Masallar Ve Toplumsal Cinsiyet #1: Pamuk Prenses Ve Yedi Cüceler.

Masallar Ve Toplumsal Cinsiyet #1: Pamuk Prenses Ve Yedi Cüceler.
  • 39
    0
    2
    7
  • Merhaba.. Bugün farklı bir konseptin yeni temellerini bu içerik ile atmayı deneyeceğim. Hem kendi lisans eğitimim hem de gerçekten bilgi sahibi olmaktan hoşlandığım bir alan olduğu için, masallardan ve toplumsal cinsiyet inşaasını nasıl desteklediklerinden bahsetmek istiyorum.. Fırsat buldukça, eğer bu içerik sizin tarafınızdan kabul görürse, çocukluğumuzda hepimizin aşina olduğu masalları teker teker inceleyip, biz henüz bilincimize neyin işlendiğinin ayrımını yapamadığımız bir dönemdeyken, bize bu masum masallar ile neler yaptıklarını irdelemek istiyorum..

    Masallar hem en savunmasız ve öğrenmeye müsait olduğumuz bir dönemde hayatımıza girdikleri hem de gelişim açısından faydaları yadsınamayacak bir düzeyde olduğu için, masalların yolu belirlenen yaş döneminde neredeyse tüm çocukların hayatında girer.. Ve ruhumuzun en derininde yatan arzularımızı, bu masallar dile getirirler..Bu masallar aracılığıyla toplumun bizden olmamızı istediği kişi oluruz.. Kabul edilebilir sınırlar içerisinde yer alan ve ödüllendirilen davranışları göstermeye meyilli oluruz.. Bu uzun bir dönem bu şekilde devam eder..

    Çocukluğumuzun bir kısmında hepimizin yolu Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalı ile kesişti.. Bu masal sadece ülkemizde değil, tüm dünyada ünlü ve çeşitli versiyonları olan bir masaldır. Masalın en bilindik versiyonu Grimm Kardeşlerin 1812 yılında Grimm Masalları adlı kitabında yayımlanan halidir..  

    Pamuk Prenses masalını toplumsal cinsiyet inşası üzerinden incelemeye 'güzellik' ile başlayabiliriz. Masalımızdaki ana kadın karakterlerin genel hatlarıyla iki temel tasviri vardır. Pamuk prenses ile masum, genç ve saf kız (kadın değil.. kız..), üvey anne ile kötü kadın  eve sonradan gelen, huzur bozan, kıskanç ama aynı zamanda baştan çıkarıcı bir cazibesi olan orta yaşlı,güzel, kötü kadın (femme fatale ) tasviri yapılır... İkisini de arzulanabilir kılan güzellikleridir.

    Masal, Pamuk Prenses'in kar gibi beyaz teninin tasviriyle başlar.. Bu tasvir hem başlangıçta hem masal boyunca o kadar ön plana sürülür ki..

    Daha sonra Pamuk Prenses'in üvey annesinin tasvirine başlanır.. Üvey anne de çok güzel bir kadın olmasının yanında kendinden daha güzel birisinin olabileceği düşüncesine tahammül edemez. Her sabah aynanın karşısında geçip aynaya güzelliğini teyit edecek sorular sorar.. ''Ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzel bu dünyada?'' Ataerkil toplumlarda bir kadının en temel varlığı güzelliğidir. Kadını hemcinsleri arasında görünmez bir el ile yarıştıran ve o yarıştan galip çıkmasını sağlayan şey, güzelliktir. Kraliçemiz de konumunu koruyabilmek için, güzelliğini korumak istemektedir.. Ama Pamuk Prenses'in güzelliği, onun güzelliğini değersiz kılmaktadır.

    Ataerkil toplumlar düşünüldüğünde kadınlar için en önemli ikinci şey, anneliktir. Masalın başlangıcında pamuk prensesin annesi, nakışı elindeyken hayallere dalar. Eline iğnenin batmasıyla canı yanacağı yerde akan kana bakarak 'Ah keşke benim de böyle kan gibi kırmızı dudaklı, kar gibi beyaz tenli bir kızım olsa' diye düşünür. Burada kadın için anne olmanın, kendi canından bile daha önemli olduğu sembolik şekilde vurgulanmıştır. Kadın duygusaldır, anaçtır, çovuksudur, her an ağlayabilir.. Bu açıdan bakıldığında Kraliçe'nin çocuğunun olmaması onu eksik bir kadın (!) haline getirir. Zaten anne olmadığı için eksik sayılan bir kadın, en temel varlığı olan güzelliğini elinden alacak ikinci bir kişinin varlığını kabul edemez.. Pamuk Prenses'i öldürmesi için bir avcı ile anlaşır. 

    Masalın burdan sonraki kısmı insana ecel terleri döktüren başka kapılara açılıyor.. Avcı, prenses'i masum olduğu için değil çok güzel bulduğu için bağışlar.. Pamuk prenses'i öldürmekten vazgeçer, onun yerine bir ceylanı öldürerek, onun kalbini kraliçeye sunar..

    Pamuk Prenses'in yolu cücelerin evine düştüğünde, onu toplumun kadınlardan beklediği temel eylemleri gerçekleştirirken görürürüz. Prenses, cücelerin evini temizler, yemeklerini pişirir o da yetmez çamaşırlarını yıkar...

    Cüceler pamuk prenses'i gördüklerinde ilgilerini çeken ilk şey pamuk prenses'in kar gibi beyaz teni ve güzelliğidir. Normal şartlar altında evimize geldiğimizde yatağımızda bir yabancıyı görmemizi kabul edilebilir kılan tek şeyin, onun belirli bir güzelliğe sahip olması gibi tasvir edilir?!

    Pamuk Prenses, cüceler ile onların ev işlerini yapması karşılığında anlaştığında, masalımıza bir cadı dahil olur. Bu cadı yaşlı ve çirkin olduğu için Pamuk Prenses ondan şüphelenmez ve verdiği elmayı tereddüt etmeden yer. Cadının yaşlı ve çirkin olması onu etkisiz kılar. Tıpkı gerçek hayatta da, kadınların yaşlı ve çirkin (!) olmalarının toplum tarafından kadın olarak algılanmaları önünde büyük engeller teşkil ettiği gibi..

    Masalın buradan sonraki kısmında prenses'in nasıl uykuya daldığını da nasıl uyandığını biliyoruz. Pamuk prenses, güzelliğine dayanamayan prens tarafından öpülür. Ve bu an, masalda bugünkü bilincimizle okuduğumuzda, bize sinir krizleri geçirtecek kadar romantik bir biçimde tasvir edilir. Bu romantik bir an değil, aksine bir tacizdir. Oradan geçen prensin, uyuyan pamuk prensesi ''güzelliğine dayanamadığı için öpmesi'', günümüzde tecavüz eylemini gerçekleştiren insanların ''etek giymişti, dayanamadım.'' savunmalarıyla birebir aynı değil midir?!

    Masalın sonunda, Pamuk prenses, onu güzelliğine dayanamadığı için öpen tacizcisiyle evlenir. Masal boyunca üvey annesi tarafından büyütülmesinin etkisiyle zaten yıllarca sevgisiz kalmıştır. Karşısına çıkan ilk erkek, tacizcisi olmasına rağmen, onun kurtarıcısıdır. Eksikliğini gideremediği sevgi ihtiyacını gidermek için onunla evlenir ve o erkeğin koruması altına girer.

    Peki bu masaldan sonra çocuklarımıza ne olur?

    Bu masalla büyümüş bir çocuk, ten rengi pamuk prensesinki gibi 'kar beyaz' değilse, bunu kendisi için mutlaka ulaşması gereken bir hedef haline getirir. Yaşı ilerlese bile, küçük yaşlarda beynine böyle bir şey kodlandığı için, kendisini beyazlaştıracak kozmetik ürünlerine yönelebilir.. 

    Masal boyunca öz anne ne kadar iyi ve olumlu özelliklere sahipse, üvey anne tam tersi özellikleri karşılar. Bunlar da, kadının ikinci evliliğinin toplum tarafından yadırganması ve kabul görmemesini destekler.. Yuvayı dişi kuş yaptığı gibi sürdürmesi gereken de dişi kuştur.. Çocuklarımıza böyle çağ dışı sayılabilecek yeni bir düşünceyi de işlemiş olabiliriz..

    Ayrıca çocuklarımızın başlarına gelen olaylar karşısında yanlış ve pasif tavırlar takınmalarını farkında olmadan desteklemiş oluruz..

    Bu ve bunlara benzer pekçok kötü şeyi de tetiklemiş desteklemiş olabileceğimizin altını çiziyorum ve içeriği çok uzatmadan sonlandırmadan önce son bir konuya değinmek istiyorum.

    Peki hiç masal okumamalı mıyız?

    Hayır, elbette çocuklarımıza masallar okumaya devam etmeliyiz. Ama masalları bugünkü bakış açımızla, bugünkü bilincimizle okumalıyız. Masalda kabul edemeyeceğimiz bir tasvire denk geldiğimizde, okumayı orada durdurup çocuğumuza 'Sence burada karakterimiz ne yapmalı, nasıl mücadele etmeli?' diye sorarak, çocuktan aldığımız cevap doğrusunda kabul edilebilir davranışı izah ederek ilerleyebiliriz.

    Hadi birlikte masal için farklı bir son yazalım? Bu da sonunu uygun bulmadığımız masallar için bir alternatif olabilir.. Ayrıca çocuklarda hikayelerin farklı sonlara açık olduğu bilincini oluşturabiliriz.. Bu çocuklar ilerde talihsiz olaylar ile denkleştiklerinde, kaderlerine boyun eğip devam etmek yerine, koşulları değiştirerek kaderlerini (!) de değiştirebilirler! 

    Örneğin; Prens ve prenses evlenmeyip, napacağız evlenip, önce arkadaş olalım-birlikte dünyayı gezelim gibi bir sona tabi tutulabilirler.. Hepsi sizin ve çocuğunuzun hayal gücü ile değişim ve dönüşüm gösterebilir..

    Bu aşamaya kadar sabırla okuyan herkese çok teşekkür ederim.. Yarın gözlerimizi daha eşit bir dünyaya açmamız dileğiyle! 

    Kaynakça:

    Güvençer, Ş. (2011), Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Grimm Kardeşler, Timaş Çocuk, İstanbul

    Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması / İpek Artun 

     

     


    Yorumlar (2)
    • Ba-yıl-dımmmm. Çocukken çizgi filmini hevesle izlememe rağmen, büyüdükçe ve farkına vardıkça bazı şeylerden tiksinir oldum. Daha çok yazın ki, her kes farkına varsın. Tabi okuması gerekenlerin burayı okuduğundan pek emin değilim, orası ayrı konu

      • Bu konuda kesinlikle okunması gereken iki kitap var. İkisi de Melek Özlem Sezer'e ait olan ilki Masallar ve Toplumsal Cinsiyet ikincisi ise Masal Masal Matitas'tır.

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.