarda farklı kesimleri de rahatlıkla temsil edebilir. Çünkü her toplumda, istediklerini gerçekleştiremeyecek kadar tembel, istediği hayatı hiç yaşayamasa da sürekli olarak hayalini kuracak kadar hayalperest, hiçbir işte düzenli olarak çalışamayacak kadar üşengeç ve ürettiği bahanelerle kendisini sürekli kandıran Oblomov'lar vardır...
Yorum Bırakın