Özgür ruhlu, hayatı ciddiye almayan ( her zaman hayatın ciddiye alınacak bir yanı olmadığını vurgular) sevgiden yorulduğunda yeni biriyle tanışmaktan yeni bir sevdaya açılmaktan korkmayan bir kadındı. Onca güzel şairin, şiirin arasında mutluluk duysa da ağır bir yükün altındaydı. Dost kaldığı, gönlünü kaptırdığı hatta evlendiği şairler onu kaybetmekten ellerinden bir kuş misali uçup gitmesinden korkuyorlardı. Haklılardı da Tomris açık denizleri severdi.
ÇOCUKLUK VE EĞİTİM HAYATI
15 Mart 1941'de, Celile Hanım ve Ali Fuat Bey'in kızı olarak dünya'ya geldi Sevgili Tomris. Annesi ve babası hukukçu olup aynı zamanda edebiyata çok düşkünlerdi.
Tomris'in çocukluğu babasının şiir kitapları annesinin çevirileri arasında geçen fevkalede bir çocukluktu. Eğitim hayatı Taksimde ki Yeni Kolej'de başladı. Ortaokulda ise, İngiliz High School'da idi. Sonrasında Arnavutköy Amerikan Kız Kolejine devam etti ve buradan 1961'de mezun oldu. Üniversite zamanı geldiğinde ise İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünü tercih etti.
Öykü Yazma Serüveni
Tomris, içine ilk öykü yazma isteği düştüğünde lise sıralarındaydı. Annesi ve babasından genlerine aktarılmış bir sevdaydı bu. Kalbinde yeni ve güzel bir heyecan vardı artık. Tüm lise ve üniversite hayatını öykü denemeleriyle geçirdikten sonra çeviri denemelerine başladı. Öykü yazmaya başlamadan önce Türkçe'ye en iyi şekilde en ince ayrıntısına kadar hakim olmak istiyordu. 1962'de hala bir üniversite öğrencisiyken ilk çevirisi Şekerden Bebek'i tamamladı. Bu çeviri Varlık dergisinde yayımlandı. Tomris, ailesinden gelen sevgiyle bir edebiyat tutkunu olup enfes işler yapacağının farkında olmalıydı.
VE TOMRİS EVLENİR...
Şair Ülkü Tamer ile kolej aşkı yaşayıp kısa sürede evlendiler. Çok gençtiler. Artık o Tomris Tamer idi. Onların aşkı, ancak ölüm ayırır türdendi. O yıkıcı olay yaşanmasaydı... Belki de gerçekten ölene dek sürecekti. Tomris ve Ülkü Tamer çiftinin dünyalar tatlısı bir kızı oldu. O güzel kıza Ekin adını verdiler. Ancak Ekin birkaç aylıkken sütten boğuldu. Bir daha da topalarnamadılar. Onları gerçekten de bir ölüm ayırmıştı bebeklerinin ölümü.
SUYA YAZILI ÖYKÜLER
Tomris, Cemal Süreya ve Ülkü Tamer ile Papirüs dergisini kurmuşlardı. Deneme, eleştiri gibi yazılrını Varlık, Yeni Dergi ve Soyut gibi dönemin önde gelen dergilerinde yayımladılar.
Tomris, evliliği sırasında ''Kristin'' adını verdiği ilk öyküsünü yazdı ve bu öykü, 1965'te Türk Dili'nde yayımlandı.
''Suya Yazılı'' adını verdiği dosyasını 1967'de tamamladı. Verdiği isim dosyanın kaderini belirler miydi acacba... Bu öykü dosyasının tek kopyası, Papirüs Dergisinde çıkan yangında kül oldu. Elinde sadece ''Kristin'' kalmıştı. O yangında Dos Passos'un ''USA'' çevirisinin 100 sayfası yanmıştı. Tomris ne öykülerini ne de çevirisini yeniden yazmayı düşündü. O hayal kırıklıklarına boyun eğmeyecek kadar güçlü bir karakterdi. Her zaman şöyle derdi: '' Yaptığı işi çok ciddiye alan insanlar için üzülürüm. Bir şeyi ciddi yapan bir insanın bir de kişisel bir ağırlık taşıması gerekmez''.
Ve yola devam etti. Suya Yazılı'nın ardından yayımladığı ilk kitabına ''İpek ve Bakır'' adını verdi. Yazdığı öykülerden, 10 öykü derlemesinden oluşan ''Yürekte Bukağı'' ile 1979'da ''Yaza Yolculuk'' ile de 1986'da Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazandı. Günlüklerinide ''Gündökümü'' adı ile yayımladı.
CEMAL SÜREYA VE TOMRİS UYAR
Ankara'da Sanatseverler Derneği'nde tanıştılar. Ve ikisi de evliydi. Cemal Süreya, Tomris'in keşfedilmesi gerektiğini düşünüyordu. Tabi ki aralarında bir aşk başlamıştı. İkisinde sonucunda boşanıp 3 yıl fırtınalı bir aşk yaşamışlardı. Cemal Süreya bir başka seviyordu Tomris'i. Öyle düşkündü ki sosyal hayatı birden hiç olmuştu. Arkadaşlarıyla görüşmek aklına bile gelmiyordu. Ama her şeyin fazlası zarardı. Tomris bir akşam Cemal Süreya'ya bu halinden rahatsızlığını dile getirdi. Dışarıda vakit geçirmesini ve biraz arkadaşlarıyla olması gerektiğini söyledi. Bu konuşmaların üzerinde Cemal Süreya ertesi akşam eve geç geldi; diğer akşam da. Tabi bu sırada Tomris, Cemal'in durumunu düzelttiğini düşünüyordu ki; bir akşam pencereden dışarı bakarken apartman girişinde saatin dolmasını bekleyen Cemal Süreya'yı görür. Tomris ise bu bu durumun adını koymuştu: Şahsiyet Rötarı.
Tomris, en çok Cemal Süreya'nın aşkı ile dolu bir ilişki yaşadı. Cemal Süreya, en güzel şiirlerini Tomris'e yazdı. Ancak ayrılık vakti geldi. Bu konu hakkında ikiside hiç konuşmadı. Tomris kendisine Cemal Süreya sorulduğunda şöyle söyledi: ''Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı.' Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim; benim ağzımdan kimse duymayacak' dedi ve doğrusu hiç yazmadı''.
TURGUT UYAR VE TOMRİS UYAR
Turgut Uyar ile tanışmasını şöyle anlatıyordu Tomris: ''1966 yılında ben zaten Cemal Süreya'dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbula gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı. Hala duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim... Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu''.
Turgut Uyar, Tomris'in en uzun ilişkisiydi ve evleneceklerdi de. Bu kez bambaşkaydı. Turgut Uyar'ın kendisine duyduğu aşkı şöyle ifade ediyordu Tomris: ''Turgut, her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım'' diye anlatıyordu.
Ve gerçekten de yoruldu Tomris. artık bir parçasına dönüştüğünün farkındaydı. Yine de bu aşk soluksuz devam etti. Tomris, Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı'nda soluksuz beklediği, soluksuz sevdiğiydi.
1969'da evlendiler ve bu evlilik sonucu Hayri Turgut adını verdikleri oğulları hayatlarına girdi. 1985'te Turgut Uyar bu hayata veda edene kadar bu aşk devam etti.
Turgut Uyar şiirinde şöyle sesleniyor Tomris'e...
EDİP CANSEVER VE TOMRİS HAYRANLIĞI
Edip Cansever, Turgut Uyar'ın en yakın dostuydu. Tomris'e karşı çok büyük bir hayranlık besliyordu. Bu hayranlığı tüm edebiyat dünyası biliyor fakat üstünde durmuyordu. Her 15 Mart'ta bir şiir yayımlıyordu Edip Cansever, çünkü Tomris'in doğum günüydü.
Tomris ise Edip Cansever için ''Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana'' diyordu.
Edip Cansever'in deyimiyle Tomris rakıyı severdi, Edip de onu. Tomris senelerce sessizliğini korumuştu fakat ölümünden kısa bir süre önce Edip'in kendisini etkilediğini itiraf etmişti.
VE TOMRİS UYAR ÖLDÜ
Tomris, öyküleriyle, adına yazılan şiirleriyle, ve aşklarıyla dolu dolu 62 yıl geçirmiştir. Ancak 62 yaşında yakalandığı yemek borusu kanseri onu sonunda soluksuz bıraktı ve 4 Temmuz 2003'te arkasında müthiş güzellikler bırakarak hayata veda etti.
elinize, emeğinize sağlık