Advertisement
Advertisement

Bir taksi koltuğundan insanlara ve şehirlere bakış: Night On Earth (1991)

Bir taksi koltuğundan insanlara ve şehirlere bakış: Night On Earth (1991)
  • 1
    0
    0
    0
  • Bir taksi koltuğundan insanlara ve şehirlere bakış: Night On Earth (1991)

       Jim Jarmusch’un senaryosunu yazıp yönettiği 1991 tarihli bir film olan Night on Earth, aynı gecede dünyanın 5 farklı şehrindeki (sırasıyla Los Angeles, New York, Paris, Roma ve Helsinki) taksilerde geçen ilginç hikayeleri 5 bağımsız bölüm halinde anlatıyor. Jim Jarmusch filmin senaryosunu 8 günde yazmış ve şehirlere aklındaki oyuncu kadrosuna göre karar vermiş. Film izlenirken oyuncuların şehirlere tam oturduğu hissediliyor. Aynı zamanda her bölüm şehrin kendi dilinde çekildiği için filmin her kısmı izleyiciyi içine çekiyor ve adeta izleyicinin taksideki diğer yolcuymuş gibi hissetmesine sebep oluyor. Konular her ne kadar birbirinden bağımsız gibi gözükse de temelde insanların ruh halleri, konuşmaları ve başlarından geçen olaylar dram ve komedi unsurlarıyla birleştirilip izleyiciye sunuluyor. Bu bağlamda senaryo da bir bütünlük arz ediyor. Tom Waits’in müzikleriyle de film izleyenlere keyifli bir 2 saat 9 dakika yaşatıyor.

    Dikkat, yazının bundan sonraki kısmı izlemeyenler için spoiler içerebilir.

    Los Angeles

       Asi ve başına buyruk bir tipleme olan taksi şoförü Corky ile bir cast direktörü olan Victoria’nın yolları şans eseri Los Angeles’ta bir havaalanında kesişir. Corky, Victoria’yı yolcu olarak alıp Beverly Hills’e doğru yola koyulur. Victoria yolda telefon görüşmesi yapar, erkek arkadaşından bir türlü haber alamıyordur. Aslında birbirine zıt gibi görünen iki kadın “erkekler” konusunda aynı fikirde birleşir ve aralarındaki diyalog başlar. Corky doğru kişiyi, onu tüm ruhuyla düzgünce seven birini bulursa evlenip bir sürü çocuk yapmak istemektedir. Konu taksi şoförlüğüne gelince de Corky aslında bu mesleği idareten yaptığını ve asıl hayalinin araba tamirciliği olduğunu belirtir. İkilinin aralarındaki diyalog gelişince o sırada yeni bir oyuncu arayışında olan Victoria, Corky’nin tam da bu role uygun olduğunu fark eder ve rolü ona teklif eder. Ancak Corky hayalleri uğruna şaşırtıcı bir şekilde “film yıldızı” olmayı reddedip şimdilik halinden memnun olduğunu ve ileride gerçekten araba tamircisi olmak istediğini söyler. Victoria buna karşı gerçekten şaşırır ama saygı duyar.

       Bu bölümde ikilinin arasında gelişen samimiyet diyaloglara da yansır ve komik diyaloglar ortaya çıkar. Ayrıca bazı insanlar için film yıldızı olmak gibi büyük şeylerin, küçük ama mutlu hayallerinin yanında bir şey ifade etmediğini gözler önüne serer.

    New York

       Evine dönmek için taksi bekleyen ama hiçbir taksicinin durmadığı YoYo adındaki adam için en sonunda Doğu Almanya göçmeni olan, taksiciliğe yeni başlamış Helmut adında bir taksici durur. Sonunda taksi bulabildiği için rahatlamış olan YoYo; araca bindiğinde bırakın New York sokaklarını bilmeyi, araba sürmeyi bile bilmeyen biriyle karşılaşınca şoför koltuğuna geçer ve sürmeye başlar. Helmut ailesi olmayan, geldiği yerde sirkte palyaçoluk yapan, yarım yamalak İngilizce konuşabilen neşeli ve saf bir adamdır. YoYo da neşeli bir kişiliğe sahip olduğundan ikilinin arasındaki diyaloglar ilginç ve komiktir. Araca YoYo’nun üvey kardeşinin de araca binmesiyle yolculuk iyice absürt ve komik bir hal alacaktır. Filmin bu kısmında her ne kadar komedi unsuru bol olsa da, yolculuğun sonunda Helmut karmakarışık New York sokaklarında yalnız kalınca dram unsuru ağır basar. Belki de büyük New York hayalleriyle buraya göçmüş olan taksici, aslında her şeyin göründüğü gibi olmadığının farkına varır. Ayrıca taksi dışındaki kısa mekan çekimleri de şehrin kargaşasını ve büyüklüğünü çok iyi yansıtmaktadır.

    Paris

       Filmin bu kısmında Fildişili olan siyahi bir taksi şoförü, kendisiyle dalga geçen ve kendilerini “büyük adam” olarak tanımlayan iki diplomatı taksisinden atar ve kısa bir süre sonra kör bir kadın yolcu alır. Zamanında belki ten renginden, belki memleketinden dolayı çokça ayrımcılığa maruz kalmış olan şoför; farkında olmadan kendisi de kadına ayrımcı ve ilginç bir şekilde merak ettiği sorular sormaya başlar. Filmin en güzel ve kültleşmiş diyaloglarına bu bölümde rastlamak mümkündür. 

    -             Körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?

    -             Öyle mi? Bilemem, ben hiç kör görmedim ki.

     

    -             Madem o kadar akıllısınız, size bir soru sorayım. Sorum şu: Benim ten rengim ne?

    -             Kahrolası renklerden bana ne?

    -             Ama insanların tenleri farklı renktedir.

    -             Bana bak! Yeşil ya da… bir havuç gibi mavi olman beni ilgilendirmez! Benim için renk sözcüğünün bir anlamı yok. Renkleri hissediyorum ben. Ama tabii sen bunu asla anlayamazsın!

     

       Bölümün sonunda kadın araçtan indikten sonra da taksicinin kaza yapmasıyla, aracına vurulan diğer adamın taksiciye “Kör müsün!” diye bağırması tebessüm ettirir. Bu bölüm zekice diyaloglarıyla ve oyunculuklarıyla izlerken gerçekten keyif verir.

    Roma

       Filmin belki de en absürt bölümü Roma’dır. Çılgın bir taksici, gecenin köründe Roma sokaklarında çılgınca turlamaktadır. Gerçekten “deli” denilebilecek bir kişiliğe sahip olan bu adam, arabasına bir din adamını alır ve olaylar gelişir. Pedere günah çıkarmak istediğini söyler ve toplum tarafından yadırganan absürt cinsel yaşamını anlatır. Bunları anlatırken de hiç pişmanlık hissediyormuş gibi görünmez. Diğer bölümlerin aksine bu bölüm çoğunlukla monolog olarak ilerler çünkü peder fazla konuşmaz. Taksici Gino’yu canlandıran Roberto Benigni bu bölümde adeta oyunculuğunu konuşturur. Konuşmalarının çoğu da doğaçlamadır. Filmin içindeki en absürt komedi unsuru barındıran yer burasıdır, hatta hikayenin sonunda pederin ölmesi bile bu bölüme dram unsuru katmaz. Ayrıca Jim Jarmusch objektifinde dinin merkezi olarak anılan İtalya’da bile Roma’da sokağın ortasında sevişen insanları ve taksici gibi ilginç arzuları olanları din adamlarıyla bir arada gösterir. Gerçekten orijinal ve absürt bir bölümdür.

    Helsinki

       Helsinki bölümü, baştan sona dramatik bir havada geçer. Karlı ve soğuk bir günde üç adet sarhoş adamı taksisine alan şoför, sızmış adama ne olduğunu sorar. Arkadaşları bugünün onun için en kötü gün olduğunu söyler. Aynı gün içinde işten atılmış ve arabası hurda olmuştur. Eve gittiğindeyse 16 yaşındaki kızının hamile olduğunu öğrenir ve karısı da iyi bir baba ve eş olmadığı için adamı evden kovar. Taksici ise bundan daha kötü şeyler olabileceğini söyler ve kendi hikayesini anlatmaya başlar. Taksici ve eşi bir sene boyunca çocukları olsun diye uğraşmıştır. Eşi hamileliğinin altıncı ayında doğum yapar, doktor bebeklerinin en fazla bir hafta yaşayabileceğini söyler. Adam da çok üzüleceği için en başından bebeği çok sevmemeye, bağlanmamaya karar verir. Bu onun için tabii ki çok zordur. Ancak aradan haftalar geçmesine rağmen bebek hala hayattadır. Doktor hala umutlanmamalarını söylemektedir ancak bebek yaşadıkça ailenin umudu artar. En sonunda aile bebeğine ihtiyacı olan sevgiyi vermeleri gerektiğinin farkına varır ve hastane yoluna koyulur. Ancak bebeklerine sevgilerini gösteremeden bebekleri ölmüştür. Hikayenin sonunda taksiyi çok büyük hüzün kaplamıştır. 

       Ancak bölümün sonunda herkes kendi yoluna gittiğinde, herkesin kendi derdinin kendine olduğu anlaşılır. Bu materyalist dünyada herkes kendi hayatını yaşar, kendi dertlerini kafaya takar. Bu bölümde şehrin karanlık havasıyla beraber insan psikolojisi çok iyi işlenmiştir.

       

       Sonuç olarak taksi ve şehirler üzerinden işlenen insan konusu, dar mekanlara rağmen özgün diyaloglarla ve harika oyunculuklarla başarılı bir şekilde aktarılmıştır Night on Earth filminde. Bizlere de izlemek düşer.

     

                                                                                                                                Orhan Türdin

    Yararlandığım, fikir aldığım, düşüncelerimi geliştirdiğim kaynaklar:

    https://www.bagimsizsinema.com/dunyada-bir-gece-night-on-earth-film-elestirisi.html

    https://filmloverss.com/dunyada-bir-gece-insanlar-ve-sehirlere-dair/

                                                                                                


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.