Günümüzde dünyada hakkı olan kadın erkek eşitliğini sağlama ve insanlara öğretme gayreti içinde olan kadınlarımız feminist olarak adlandırılmaktadır. Oysa Anadolu'da üstelik günümüzden binlerce yıl önce anaerkil bir toplum yaşam sürmekteydi. Doğan çocuklar günümüzde babalarının adlarıyla çağrılırken, anaerkil toplumda annelerininn adlarıyla çağrılırlardı. Anadolu'daki en büyük inanç ve tapınma Ana Kraliçe Kybele'ye yönelik olmuştur.
Dünyanın ilk feministleri sayılabilecek savaşçı kadınlardan, Amazonlardan bahsedelim.
Amazonlar; yaklaşık dört bin yıl önce Anadolu'nun kuzeyindeki hırçın denizin adını taşıyan bölgede, adına Helenistik ve Roma dönemelrinde Pontus denilen, bugün Sakarya'nın doğusundan Gürcistan sınırına kadar olan Karadeniz Bölgesi'nde güçlü kadınlarıyla meşhur, eski adıyla Amisos olarak bilinen Terme(Themiskyra) kentinde yaşamaktalardı.
İlk önce amazon sözcüğünü anlayalim. Bu sözcüğün Anadolu'da çok eskiden kullanışmıl bir dile ait olduğu söylenir. Bazı bilginler oklarının yaylarını daha iyi öekebilmeleri için, kadınların çocukken sağ memelerini kestiklerini ve bundan dolayı kendilerine "memesiz" demek olan Amazon adı verildiğini ileri sürerler. Ama gerek kabartma taş, gerek resim olarak Amazonları temsil eden binlerce sanat eserinin hiçbirinde Amazonlar tek memeli olarak gösterilmemiştir. Başka bilgilere göre ise Amazon'un "a"sı şiddet ve kuvvet anlamına gelir. "Mazon"da meme demektir.Daha başka bilginlere göre "a" Türkçedeki "maz"eki gibi olumsuzluk takısıdır "mazo"da dokunmak demektir. Bunlara göre Amazon dokunulmaz kadın demektir.
Amazonlar, anaerkil bir toplumda yaşadıkları için doğurganlığı ve bereketi simgeleyen Ana Tanrıça Kybele'ye tapınırlardı. Sonraları Yunan mitolojisinde Kybelene'nin özdeşi olan yine bereketi ve doğurganlığı simgeleyen Ana Tanrıça olan Artemis'e tapınırlar. Yaşadıkları toplumda erkekler ile eşit şartlarda yaşayan, onlarla hayatı paylaşan, beraber at binip savaşan, söz sahibi olan kadınlardı. Fakat Anadolu'ya Kafkaslardan göçen bu topulm zamanla Anadolu halkları ile kaynaşmış ve bunun sonucu olarak bir kültürlenme meydaa gelmiştir. Amazon kadınlarının, Anadolu'da yaşayan halklardan olan Yunanlardan, eşlerinin Yunan dininin baş tanrısı Zeus'u öğrenerek kibirlenmesinden ve onlara üstünlük gayesine girmesinden sonra bu duruma öfkelendikleri ve onlardan ayrı yaşamaya başladıkları düşünülür.
Yılda sadece bir kez, kendilerine yakın bir kabiledeki erkeklerle bir araya gelirler.Bunun amacı topluluklarını devam ettirmektir.Doğan çocuk erkek ise babasının olduğu yere bırakılır, kız ise aralarına alarak eğitirlerdi. Kısacası erkeklere düşmanlık beslememiş, sadece erkeksiz bir yaşamı tercih etmişlerdi. Amazonların lideri bir kraliçedir, fakar kraliçe de savaşlarda onlara komutanlık etmek dışında tüm haklar bakımından diğer tüm kadınlarla eşit olmuştur. İlk Amazon kraliçesi olarak "Hippolyte"adı bilinir.Tabii ondan başka adı efsanalere karışmış ve ünlenmiş Amazon kadınları da vardır. En meşhurları; Panthesilea, Myrina, Asteria, Thalestris sayılabilir. Ayrıca Sinop(Sinope) ve İzmir (Smyrna)şehirlerini kuranların ve ismini verenlerin Amazon kraliçeleri olduğu söylenir.
Amazonlar çılgınca naralar atarak at üzerinde savaşırlarken adı labris olan çift ağızlı bir balta kullanırlar. Baltanın sapının ucuna aralarında boşluk olmamasına özen göstererek bir ip sararlar. Baltanın ucunda birbirine sıkı sıkı sarılı olan bu ipi adı"faşi"dir. Günümüzde birbirine sıkı bir şekilde bağlı olan aşırı milliyetçiliğe "faşizm"denir İşte faşizm kelimesinin etimolojik kökeni bu Amazon baltasının sapına dayanır.
Amazon kadınlarının atalarının Samatyalı kadın savaşçılar olduğu düşünülmektedir. Sarmatlar, anaerkil bir toplum olan ve kadınlarıyla birlikte at binen, savaşan bir halktır. Orta Asya'da doğan ve Türklerin atalarından olan bu halk zamanla ey Rusya'ya Kafkaslara oradan Anado'nun kuzeyindeki Karadeniz Bölgesi'ne gelmiştir.
İspanyol Kaşif Francisco de Orellana, 1542 yılında Güney Amerikada'ya yaptığı seferler sırasında nehir kenarında yaşayan uzun saçlı yerlilerin saldırısına uğradıktan sonra bu olayı notlarında "kadın savaşçıların saldırısı" olarak tanımladığı için bu nehre "Amazon Nehri" adı verilmiştir.
Bu kadınların sadece efsane olduğu düşünülüyordu. Ancak bu görüşün yanlış olduğu ve Amazonların gerçekte yaşamış olduklarını kanıtlayan ilk ciddi çalışma Dr.Jeanine Davis Kimball tarafından yapılmıştır.
1944 yılında kazı yapmak üzere Rusya sınırlarında bugün ise Kırgızistan'ın sınırları içerisinde Pokrovka köyüne giden Amerikalı arkeolog Dr. Kimball bölgede gömülü pek çok mezar buluntusu ortaya çıkarmıştır. İnceledikleri iskeletlerin çoğunun kadınlara ait olduğunu ve bu kadınların silah ve eşyalarıyla gömüldüklerini keşfetmiştir.
Ayrıca mezarların bir kısmı eski şaman ve göçebe Türk geleneklerinde kutsal kabul edilen ve Kurgan olarak bilinen dini önderlere aittir. Bilimsel incelemeler sonucunda, Kurganların içindeki iskeletlerin tam da, Amazon kadınlarının yaşadığı varsayılan döneme ait olan ve silahlarıyla birlikte gömülen savaşçı kadınlar olması, Dr.Kimball'ın aklına iki soruyu getirmiştir. Bunlar: "Amazon kadınlarına ait mezarlar olabilir mi?" ve "Bugün yörede yaşayan kadınlar onların soyundan mı gelmektedir?"
Bölgede incelemeler sonucu Kazak ve Kırgız diyarlarında yaşayan göçebe Türk toplumlarında hala sürmekte olan kadın-erkek eşitliğine dayanan yaşam saygınlığı, at binmede olan ustalıklarını, hatta toplumların bazılarında kadın önderlerin bulunduğu gözlenmiştir.Ayrıca mezarlarda bulduğu DNA örnekleri ile bölgede yaşayan DNA örnekleri benzer çıkmıştır.
Amazonların bir vakitler yaşadığı Karadeniz kıyılarındagünümüzde yaşayan kadınlarımızda esasen hala Amazon ruhu görülmektedir.
Samsun şehrinde Amazon kadınları önem verilen değerlerden biridir. Bu sebeple Samsun Belediyesi Batı Park alanında "Amazon Köyü"kurmuştur. İçerisinde balmumundan yapılmış ve Amazon kadınlarının yaşamlarından sahnelerin tasvir edildiği birçok heykel bulunmaktadır.
kaynak:Kerim Kuvvetli- Anadolu'nun Sırları 52.sayfa mayakitap yayınları , 2
çok beğendim