Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatının önemli öykü, roman ve deneme yazarlarından olmakla birlikte felsefeci kişiliğiyle de bilinen Bilge Karasu İstanbul’da dünyaya geldi.
Bilge Karasu, 1930 yılında İstanbul’da doğdu. Şişli Terakki Lisesi’ni ve İÜEF Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde, TRT Radyosu Dış Yayınlar Bölümü’nde ve Hacettepe Üniversitesi’nde çalıştı. İlk öyküsü 1952’de Seçilmiş Hikâyeler dergisinde çıktı. Troya’da Ölüm Vardı, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Göçmüş Kediler Bahçesi gibi unutulmaz kitaplarıyla Türk edebiyatının önde gelen yazarları arasında yer aldı. Karasu, dünya edebiyatının kimi önemli yapıtlarını dilimize kazandırmıştır. Faulkner’ın Doktor Martino’su, J.M. Barrie’nin Peter Pan’ı, S. De Beauvoir’ın Sessiz Bir Ölüm’ü, Calvino’nun Üç Deneme’si bunlar arasındadır. Karasu, 1995 yılında aramızdan ayrıldı.
Gece, Kılavuz ve Göçmüş Kediler Bahçesi (ve göçmüş kediler bahçesi'ndeki avından el alan öyküsü) pek çokları gibi en sevdiğimiz eserleri; ama en çok da kısmet büfesi'nde yer alan çeşitlemeli korkularıyla tanıdığımız Bilge Karasu'dan birkaç alıntıyı birlikte okuyalım.
''Anılardan başka bir şey değiliz. Meğer ki bir başka anı yumağı, yani bir çocuk, bir oğul ya da bir kız doğurmuş, doğurtmuş, büyütmüş olalım, ya da, bir yapıt bırakmış olalım ardımızda. Eylemlerimiz, zaten, anı olacaktır.''
Lağımlaranası ya da Beyoğlu ·
''Denizi öylesine severdi. Gider çakıllara uzanır, denizin yüzünde gerinir, sularda kulaç atar, kumlarda yatardı sere serpe. Yaşamak demek, yazsa denize gitmek, kışsa deniz aylarını beklemekti ona göre.''
Göçmüş Kediler Bahçesi
''Kendini düşünüyor; yalnızlıktan, başkalarıyla ancak istediği zaman görüşmekten, istemediği zaman başkalarından kaçmaktan hoşlanıyor. Ama yalnızlıktan hoşlandığı, yalnızlığı aradığı halde, asıl sevdiği, asıl aradığı, kalabalık içinde bulunduğu, kalabalıktan uzak olmadığı bir sırada, bu kalabalıktan ayrılabilmek, yalnız kalabilmek, başkalarının yanından çekilmek, istediği için tek başına durabilmek... Farkında bunun. Yalnızlık zorunlu bir durum olmadığı zaman daha çok hoşlanıyor.''
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Bilge Karasu
''Kaçmak gerekti. Kaçmak, uzaklaşmak, hayatı yeniden başlatmak için gerekli koşulları bulacağı bir günü bekleyerek, umarak, kaçmak, uzaklaşmak...''
''Anlamaktan sonra gelen bir hal vardı: Kavramak. Anladığının bütün ağırlığını beyninde duymak, ellerinde, kollarında, damarlarında duymak.
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Bilge Karasu
''Doğrusunu söylemek gerekirse, kendi düşüncelerimi değiştirmek durumunda kalabileceğimi düşünüyorum da, karşımda olanların bir gün benim düşüncelerime yaklaşabileceklerini hiç umamıyorum.''
Gece, Bilge Karasu
Yorum Bırakın