Bir gerçekçilik akımı olan realizm, 19. yüzyılın 2. yarısında romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak doğmuştur. Romantizm insanın bir makineden ibaret olmadığını, duygularıyla var olması gereken bir canlı olduğunu savunuyordu. Realizm'de duygu ve hayaller yerini, toplum ve insan gerçeklerine bırakır. Realizm akımının nasıl doğduğu da önem taşır: 19. yüzyılda bilim alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bilim adamlarının yaptıkları gözlemler ve deneyler, bilimin gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Bilimsel alanda yalnızca gözlenenlere, yani gerçeğe önem verilmesi, Auguste Comte'un Pozitivizm felsefesinin, insanın sadece gördüğüne inanması gerektiğini savunmasının edebiyata yansıması olmuştur. Böylece Pozitivizmin de etkisiyle realizm akımı doğmuştur. Realizm akımının özelliklerine baktığımızda, gerçeklerin ön planda olduğunu görürüz. Bu akımda yaşanan ve gözlenen gerçek bütün çıplaklığıyla anlatılır. Realist sanatçılar, eserlerinde yaşamın gerçeklerini dile getirirler. Yalnızca yaşananın anlatılmasına yönelen gerçekçiler, olaylar ve kişiler karşısında tarafsız davranırlar. Eserlerine kendi duygu, düşünce ve yorumlarını katmazlar. Çünkü realizmde doğayı olduğu gibi kopya etmek esastır. Gerçekler anlatılırken kişilerin psikolojileri, onların kişiliklerini etkileyen çevrelerin tanıtımı, içinde bulundukları ortam ayrıntılarıyla verilir. Bu sebeple de realist sanatçılarda betimleme en önemli anlatım biçimi olarak dikkat çeker. Genellikle yoksul kesimi, işçileri, köylüleri ve gündelik yaşamın en basit gerçeklerini hiçbir duygusallığa ve yüceltmeye girişmeden aktarırlar. Peki realizmin amacı neydi? Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, çağdaş eserleri üretmek ve konularını toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmekti. Realizmin amacı, gündelik yaşamın önyargısız, bilimsek bir tutumla incelenmesi ve nesnel bir bakış açısıyla ortaya konmasıdır. Sanatçılar, gözle görülüp elle tutulanı tıpkı bir ayna gibi ifade ederler. Fransa'da realizmin başlıca ustaları Millet, Courbet, Daumier'dir. Bu akımın adını koyan kişi Gustave Courbet (1819-1877) olmuştur. Courbet 1855 yılında, bir barakada açtığı kişisel sergisine ''Le Realisme'' adını vermiştir. Courbet'in gerçekçiliği , sanatta bir devrimin başlangıcı olacaktı.
Yorum Bırakın