Öncelikle kimdir bu Peter Pan, ondan biraz bahsedelim. 2000'li yılların başlarında çocuk olanlar, Peter Pan'i tv'den hatırlayacaktır. Çizgi filmleri yayınlanan Peter Pan, büyümeyi kabul etmeyen, eğlenceli, macera tutkunu ve oldukça haylaz bir çocuktu. Hiç bitmeyen çocukluğunu, varolmayan ülke Neverland isimli adada, arkadaşları ile maceradan maceraya koşarak sürdürürdü. İşte bu yazıda bahsedeceğim durum yada hastalık da (bilim dünyasınca öyle kabul edilmesede) diyebiliriz, tam da böyle bir etkiye sahip. Peter Pan sendromu kişinin büyümeyi reddetmesi, yaşı her ne olursa olsun, çocukça hareketler sergilemesi ve bunu normal bir davranış olarak görmesi gibi durumlarda ortaya çıkar. Okuduğum, araştırdığım ve gözlemlediğim durumlardan yola çıkarak, olayı kendi bakış açımla değerlendirmeye çalışacağım. Lütfen sizde okuduğunuz esnada, içsel bir sorguya tutun kendinizi. Yani örneğin, ben bugün hala, çocukken çok sevdiğim bir film olan Evde Tek Başına'yı tv'de görsem, oturup heyecanla izlerim. Bu gibi örnekleri kendinize dönük şekilde değerlendirin sizlerde.

 

 

Küçükkken bir çoğumuzun hayalleri olmuştur. Çoğu erkek, güzel bir arabanın hayaliyle büyümüştür en basitinden. Yada çoğu kadın, annesinin topuklu ayakkabısı, şık bir elbisesi ve makyaj malzemeleri ile geleceğin provalarını yapmıştır. Çocukluk, garip bir şekilde; hem farkındalık nedir bilinmeyen, anın tadı denen şeyden bir haber geçirilen bir dönem, hemde bunun tam tersi; her duygunun derinlemesine hissedildiği ve yüksek bilince sahip olduğumuz bir dönemdir bana göre. Hayaller ve gerçek dünyanın büyük bir karmaşıklıkla iç içe olduğu bir dönemdir desem, daha iyi ifade etmiş olurum. Bazı zamanlar bir an önce büyümek isteriz, çünkü bizi mutlu edeceğine inandığımız hayallerimiz vardır, buna kendimizi inandırmışızdır çocuklukta. Bazense hiç büyümek istemeyiz. Büyümenin mutsuzluk getireceğine inandığımız olaylara şahit oluruz çünkü. Örneğin anne ve babası çalışan, çoğu zaman yalnız vakit geçiren bir çocuk için bu geçerli bir durumdur. Biz insanlar yaşam boyu büyümeyi sürdüren varlıklarız. Soralım kendimize, hayatımız çoğunlukla geçmişteki güzel anıları düşünerek geçmiyor mu ? Birçoğunuzun bana katıldığını biliyorum... 

Kendimde Peter Pan sendromuna sahip olduğumu düşünen biri olarak, zihnimin içinde geriye doğru gittikçe huzura eriyorum... Özellikle, çocukluğumun belli bir dönemi var ki, o günleri düşündüğümde, günlük hayata adapte olmakta bir hayli zorlanıyorum.  

Yazının başında da bahsettiğim gibi, bu sendrom bilimsel verilere dayandırılamıyor.  O yüzden sizde kendinize belli başlı sorular sorarak veya kendinizi dışarıdan biriymiş gibi gözlemlemeyi deneyerek, teşhis koyabilirsiniz. :) 

Sona gelirken tekrar belirteyim, bu her ne kadar bilimsel verilere dayandıralan bir durum olmasa bile, dikkat etmekte fayda var. Çünkü siz her ne kadar çocukluğun masumiyeti, dürüstlüğü ve heyecanıyla yaşamayı arzuluyor olsanızda, sizi anlamayacak, farklı yargılayacak milyonlarca insanla karşılaşacaksınız yaşam boyunca. Eğer bunun farkında olmazsanız, yalnızlaşmanız, hayattan kopuk ve asosyal biri olmanız işten bile değildir.  Ve son bir söz ile bitirmek istiyorum: 

Dünya içimizdeki çocuğu öldürmekte, oldukça kararlı malesef. O yüzden o çocuğu, her insanla tanıştırmaktan kaçının dostlarım. 

Okuduğunuz için teşekkür ederim, esen kalın...