anlamsızlık arayışı

anlamsızlık arayışı
  • 1
    0
    0
    0
  • Zordur bu işler, dolanır parmağına dolanır durur. Kişilikler yitirilir ve anlamını kaybeder, kimin aslında kim olduğu fark edilmez bir zaman sonra. Sağına bakarsın kimse yoktur soluna bakarsın kalbin ağırlaşmıştır, kullanmadıkça paslanmıştır kirli kanla. Ayırt edemezsin zaten eğriyi de doğruyu da. İçerisindesindir çünkü artık, çekip almıştır seni büyüsüyle. Acının garip hazzını hissetme isteğiyle karşı koyamazsın bu derin bataklığa. Anlamını yitirmiştir anlamsız olan her şey yani demek istediğim birbiriyle uyuşmayan her şey her düşünce anlama sahip olma konusundaki önemini yitirmiştir. Aslında bakarsan tüm bu yazdıklarım da anlamsızdır, çünkü önemi çok azdır insanların öldüğü, hayır öldüğü değil, parçalara ayrıldığı, kesildiği ve yakıldığı, her türlü vahşetin insan üzerinde denendiği, hayır yalnızca insan değil, yalnızca insan değil biliyoruz, bu leş dünyada, bu cehennemleşmiş dünyada, bu anlamsız cümlelerin, his ve duyguların.

    Anlamsızlığı anlamsızlaştırıyorum evet, gurur duymuyorum sadece kafam karışık.

    Sevdim, sadece sevdim, yalnızca sevdim. Sevdiğim kadarın bir kırıntısını bunu göstermeye harcayabilseydim farklı olur muydu? Kafam karışık, en çok istediğim, çivisi çıkmış dünyada kendimdem kurtulabilmekti. Kendimden kurtulur sonra diğer kendime can verirdim, o zaman farklı olur muydu? Bilmiyorum, olurdu büyük ihtimalle. Şimdi anlamını yitirenler arasına gidiyor bu ihtimal düşüncesi, görüyorum ama çeviriyorum kafamı.

    "Ne anlamı var ki, ölüyoruz baksana!" dedikten sonra "Olsun, biz ölmeden önce bir gün bile olsa mutlu olalım." diyebilmemin, hemencecik bunu düşünebilmemin sebebi, sen.

    Dünya batıyor, kan bataklığı, cesetten dağlar oluşuyor. Hava solumuyor kimse, akciğerler katranla beslenmiş hep. Toz bulutlarıyla dolu manzara fotoğrafları çekip boyunlarına madalya takmışlar sonra, o gün orada insanlar ölmüş. Ölüm anlamını kaybetmiş sizin beyninizde. Sen de böyle düşünürdün, farkın buydu. Herkes fotoğrafın güzelliğine bakarken, fotoğraftaki durumun hüznüne boğulurken veya sen o fotoğrafı çekene küfrederdin. Fark buradaydı, anlam burada anlam kazanıyordu.

    Edebiyat yapmıyorum, itirafta bulunmuyorum, nefret kusuyorum belki biraz. Boş düşünce yığınından fazlası değiliz, boş konuşma çuvalları aslında bedenlerimiz. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz... Durmadan konuşuyoruz ve sonra kendimizi bir şey zannediyoruz.

    Dünya bitmiş, masumların payına düşen ölüm, her yüzyıl olduğu gibi ve benim sana şimdi bile söyleyemeyeceğim gibi. Sevdim, inanmamak anlamsız benim safımda. Kafam karışık duygularım değil, ne yazacağımı bilemem belki ama ne hissedeceğimi değil.

    Her neyse. Yine karamsarım, karamsar çünkü yanımda gördüğüm, pencereden baktığım, haberini duyduğum karamsar şimdi. Şimdi ve sonrasında, bitmeye yakın dünya, ben bitirmek istemesem de seni.

    Diyeceğim o ki ne bu dünya iyiye gidiyor ne de...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.