Bizi Öldürmek İçin Uzanan Ellerin Sahibi Kim?

Bizi Öldürmek İçin Uzanan Ellerin Sahibi Kim?
  • 27
    1
    1
    14
  • Şanslıyım. Çünkü bugün de öldürülmedim.

    Söyleyecek bir şeyler bulmak konusunda zorlanıyorum ama susmak ağırıma gidiyor. Biliyorum, bugün Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Sönmez adlı kadınların katledilmeleriyle ilgili söylemem gereken her şey daha önce, biz başka kayıpların acısındayken birçok farklı kişi tarafından söylendi. Sinirle küfürler edildi, belalar okundu, bir insan bunu nasıl yaparlar, acaba'lar ve daha nicesi, hepsi söylendi. 

    Anlamaya çalışıyorum. Kendimi bu vahşeti anlamak konusunda zorluyorum. Bu katilleri yeniden insan olarak görmem için tek bir sebep arıyorum. Bulamıyorum. Kayıpların adı değişiyor sadece. Katiller hep aynı. Lisedeyken bir kitap okumuştum. Kitaptaki karakter 'Pusulanın daima kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan işaret parmağı da mutlaka bir kadını işaret eder.'' gibi bir cümle kurmuştu. O zamanki aklımla bu bir tarafa bariz haksızlık edilen bir cümle gibi gelmişti. Şimdi o kitaptaki satırları sitemle okuyan kadın değilim. Çünkü artık biliyorum ki, o cümle aldığım nefes, içtiğim su kadar gerçek. Somut. Hatta o kadar somut ki, her gün, en basit eylemleri gerçekleştirirken bile ete kemiğe bürünüp üzerime uzanıyor. Yeryüzünde bunu yaşayan tek kişi olmadığımı da biliyorum artık. Tüm hemcinslerim, sırf cinsiyetleri nedeniyle, her yeni gün, yepyeni bir aşağılama yepyeni bir şiddetle karşı karşıya geliyor. 

    Teoride herkes neyi yapması ve neyi yapmaması gerektiğini biliyor gibi. Sosyal medyada açılan tüm tagların altında, omuz omuzayız.  Katillere nefret kusarken, görünüşte;  kız arkadaşının özel fotoğraflarını sağa sola servis edenlerle de dört duvar arasında eşinin boğazına sarılanlarla da yanından geçen kadının ne giydiğinden bağımsız olarak kalçalarını süzüp, hem iğrenç bakışlarıyla hem zehirli cümleleriyle onu taciz edenlerle de aynı saftayız. Çünkü o tagların altında yapılan paylaşımlarda kimse yanlış bir şey söylemiyor. Kimse katili aklamıyor. Herkes eylemin yanlışlığının, bize uygulanan sistematik ve her geçen gün şekil değiştiren şiddetin farkında.  Öyleyse, kim öldürüyor bizi? Merak ediyorum. Madem herkes acı içinde, madem müthiş bir üzüntü duyuyoruz hepimiz. O halde bizi kim öldürüyor? Defalarca soruyorum, hem kendime hem size. Cevabını bulana kadar da sormaya devam ediyorum. Belki bilinçsiz bir şekilde sayıklamak gibi. Belki bozuk bir plak gibi. Durmadan aynı şeyi tekrarlıyorum: Bizi kim öldürüyor?

    'O kadının öldürülmesine çok üzüldüm. Ben de erkeğim ama..' şeklinde cümleler kuran kişiyle, bir sonraki kadın cinayetinde öldürülen kadının dudağındaki rujun kırmızı, üzerindeki eteğin bir karış olduğunu gördüğünde yahut bir erkekle sevgili olduğunu/onunla nikahsız bir şekilde beraber yaşadığını öğrendiğinde, bunun üzerine kafasında zehirli fikirler üreterek KATİLE AKLANACAĞI KILIFI BULAN kişi aynı. O iğrenç haber başlıklarını atan kişiler de aynı. Katillerin sırtını sıvazlayan ''Olur böyle şeyler..'' diyenler de aynı.

    Bizi öldürmek için uzanan ellerin sahibi kim? Sanırım bir şekilde o ellerin sahibi biziz. ''Kadın da öldürülmeyi hak etmiş.'' cümlelerinin dudaklarından döküldüğünü duyduğumuzda, o kişiyle olan duygusal bağımızdan ötürü bunu şaka sanıyorsak, katil biziz. Biri kıyafetimiz yüzünden bizi bakışlarıyla taciz ettiğinde kendimizi suçlu hissediyorsak, katil biziz. Biri kadın cinayetleri ile ilgili şuursuz açıklamalarda bulunduğunda, bir şekilde onun zihniyetini aklamaya çalışıp 'o öyle demek istemedi.' diyorsak katil biziz. Erkek arkadaşımız/eşimiz/yahut romantik bir ikili ilişki paylaştığımız herhangi biri bize küfürlü sözler sarf ettiğinde, bizi aşağıladığında, bizi toplum önünde utandırdığında, bize sesini yükselttiğinde, bize isteğimiz dışında herhangi bir anlamda dokunduğunda, ''öyle demek istemedi, öyle yapmak istemedi.'' deyip devam ediyorsak, suçlu biziz.

    Defalarca yazıldı, defalarca söylendi biliyorum. Okumanın, idrak etmenin hatta içselleştirmenin bile, bir noktada bunları eyleme dökmede yardımcı olmadığını birinci elden deneyimlemiş biri olarak yazıyorum hepsini. Bu zihniyeti el ele vererek yıkacağız. Bizim dışımızdaki herkes böyle düşünüyor ama eylemlerimizin üzerinde 'beni öldürmen için bir sebep.' yazılı bir pankart bulunmuyor. Attığımız her adımda, en az 'onlar' kadar eşit ve özgür olmalıyız. En az 'onlar' kadar yaşamalıyız. En az 'onlar' kadar hak ediyoruz yaşamayı. En az 'onlar' kadar. 

    Yarın yeni bir gün. Hepimiz bu gece gözlerimizi kapatırken, yarının daha iyi bir gün olmasını dileyeceğiz. Çok trajik ama aslında sadece öldürülmediğimiz bir gün dileyeceğiz. Ama ben, yarın akşam şansım yaver giderse, yani şuursuzun tekinin elleri bana uzanmadıysa, kendimi öldürülmediğim için şanslı hissetmek istemiyorum. 

    Sadece yaşamak istiyorum. Öldürülen tüm kadınlar gibi. 

    Sadece özgürce yaşamak. 


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.