Soyut kavramların dahi kokusu vardır sevgili okur. Genç bir hanımefendinin yıllardır beklediği o buse, uzun süren bir savaştan sağ çıkmış askerin dönüşünün kokusu. Evet sevgili okur gidişlerin veyahut dönüşlerin kokusu vardır pek tabii. Valeria, 2 Nisan gecesi (1917)tarif edilmesi zor bir koku alıyordu. Yıllar sonra uğrunda, uçları yeni tomurcuklanmış güzel kokulu çiçekleri hatırlatan memelerinden birini ve kadınlığı kaybettiği devrimin kokusunu ilk defa o gecede aldığını anımsayacaktı ve Bay Igor'u... Yıl 1917. O kan kokan hasadın bitmesine henüz bir yıl var. Rusya'da Petrogra'da savaşın yaraları sarılmakla beraber, ücra sokaklardan, bodrum katlarından şehre tarifi zor fakat duyabilen aydınların,o kanlı savaşın başından beri aynı yamalı şapkayı takan işçilerin ve kalçalarından göğüs kafesine kadar devrim ateşiyle yanan kadınların içinde önleyemediği bir coşku uyandıran o koku. Bugün bile tarih kitapları o adamları ve kadınları yazar. Peki ya aşk sevgili okur? Size bir sır vereyim. Devrim ateşi vatanseverlik duygusunun, vatanın o meyus halin verdiği sıkıntının yanı sıra aşk sayesinde yakılır. Aşk size toz ve barut kokusuna (burada yazarınız dürüst olacak)savaşın içinden çıkmış iffeti lekelenen kadınların tarifi mümkünsüz acısına, ve ölüme dayanma gücü verir.Savaşa direnen aşk, ah ne heybetli ve görkemlidir o savaş ve aşk! Tüm bunlar Valeria'nın kaderinin, o karmaşık ve tahmin etmesi mümkün olmayan yaşantısının talihsiz yazgısıydı.(fakat o bunu yaşamının en büyük şansı olarak değerlendirir.)Valeria savaşın başladığı 1914 yılında Rusya'nın en karanlık tarihe sahip köylerinden birinden kaçıp Petrogra'da gelmişti.Valeria'nın yurdu onun tabiatın tam tersiydi. Valeria baş kaldırıydı,parmak uçlarında yanan ateşi etrafa bulaştırır, ruhunu tarumar eden, onu yiyen bitiren mahlukatlarla savaşırdı. Onun içini görseydiniz, gördüğünüz anda kör olmak ve bir daha şu fani dünyada başka bir varlığa, başka bir ruha ölümlü gözlerinizi değdirmek istemezdiniz.Ah kader denen o meyus canavar! Valeria okudu, okudu, okudu.. Gorlaya denen onursuz ve çirkin kasabanın çürümüşlük dolu halkı onu tavanı akıtan,evlerine sığdırmadı.Valeria orada yaşardı. Valeria her yerde yaşardı. Onun ruhu yaşadığı yere akar, etrafı sarar ve aydınlatırdı. Savaş başladı. Öksüz ve yetim kız Rus subayın emaneti Gorlaya sığamadı. Nataşya'nın sözünü ettiği işe girip erzağını, barınma ihtiyacını karşılamalı, kitap, kağıt mürekkep parasını kazanmak zorundaydı.Valeria tüm anılarını ve ruhunu damla damla akıttığı o yorgun ve hüzünlü eve bırakıp çıktı.Bir yaşamın bitişi ne kadar hüzünlü ise yeni bir yaşamın başlangıcı bir o kadar coşkuludur sevgili okur. Bay Igor'un malikanesine giden yollar önünde uzayıp duruyordu. Güneşin altında parıldayan saçları öyle kızıldı ki gören saçlarını kanla yıkamış sanırdı.Uzun yolculuğun sonunda yorulan ve yıllar önce aldığı o eski ayakkabının içinde yara bağlayan, acıyan ayaklarını yavaşça arabadan aşağıya uzattı. Savaşa rağmen zenginliğini ve ihtişamını koruyabilmiş bu malikane köyünden dışarı adım atmamış Valeria'nın kalbinin teklemesine yol açtı. Fakat size söyledim sevgili okur Valeria gücünü yarattığı ruhtan alan kendinden oldukça emin bir kadın. Ayakları kendinden emin adımlarla evin ahşap devasa kapısına doğru yol almaya başladı.Bir kaç tıkırtı, içeriden gelen sesler, belli belirsiz duyulan bir çocuk sesi, topuklu ayakkabı tıkırtısı. Kapıyı orta yaşlı oldukça güzel fakat insanı hüzünlendiren, belki çok uzun bakarsan ağlamana yol açacak kadar mahsun bir hanımefendi açtı.
"Buyurun genç hanım?" Kadının ses tonu Valeria'ya güven vermişti. Kadında iyi bir ilk izlenim bırakabilmek için ses tonunu olabildiğince uslu ve sakin kullanmaya dikkat etti. Size bir sır daha vereyim. Valeria asla uslu bir kız olmadı.
"İyi günler hanımefendi, Gorlaya'dan geliyorum. Bir dostum olan Nataşya bana Bay Igor'un malikanesine gitmemi, burada bahçe ve ev işleri ile ilgilenecek bir yardımcıya ihtiyaç olduğunu duyduğunu söyledi."
"Doğru duymuşsunuz küçük hanım lütfen içeri buyurun." Eve adımını attı. Valeria o zaman bilmiyordu ama bu ev ona, tıpkı onun gibi alev alev yanan ve sıçradığı her yeri kül edecek bir aşk armağan edecekti. Bu ev onun hem karanlığı hem aydınlığı olacaktı,ömründe ilk husuf'u burada görecek onu kutsal kılan rahminden, kalbinden ve ruhundan ilk kanı burada Igor uğruna akıtacaktı Rusya'nın tarihini değiştirecek bir kadına dönüşecek. Saçları Igor'un devrim ateşi yanan ruhunun rüzgarında savrulacaktı