Suyun, Rengin Ve Hüznün Şairi: Sohrab Sepehri

Suyun, Rengin Ve Hüznün Şairi: Sohrab Sepehri
  • 5
    0
    1
    0
  • Sohrab Sepehri, İsfahan'a bağlı Kaşan'da doğdu. Kendisi, yirminci yüzyıl İran şiirinin önemli temsilcilerinden olup, “suya, toprağa ve rüzgâra” inanan şair olarak bilinmektedir. Şiirlerinin neredeyse tamamında içindeki doğa sevgisinden bahseden şair, tüm düşüncelerini, yaşamını, hayallerini doğada var olan simgelerle özdeşleştiriyor. İran şiirinde ölçü ya da ritme bağlı olmayan "Yeni Şiir" akımının beş ünlü şairinden biridir. Diğerleri Nima Youshij, Ahmed Şamlu, Mehdi Akhavan-Sales ve Füruğ Ferruhzad'dır. 

    Resim eğitimi aldığı zamanlarda 23 yaşındayken ilk şiir kitabı Rengin Ölümü’nü 1951 yılında yayınladı. İçinde yakın arkadaşı Furuğ Ferruhzad’ın da yer aldığı Modern İran Şiirinin kurucularından biridir. 1953 Rüyaların Yaşamı adlı şiir kitabını yayınladı. 1960 yılında Tahran Bienalinde “ Güzel Sanatlar” dalında birincilik ödülü almış. Aynı anda hem resimler yapıp hem de şiir kitaplarını yayınlamış. http://www.artnet.com/artists/sohrab-sepehri/ (1961 Güneşin Göçüğü, 1961 Keder Şark’ı, 1967 Suyun Ayak Sesi, 1967 Yeşil Hacim, 1977 Biz Hiç, Biz Bakış.) Aynı zamanda birçok ülkede resim sergileri yapmış, eğitim vermiştir. Resim sanatıyla şiir sanatını birleştirip, resimde kendini ne kadar anlattıklarını şiire de dökmüştür. Bir resme bakıldığında çıkaramadığımız bazı anlamları bizlere uzun uzun anlatmıştır. Sevgiyi, birini diğerinden ayırmamayı, barıştırmayı, bir etmeyi, farkların olmadığı güzel dünyalardan geçmiştir yolları.

    Fürug Ferruhzad'ın ardından şöyle güzel bir şiir yazmıştır:                                                                                                                                   -dost-

    büyüktü
    ve bugünün insanıydı
    bütün açık ufuklarla akrabaydı
    suyun ve toprağın ahenginden ne güzel anlardı
    sesi
    gerçeğin perişan hüznüne benzerdi
    ve göz kapakları
    unsurların nabız güzergahını
    bize gösterdi
    elleri
    cömertliğin saf havasını
    yaprak düştü
    ve sevgili
    diyarımızdan göçtü 

     

     

    yalnızlığına benzerdi
    aşkla dopdolu zamanının eğimini
    aynada yorumladı
    taptaze yağmurun edasını tekrarladı
    ve o yeşil ağaçlara
    güçlü ışıklarını yayıyordu
    daima rüzgarın çocukluğuna seslendi
    daima sohbetin ipine su mandalı taktı

     

     

    bizim için bir gece
    sevginin yeşil secdeye varışını
    öyle açık eda etti ki
    biz toprağın şefkatli yüzüne el sürdük
    bir kova suyun dili gibi tazelendik
    ve defalarca gördük
    birkaç sepetle müjde salkımları toplamaya gittiğini

     

     

    ama olmadı
    güvercinler yüz yüze oturamadı
    ve gitti hiçliğin kıyısına kadar
    ışıkların sabrının arkasına uzandı
    ve hiç düşünmedi
    biz,kapıların perişan telaffuzunda
    bir elmayı ısırmak için
    ne denli yalnız kaldık.

    Sohrab Sepehri, kendini hem şiirle hem resimle aksettiği zamanlarda 1980 yılında kan kanserine yakalandı. Tedavisi için gittiği İngiltere’den Tahran’a döndükten kısa bir zaman sonra hayata gözlerini yumdu. Ve doğa ana, sürekli onu işiten bir kulağı, sürekli onu konuşan bir ağzı, sürekli onu gören bir gözü kaybetti.

     

    "Konuşmadan geçmek gerek bu yolun

    kıvrımından                                                                                                                                                                      Bir renk ölmüş bu engin gecenin kenarında."

    (Rengin Ölümü adlı şiirinden)

     

     


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.