20. yüzyılın başlarında, Batılı devletlerin ve Japonya'nın gölgesi altında varoluş savaşı veren, sömürgelikten kurtulmaya çalışan fakat bugün uzay yarışında dahi oldukça önemli bir oyuncu konumda olan, küresel güç Çin'in bu evrimine şahitlikten öte liderlik eden bir isim vardır. O isim Çin'de öyle değerlidir ki Şangay'da kendisine ithafen bünyesinde 70.000'den fazla parça bulunduran bir müze bulunmaktadır. O isim zamanında Amerika'nın sınır dışı ettiği Qian Xuesen'dir. Amerika'nın uzay programına NASA’nın öncülük ettiği bilinir. Fakat bu yarışa, Amerikalı bilim insanlarının dışında Nazi zulmünden kaçan Avrupalı bilim insanlarının da öncülük ettiği pek az bilinmektedir1. Veya NASA’daki siyahi kadınların sürece katkısından2 neredeyse hiç bahsedilmemiştir. Bunların ardında yatan sebep, şüphesiz Amerikalıların kendi başarılarında herhangi azınlık, ayrıştırılmış ırk veya rakip payının olduğunu lanse etmek istememeleridir.
Özellikle bir istisna vardır ki ondan bahsetmenin Amerikan tarihine zarar vereceği öngörülmüş olmalı ki Çin’de ulusal kahraman ilan edilirken, Amerikan tarihinde üzeri tamamen örtülmüştür. O kişi, Amerika’dan sınır dışı edilen, Çin’de ulusal kahraman ilan edilen Qian Xuesen’dir.
Varlıklı ve reformist bir aileden gelen Qian, Çin’deki derecelerle süslü eğitim hayatını 1932’de Japonya’nın Mançurya’yı işgal etmesi ile başlayan gergin dönemde sorgulamaya başladı ve 1935 yılı itibari ile başarı vaadeden bir öğrenci olarak Amerikan Devletinden aldığı bursla MIT (Massachusetts Institute of Technology)’te devam ettirmek üzere Amerika’ya doğru yola çıktı. Fakat buradaki eğitimin Qian’a uymaması nedeni ile bir sene sonra Theodore von Kármán’ın altında çalışmak üzere Caltech’e (California Institute of Technology) geçti. Bilgisayar öncesi dönemde yaptığı hesaplamalarla hemen dikkati çeken Qian, kendisine Kármán’ın roket bilimi araştırma grubunda yer edindirdi ve 1939 yılı itibari ile Caltech’den havacılık doktorası edindi.
Amerika’nın Nazi dönemindeki havacılığa ilgisi oldukça yüksekti. Nitekim II. Dünya Savaşı’ndaki V1, V2 gibi öncü roketlerin ardında yatan bilimsel gelişmişlik Amerika için hep bir soru işareti olmuştu. Qian, Alman roket sistemleri hakkında raporlama yapan birimde çalıştı ve savaşın sonunda von Braun gibi Nazi Almanyasına hizmet eden önemli biliminsanlarını ve çalışmalarını ele geçirmek için yürütülen operasyonlar dahilinde Almanya’ya da gitti.
1949 yılına kadar herşey iyi gidiyordu. Ta ki Mao Zedong Çin Komünist Halk Cumhuriyeti’ni kurana kadar. Kapitalizm ile Komünizm ideolojilerinin çarpıştığı bir dönemde Çin, artık Amerika’nın şüphe dolu gözlerle baktığı bir ülke olmuştu. Aynı şekilde Çinli vatandaşlar da bu bakışlardan nasibini alıyorlardı.
Soğuk savaşın sürdüğü bir dönemde Senator Joseph McCarthy ve FBI, Amerika’daki komünistleri birer casus olarak nitelendirmekte ve onları avlamakta ısrarcıydı. Nitekim ülkedeki Çinliler için her an bir açık aranıyordu. Bu açık Qian adına kendisinin, FBI'ın Pasadena Komünist Partisi'nin bir toplantısı olarak nitelendirdiği etkinliğe katıldığını gösteren belge ile geldi. O dönem komünist partileri bir ideolojiden çok sistem karşıtlığı olanlar için davetkar bir tutum sergiliyordu ki buna Amerika’da ırkçılık ile karşılaşanlar da dahildi. Qian’ın parti üyesi olduğu veya herhangi bir ajanlık bağlantısı olduğu kanıtlanamasa da bu belge nedeni ile ilk önce 5 yıl ev hapsinde tutuldu ardından da sınır dışı edildi.
Bir daha Amerika’ya dönmeme sözü veren Qian, Çin’e temelli döndü ve Çin’de roket biliminin kurulmasına öncülük etti. Bu öncülük Çin’deki ilk havacılık mühendislerini eğitmesi ile alakalıydı ve Qian’ın Çin’e dönüşünden 15 yıl sonra Çin ilk roketini uzaya yolladı.
Amerika, zorla sınır dışı ettiği bir biliminsanının Çin’in uzay yolculuğundaki temellerini atmasına kendi elleri ile izin verdi. Radikal kararlar radikal sonuçlar doğurdu ve bugün hem dünyada hem uzayda Çin ile Amerika’yı rakip seviyesine taşıyan yolun kaldırımlarını döşedi
Yorum Bırakın