"Genç değil, iyi yaşamış ihtiyar şanslı kabul edilmelidir, çünkü genç insan hayatının baharında çoklukla şansa dolanıp inançları arasında bocalarken ihtiyar limana yanaşmış, gerçek mutluluğunu emniyete almıştır." Epikuros
Aylar öncesine kadar gençliğimizin bizi götürdüğü her yere sürüklenme eğilimindeydik. İçinde bulunduğumuz süreçte aklımız yapamadıklarımızda kaldı, hayallerimiz arttı. Bir şeyleri hayata geçirme özgürlüğümüze derin bir özlem duymaya başladık. Evden çıkıp bir sokak ötedeki parka giderken, aracısız oksijen alma lüksümüzün bilincinde bile değildik. Maskeyi unutup çıktığımızda hissettiğimiz çıplaklık hissi bizi derinden sarstı.
Tam da bu dönemde, yapmak istediklerimiz gönlümüzde dinlenirken Epikuros'la yakından tanışma fırsatı yakaladım. Epikuros asıl servetin elimizdekiler değil, haz aldıklarımız olduğunu söylüyordu. Epikuros'un anlatmaya çalıştığı hayatın mümkün olan en iyi şekilde nasıl yaşanacağıydı aslında. Sürekli bir hazdan ya da doludizgin giden bir cinsel yaşamdan çok daha ötesi. Şimdiki zamanı durdurup geçmişi ve geleceği bugüne taşımanın derdiydi: Hayatta olmak yalnızca bir başlangıçtı!
Epikuros, hoş bir yaşam sürmeden bilgeliğin, iyiliğin ve adaletin mümkün olamayacağını söylüyordu. "Mutlu bir hayatı neler oluşturur?" Sorusu da beraberinde geliyordu. Atina'nın dışında oluşturduğu proto-komün bir Bahçe'si vardı. Bahçe'nin kapısında "YABANCI, BURADA İYİ VAKİT GEÇİREBİLİRSİN ÇÜNKÜ BURADA EN YÜKSEK İYİ, MUTLULUKTUR. BURANIN BAKICISI İYİ BİR EV SAHİBİDİR; SENİ BOL EKMEK VE SUYLA KARŞILAYACAK VE 'İYİ AĞIRLANMADIN MI? BU BAHÇE İŞTAHINI KABARTMAZ, SUSUZLUĞUNU GİDERİR,' DİYECEKTİR." yazıyordu. Ekmek gibi su gibi sakin hazları tercih ediyordu filozof. İhtiyarlığı da yaşamın zirvesi olarak nitelendiriyordu. Biz gençlerin beyhude bir didinmenin kucağında olduğumuzu, kendimizi gündelik işlerin zincirinden kurtarmamızı işaret ediyordu.
Yeniliğin de bir gün eskiyeceğini bilmekte yarar var. İçinde bulunduğumuz düzenin sonsuz bir mutluluk vermediği gibi yeni bir düzen de bir süre sonra eskiyecektir. Sıkıntılı olduğumuz bu süreç de bittiğinde farklı bunalımların içinde bulacağız kendimizi. Burada mesele hayata "anlam" sokmakta. Bedevinin de dediği gibi "Ne arzuladığına dikkat et çünkü önünde sonunda elde edersin." İstediğimizi elde ettiğimizde alacağımız hazzı (olumlu/olumsuz) düşünmeli , gündelik yorgunlukların ve gelecek kaygısının pençelerine düşmemeliyiz.
Çokça sızlanıyoruz bu dönemde. Az kazanmaktan, fazla iş yükünden, insan ilişkilerinin uzaklaşmasından, buluşmaların azalmasından, vs. Eğer beden yakınmakta rahatlık buluyorsa durmayın, yakının diyor Epikuros; eğer bağırıp sızlanmak rahatsızlığı alıyorsa ya da rahatsızlığı kafadan uzaklaştırabiliyorsa, haykırın...
son cümleye yalnız kalbimi değil, elimi ayağımı da bıraktım