Bu yazıda konumuz Fransızca popüler müziğin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Zaz ve onun sokak sanatçılığından Avrupa turnelerine doğru uzanan başarı öyküsü.
Isabelle Geffroy ya da sahne adıyla Zaz'ın müzik kariyeri ilk olarak iki kardeşiyle birlikte girdiği Conservatoire de Tours'da başlıyor. Burada müzik teorisi eğitimi alan Isabelle özellikle keman, piyano, gitar ve koro müziği eğitimine ağırlık veriyor.
Şu anki müziğinin temelinde ise 2000 yılında bölgesel konseyden burs kazanarak gittiği Bordeaux'daki modern müzik okulu CIAM (Centre for Musical Activities and Information)'de aldığı eğitim yatıyor. Sanatçı çoğu röportajında buradaki eğitimi sırasında daha çok jazz ve blues türü üzerinde çalıştığını ve Ella Fitzgerald, Enrico Macias, Bobby McFerrin, Richard Bona gibi isimlerden ilham aldığını belirtiyor.
Şarkıcılık kariyerine Fifty Fingers isimli bir blues grubunda başlayan Zaz sonraki yıllarda Angoulême'deki müzik gruplarında, özellikle de jazz beşlisinde şarkı söylemeye başladı.İlk olarak koro performansları ve festivallerdeki performansıyla dikkat çeken Zaz 2010'da kendi adıyla çıkardığı ilk albümüyle pek çok başarılı şarkıya imza attı.
Bir ara herkesin en çok bildiği Fransızca şarkı haline gelen Je Veux'nün bulunduğu albüm şarkıcının deyimiyle ona hiç beklemediği bir dünyanın kapılarını açtı. Bazılarının modern Fransızca müziğin Edith Piaf'ı olarak adlandırdığı şarkıcı ilk performanslarını tıpkı Edith Piaf gibi Fransa sokaklarında vermeye başladı.
Bu albümü sayesinde 2011'de EBBA albümü kazanan sanatçı aynı zamanda L'internaute tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre 2010 yılında en popüler Fransız şarkıcı seçildi.
Bu başarılarının ardından önce Fransa turuna çıkan şarkıcı kendi ülkesinin birçok bölgesinde konserler verdi. Ardından İsviçre, Belçika, Almanya, İtalya gibi birçok Avrupa ülkesinde konser verdi. Yazının başında dediğimiz gibi sesi sokaklardan Avrupa turnelerine taşınmaya başladı.
Bu başarılı albümünün ardından 2013'te Recto Verso albümü geldi. Bu albümde Edith Piaf'ın en ünlü parçalarından biri olan La Vie En Rose'u seslendiren şarkıcı birçok kişi tarafından çokça beğeni topladı. Bu albümünün ardından ise şarkıcı ilk dünya turuna çıktı. Japonya, Almanya, Kanada, İsviçre, Türkiye, Sırbistan, Slovenya ve daha birçok ülkede konser veren şarkıcı kendisine geniş bir hayran kitlesi edinmeye başladı.
Çok kısa bir sürede birçok başarı elde eden sanatçı hemen sonraki yıl çıkardığı Paris albümüyle 2015'te ECHO En İyi Uluslararası Kadın Rock/Pop Sanatçısı Ödülü'nü kazandı. Henüz bu kadar ünlenmemişken kendisini jazz şarkıcısı olarak tanımlayan şarkıcı kendisinin popçu olarak görülmesinden hoşnut olmayacak ki bu albümü biraz daha pop altyapısından uzak.
Uzun süre yeni bir albüm üzerinde çalışmayan şarkıcı aynı zamanda bir filantrop olduğunu ifade etmeye başladı. 2011'den beri yer aldığı Les Enfoirés hayır kurumunda birçok projede yer aldı. Daha sonra hayata daha saygılı bir toplum için her türlü projeyi geliştirmek ve teşvik etmek amacıyla başlattığı kendi projesi Zazimut'la ilgilenmeye başladı.
Kendisini dünya vatandaşı olarak ifade eden şarkıcı bir nevi bu ifadenin bir temsilcisi olarak 2018 yılında Effet Miroir albümünü çıkardı. Zira albümün çıkış şarkısı Que Vendra'nın hem başlığı hem de nakaratı İspanyolca.
Bir röportajda bu albümünün kariyeri boyunca öğrendiği şeylerin, yaptığı kültürel yolculukların bir toplamı olduğunu ifade eden şarkıcı albümdeki şarkıları yazarken geleceğe karşı umutlarını ve korkularını temel almış.
Aldığı jazz eğitimi, ilk grubunun blues üzerine olması ve daha sonra kariyerinde pop müziğe yönelmiş olması çoğu kişiye göre dünya çapında ünlenmesinin en önemli sebebi. Ayrıca kendisi bir kez Rammstein'ın solisti Till Lindemann ile bir düet bile kaydetmiş.
Şimdiden yeni şarkı kayıtlarına başlayan ve daha 39 yaşında olan bu içten, buğulu ve karakteristik sesi ilerleyen yıllarda da bolca duyacağız gibi duruyor.
Birkaç Zaz şarkısı daha dinlemek isterseniz:
https://youtu.be/fJ_8faXz6l8
https://youtu.be/KDcgOpUp2nc
https://youtu.be/5ZDsCJ4rGD4
Isabelle Geffroy ya da sahne adıyla Zaz'ın müzik kariyeri ilk olarak iki kardeşiyle birlikte girdiği Conservatoire de Tours'da başlıyor. Burada müzik teorisi eğitimi alan Isabelle özellikle keman, piyano, gitar ve koro müziği eğitimine ağırlık veriyor.
Şu anki müziğinin temelinde ise 2000 yılında bölgesel konseyden burs kazanarak gittiği Bordeaux'daki modern müzik okulu CIAM (Centre for Musical Activities and Information)'de aldığı eğitim yatıyor. Sanatçı çoğu röportajında buradaki eğitimi sırasında daha çok jazz ve blues türü üzerinde çalıştığını ve Ella Fitzgerald, Enrico Macias, Bobby McFerrin, Richard Bona gibi isimlerden ilham aldığını belirtiyor.
Şarkıcılık kariyerine Fifty Fingers isimli bir blues grubunda başlayan Zaz sonraki yıllarda Angoulême'deki müzik gruplarında, özellikle de jazz beşlisinde şarkı söylemeye başladı.İlk olarak koro performansları ve festivallerdeki performansıyla dikkat çeken Zaz 2010'da kendi adıyla çıkardığı ilk albümüyle pek çok başarılı şarkıya imza attı.
Bir ara herkesin en çok bildiği Fransızca şarkı haline gelen Je Veux'nün bulunduğu albüm şarkıcının deyimiyle ona hiç beklemediği bir dünyanın kapılarını açtı. Bazılarının modern Fransızca müziğin Edith Piaf'ı olarak adlandırdığı şarkıcı ilk performanslarını tıpkı Edith Piaf gibi Fransa sokaklarında vermeye başladı.
Bu albümü sayesinde 2011'de EBBA albümü kazanan sanatçı aynı zamanda L'internaute tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre 2010 yılında en popüler Fransız şarkıcı seçildi.
Bu başarılarının ardından önce Fransa turuna çıkan şarkıcı kendi ülkesinin birçok bölgesinde konserler verdi. Ardından İsviçre, Belçika, Almanya, İtalya gibi birçok Avrupa ülkesinde konser verdi. Yazının başında dediğimiz gibi sesi sokaklardan Avrupa turnelerine taşınmaya başladı.
Bu başarılı albümünün ardından 2013'te Recto Verso albümü geldi. Bu albümde Edith Piaf'ın en ünlü parçalarından biri olan La Vie En Rose'u seslendiren şarkıcı birçok kişi tarafından çokça beğeni topladı. Bu albümünün ardından ise şarkıcı ilk dünya turuna çıktı. Japonya, Almanya, Kanada, İsviçre, Türkiye, Sırbistan, Slovenya ve daha birçok ülkede konser veren şarkıcı kendisine geniş bir hayran kitlesi edinmeye başladı.
Çok kısa bir sürede birçok başarı elde eden sanatçı hemen sonraki yıl çıkardığı Paris albümüyle 2015'te ECHO En İyi Uluslararası Kadın Rock/Pop Sanatçısı Ödülü'nü kazandı. Henüz bu kadar ünlenmemişken kendisini jazz şarkıcısı olarak tanımlayan şarkıcı kendisinin popçu olarak görülmesinden hoşnut olmayacak ki bu albümü biraz daha pop altyapısından uzak.
Uzun süre yeni bir albüm üzerinde çalışmayan şarkıcı aynı zamanda bir filantrop olduğunu ifade etmeye başladı. 2011'den beri yer aldığı Les Enfoirés hayır kurumunda birçok projede yer aldı. Daha sonra hayata daha saygılı bir toplum için her türlü projeyi geliştirmek ve teşvik etmek amacıyla başlattığı kendi projesi Zazimut'la ilgilenmeye başladı.
Kendisini dünya vatandaşı olarak ifade eden şarkıcı bir nevi bu ifadenin bir temsilcisi olarak 2018 yılında Effet Miroir albümünü çıkardı. Zira albümün çıkış şarkısı Que Vendra'nın hem başlığı hem de nakaratı İspanyolca.
Bir röportajda bu albümünün kariyeri boyunca öğrendiği şeylerin, yaptığı kültürel yolculukların bir toplamı olduğunu ifade eden şarkıcı albümdeki şarkıları yazarken geleceğe karşı umutlarını ve korkularını temel almış.
Aldığı jazz eğitimi, ilk grubunun blues üzerine olması ve daha sonra kariyerinde pop müziğe yönelmiş olması çoğu kişiye göre dünya çapında ünlenmesinin en önemli sebebi. Ayrıca kendisi bir kez Rammstein'ın solisti Till Lindemann ile bir düet bile kaydetmiş.
Şimdiden yeni şarkı kayıtlarına başlayan ve daha 39 yaşında olan bu içten, buğulu ve karakteristik sesi ilerleyen yıllarda da bolca duyacağız gibi duruyor.
Birkaç Zaz şarkısı daha dinlemek isterseniz:
https://youtu.be/fJ_8faXz6l8
https://youtu.be/KDcgOpUp2nc
https://youtu.be/5ZDsCJ4rGD4
♥️🎶