Green Day'in Politikayı Müzikle Harmanladığı Albüm: "American Idiot"

Green Day'in Politikayı Müzikle Harmanladığı Albüm: "American Idiot"
  • 7
    0
    0
    1
  • Underground bir müzik türü olarak doğan punk rock, özellikle Blink-182'nun Enema Of State albümünü yayımlamasından sonra ana akım müziğin önemli parçalarından birine dönüştü. Geleneksel ve kalıplaşmış davranış ve yaşam biçimine karşı yıkıcı bir tavır içeren punk rock türününün en önemli temsilcilerinden biri de kuşkusuz Green Day'dir. 1994'te yayımladıkları Dookie albümü ile ilk kez dünya çapında başarı elde eden grup, bu başarısını sırasıyla Insomniac ve Nimrod ile sürdürmeye devam etti, ta ki 2000 yılında çıkardıkları Warning isimli albüme kadar. 

    Folk türünün ögelerini barındıran albüm, hem punk türünden uzak olduğu için dinleyiciler tarafından oldukça eleştirildi hem de pek çok müzik eleştirmeninin deyimiyle ticari bir hayal kırıklığı oldu. Bu durumun arından grup, punk rocktan uzaklaşmanın kötü bir fikir olduğunu düşünerek 4 aylık bir çalışmanın ardından yeni albümleri Cigarattes and Valentines için 20 adet demo şarkı hazırladılar, ancak talihsizlikler peşlerini bırakmadı ve bu kayıtlar çalındı. Kendilerinin en iyi işlerinin bu albüm olmadığını düşünen grup, aynı şarkıları tekrar kaydetmek yerine yepyeni bir albüm hazırlamaya karar verdiler. 

     

    O dönemde The Who grubundan ve Batı Yakası Hikayesi, İsa Mesih Süperstarı gibi müzikallerden ilham alan grup, bunun sonucunda punk rockın yanı sıra rock opera olarak da değerlendirilen konsept bir albüm ortaya çıkardılar, ve bu albüm dönemin en başarılı albümlerinden biri olan American Idiot'tı. 

    American Idiot, "Jesus of Suburbia" olarak bilinen bir banliyö gencinin (ya da asıl ismiyle Jimmy'nin) büyüme hikayesini anlatan bir konsept albüm. Green Day, albüm boyunca George Bush dönemindeki Amerika, 11 Eylül Saldırısı gibi konulardaki düşüncelerini bu karakterin gözünden dile getiriyor. Bu konular aynı zamanda "öfke ve aşk" teması üzerinde ilerliyor ki albümün kapağı da aslında bu tema üzerine oluşturulmuş. 

     

    Kapağa baktığımızda ilk aklımıza gelen şey kalp şeklinde bir bomba tutan bir el, ancak dikkatle incelediğimiz zaman kapakta öfkeyi temsilen bir yumruk ve aşkı temsilen bir kalp bulunduğunu görebiliriz. Şarkıları detaylı bir şekilde inceledikçe hem Jesus Of Suburbia karakterinin hayatının bu tema üzerinde nasıl şekillendiğini hem de bu hikaye ile Green Day'in asıl dile getirmek istedikleri arasındaki bağlantıyı daha net bir şekilde göreceğiz. 

     

    Albümün hikayesi kadar ortaya çıkma süreci de bir o kadar ilginç. Albüm üzerinde çalıştıkları süre zarfında grup kendilerine "30 saniyelik şarkılar" yazma konusunda meydan okumuş ve bu fikir bazı ilginç parçalar ortaya çıkarmış. Grubun solisti Billie Joe Armstrong, bu süreci "Birbirimizi geçmeye çalıştıkça daha ciddi olmaya başladı. Bir şey bulana kadar bu küçük yarım dakikalık parçaları birleştirmeye devam ettik." cümleleriyle açıklıyor. Hatta Homecoming ve aynı zamanda gruba kendi rock opera versiyonlarını sürdürme fikrini veren destansı Jesus of Suburbia'nın başlangıcı da bu meydan okuma sayesinde oluşan iki önemli parça. Bu süreçler dahil toplam 3 ayda hazırlanıp yayımlanan albümün bu kadar kısa bir sürede ortaya çıkmasının sebebi ise yapımcı Rob Cavallo'nun grubu cesaretlendirmesi sonucu o dönemde dünyada meydana gelen bazı siyasi olaylardan ve medyanın söz konusu olayları haberleştirmesinden ilham alan malzemenin birden akmaya başlaması.

    Albüme müzikal açıdan bakacak olursak Green Day'in birden seviye atladığını ve müziğini farklı bir boyuta taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Albüm oldukça yüksek gitar sesleri ve güçlü ritimler içerirken aynı zamanda akustik alt yapılar barındırmasıyla ana tema olan "öfke ve aşk"ı sadece sözlerle değil, bestelerle de dinleyiciye yansıtmakta. 

    Gruba hem Grammy Ödül Töreni'nde hem En İyi Rock Albümü hem de Yılın Kaydı dallarında ödül kazandıran albümdeki şarkıları gelin daha yakından inceleyelim.


    1. American Idiot

    Albümün açılış şarkısı olan American Idiot, hikayenin geri kalanının gerçekleşeceği sahneyi belirliyor. Bush dönemindeki Amerika'yı ele alan şarkı albümdeki açık ara en politik şarkılardan biri. Şarkıda Amerika medya tarafından doygunluk nedeniyle aptallaştırılan ve haklarından mahrum bırakılanlara karşı uyuşmuş bir ülke olarak anlatılıyor. Nakarat kısmında ise grup, kitle iletişim araçlarının bize geleceğimiz hakkında yaşaması imkansız olan ideal vizyonları nasıl sunduğunu anlatırken çoğu zaman insanların boş ve başarısız gibi hissetmelerine neden olduğunu söylüyor. Ana karakterimizle de tam olarak bu bozuk medya takıntılı Amerika'da tanışıyoruz.

    "Welcome to a new kind of tension
    All across the alienation
    Where everything isn't meant to be okay
    In television dreams of tomorrow
    We're not the ones who're meant to follow
    For that's enough to argue"

    Müzikal anlamda baktığımızda ise folk türündeki Warning'in getirdiği başarısızlık sonucunda karşımızda daha kendi punk rock kimliğine dönen bir Green Day görüyoruz. Albümdeki genel rock opera havasını en az taşıyan şarkılardan olan American Idiot, güçlü ve yüksek gitar rifflerinin Billie Joe'nun hırıltılı vokalleriyle olan uyumuyla bir bakıma da eski hayranların gönlünü alma amacını taşıyor diyebiliriz. 


     


     2. Jesus Of Suburbia

    Sonunda albümümüzün ana karakteri olan Jesus Of Suburbia lakaplı Jimmy ile tanışıyoruz. İçerisinde toplam 5 adet bölüm bulunan şarkı toplam 9 dakika sürse de hem dinleyiciyi sıkmıyor hem de 5 farklı melodinin birbiriyle nasıl bu kadar uyumlu olabileceğini göstererek bizleri şaşırtıyor. Yer yer basit bir ritme sahip olan şarkı kimi yerlerde daha pop punk özellikleri taşırken kimi yerlerde daha rock müziğe yaklaıyor Melodilerin kullanımı biraz da hikayenin hangi kısmında olduğumuza göre değişiyor diyebiliriz, ki bu sebeple Jesus Of Suburbia tam olarak bir rock opera şarkısı.  

    Özellikle bu şarkıyı yazdıkları sırada grup sadece The Who'nun Tommy'si ve David Bowie'nin Ziggy Stardust and The Spiders From Mars'ı gibi klasik rock operalarını ve konsept albümlerini dinlemekle kalmadı, aynı zamanda Broadway müzikallerinden, klasik rock etkilerinden bazılarından fikirler aldı. Klasik rock türünü bu denli örnek almalarına rağmen aynıu zamanda kendi dönemlerinde popüler olan grunge ve hip-hop türlerinden de oldukça ilham aldılar. Bu sebeple de hem klasik rock kitlesini hem de dönemin müzik dinleyicisini bu şarkıya çekmeye başardılar.

    Yukarda da bahsettiğimiz gibi şarkı 5 adet bölümden oluşuyor, bunlar:

    I. Jesus Of Suburbia

    II. City Of The Damned

    III. I Don't Care

    IV. Dearly Beloved

    V. Tales Of Another Broken Home

     

    Bu 5 kısım birbiri ardına bir hikaye anlatırken bir araya geldiğinde bizlere albümün en büyük iki tamasını veriyor: öfke ve aşk. Bu bakımdan albümün temasını en iyi şekilde anlayabildiğimiz şarkı Jesus Of Suburbia desek pek de yanlış olmaz. Genel hatlarla şarkı hakkında bilgi sahibi olduğumuza göre gelin biraz da bu beş bölüm özelinde konuşalım. 

     

    I. Jesus Of Suburbia

    Açılış bölümü bize ana karakterimizin biyografisini ve onun ilgisizlik ve çelişkilerle dolu bir dünya tarafından nasıl şekillendirildiğini gösteriyor. Aslında karakterimiz bir bakıma American Idiot'ta bahsedilen umutsuz ve başarısız olduğu kendisine empoze edilmiş, ilham edilen pek çok gençten sadece biri. ABD'nin Anytown kentinden, ebeveynleri pek anlaşamayan ve yaşamını sürdürmek için uyuşturucu ve alkole başvuran karakterimiz kendisini tanımlarken "Ben öfkenin ve aşkın oğlu The Jesus Of Suburbia"yım diyerek hem albümün temalarını bize sunuyor hem de grubun din ve toplum hakkındaki görüşlerini anlamımızı sağlıyor. 

    Daha basit bir ritimle ve daha pop punk tarzında açılan şarkı bizi yavaş yavaş ana olaylara götürürken akılda kalıcığıyla şarkıya devam etmemizi de sağlıyor. 

    "I'm the son of rage and love
    The Jesus of Suburbia
    The bible of "none of the above"

    ...

    And there's nothing wrong with me
    This is how I'm supposed to be
    In a land of make-believe
    That don't believe in me"

     

    II. City Of The Damned

    Bir sonraki bölüm olan "City Of The Damned"de, karakterimizin çaresizce anlam arayışına başladığı, çorak bir arazi olarak resmedilen memleketiyle tanışıyoruz. Kimsenin umrunda olmayan, kendi kaderine terk edilmiş, yaşayanların kendilerini kaybolmuş hissettiği lanetli bir şehir...

    "City of the dead (Hey! Hey!)
    At the end of another lost highway (Hey! Hey!)
    Signs misleading to nowhere
    City of the damned (Hey! Hey!)
    Lost children with dirty faces today (Hey! Hey!)
    No one really seems to care (Hey!)"

     

    III. I Don't Care

    Bu kaynaklarda hiçbir anlam ya da güzellik bulamayan Jesus Of Suburbia, bu duygusuzluğu ve hissizliği vaaz etmeye başlar ve yaşam tecrübesini paylaşan takipçiler kazanır. Kendisi gibi olanlar ise sürekli savaş başlatan ikiyüzlü bir toplum tarafından yetiştirilmiş,ötelenmiş ve ihmal edilmiş gençlerdir.

    Bu kısımda biraz daha rock elementleriyle karşılaşmaya başlıyruz ve hızlı ritimler, güçlü bir vokal bizlere o öfke duygusunu etkili bir şekilde yansıtıyor. 

    "Everyone's so full of shit
    Born and raised by hypocrites
    Hearts recycled, but never saved
    From the cradles to the grave
    We are the kids of war and peace
    From Anaheim to the Middle East
    We are the stories and disciples of
    The Jesus of Suburbia!"

     

    IV. Dearly Beloved

    Öfke dolu "I Don't Care" kısmının ardından gelen "Dearly Beloved"deki aşk teması yine bize temalar arasındaki çatışmayı gösteriyor. Burada karakterimiz sorunun kendisinde mi yoksa kendisini bu hale getirenlerde mi olduğunun iç hesaplaşmasını yaparken müziğin ritmi düşüyor ve daha sakin bir şekilde bize o sorgulamanın içine bırakıyor.

    "Dearly beloved, are you listening?
    I can't remember a word that you were saying
    Are we demented, or am I disturbed?
    The space that's in between insane and insecure"

     

    V. Tales Of Another Broken Home

    Şarkının son bölümünde, Jesus Of Suburbia, kendisini bitkin durumda bırakan banliyöleri geride bırakmak için yola koyulur. Şarkı onun evden ayrılmasıyla bitiyor. Şarkı daha upbeat bir melodiyle sona eriyor ve bu da bize hikayenin daha bitmediğini aksine daha yeni başladığını belirtiyor. 

    "I lost my faith to this
    This town that don't exist
    So I run, I run away
    To the lights of masochists"

     

     

    3. Holiday

    Yalanlarla ve boş vermişlikle dolu memleketinin kendisine uygun olmadığını anlayan karakterimizin evden ayrılışının getirdiği heyecanla gerçek hayat sorunlarını görmediği ve kendisini tatilde hisettiği ilk birkaç gününü anlatan Holiday, sanki eğlenceli bir şey anlatılıyormuşçasına oldukça yüksek bir ritme sahip, ancak sözlere baktığımızda aslında şarkıda Bush Dönemi'nin, özellikle de Irak Savaşı'nın oldukça açık bir şekilde eleştirildiğini görüyoruz. Özellikle de şu sözlerle:

    "Sieg Heil to the president Gasman
    Bombs away is your punishment
    Pulverize the Eiffel towers
    Who criticize your government
    Bang bang goes the broken glass, and
    Kill all the fags that don't agree"

    Şarkının yüksek ve eğlenceli bir ritme sahip olup böyle ağır eleştiriler içermesi de bir bakıma karakterimizin içinde bulunduğu ortamın sorunlarına ne kadar uzak olduğunu anlamamazı sağlıyor. Punk rock türünün her türlü güçlü ögesini içeren şarkıda albümün rock opera havası da hala sürmekte.

     

    4. Boulevard Of Broken Dreams

    American Idiot'ı rock opera türündeki bir konsept albüm yapan en önemli unsurlardan biri de şarkılar arasındaki geçişlerin kusursuzluğu. Albümü dinledikçe pek çok duyguyu peşi sıra bizlere hissettiren albüm bu yönüyle gerçek hayatın ta kendisi gibi. 

    Bu durumu en çok da Holiday gibi upbeat bir aşrkının peşine gelen daha kasvetli, daha akustik ögeler barındıran Boulevard Of Broken Dreams'te görüyoruz. Her ne kadar şarkılara tek tek bakıyor olsak da albümün orijinalinde bazı şarkılar ikili bir şekilde karşımıza çıkıyor, Holiday ve Boulevard Of Broken Dreams ikilisi de bunkardan biri. 

    Bu şarkıda, Jesus Of Suburbia ilk zamanlar koştuğu şehrin caddesinde yürürken zaman ilerledikçe kendisini tamamen yalnız hissettiği bir depresyonla mücadele ederken buluyor. Holiday ve Boulevard Of Broken Dreams'in peş peşe gelmesi de bir bakıma bize Jesus Of Suburbia üzerinden hayatın gerçeklerini anlatıyor. Sürekli mutlu hissetmemizin mümkün olmadığını, hayatta yalnızlık, depresyon gibi duyguların da var olduğunu ve bunları aslında hepimizin yaşadığını, yalnız olmadığımızı anlatıyor. 

    "Read between the lines
    What's fucked up, and everything's all right
    Check my vital signs
    To know I'm still alive, and I walk alone"

    Akustik gitarla elektronik gitarın birbiriyle uyum içerisinde olduğu şarkı aynı zamanda gruba 2006 yılında yapılan Grammy Ödülleri'nde Yılın Kaydı ödülü kazandırdı.  

     

    5. Are We The Waiting

    Tüm o gösterişli sözler ve büyük korolardan sonra, Green Day'in havayı ne zaman bastıracağını iyi bildiğini bu şarkıda açık bir şekilde görüyoruz. Billie Joe'nun seyrek, tınlayan davul sesleri ve yankılı gitarlara eşlik eden hafif vokalleri şarkının ana düşümcesi olan hayal kırıklığını oldukça başarılı bir şekilde yansıtıyor. 

    Ana karakterimiz bulunduğu sorunlu ortamdan kaçtıktan sonra yaşadığı depresyonun ardından bu kez sorunun başından beri kendisinde olup olmadığını sorgularken hayallerinin birer peri masalından ibaret olduğunu, hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğini düşünmeye başlııyor. Bu noktada tıpkı omzundaki melek ve şeytan gibi karakterinin iki ayrı parçası olan Jesus Of Suburbia ve St. Jimmy personaları arasında bir çatışma başlıyor. Bu noktada karakterimiz herkesten üstün olarak gördüğü, yol gösterici Jesus Of Suburbia personasının bir yalandan ibaret olduğunu düşünerek bizi St. Jimmy personasıyla tanıştırıyor ki bu da albümdeki bir diğer şarkı. 

     

    "Forget me nots, second thoughts live in isolation
    Heads or tails, fairytales in my mind
    Are we we are, are we we are the waiting unknown
    The rage and love, the story of my life
    The Jesus of Suburbia is a lie"

     

    6. St. Jimmy

    Kendi kimliğini sorgulamaya başlayan hayal kırıklığına uğramış Jesus Of Suburbia, bu üzüntüsünü öfkeye dönüştürerek yeni bir kimliğe, Saint Jimmy'ye bürünüyor. Bu değişim "Are We The Waiting" atmosferinden klasik, basit bir punk sesine geçişle birlikte müziğe de yansıyor. 

    Are We The Waiting ile St. Jimmy ikilisinin albümde birbirini ardına konması ise karakterimizin alter egolarının birbirine hem ne kadar zıt hem de birbiriyle ne kadar iç içe olduğunu görmemizi sağlıyor. Klasik rifflere sahip bir parçadan birden ani bir punk soundunun gelmesi ise bir kez daha rock opera türünden bir eser dinlediğimizi kanıtlıyor. 

    "My name is Jimmy, and you better not wear it out
    Suicide commando that your momma talked about
    King of the forty thieves, and I'm here to represent
    The needle in the vein of the establishment"

     

    7. Give Me Novacaine

    “Give Me Novacaine”, temelde Jesus Of Suburbia'nın hayatındaki stresi atmak için uyuşturucu almak istemesi ve ikinci kişiliği St. Jimmy'den güvence istemesini anlatıyor. Ancak St. Jimmy'nin Jesus Of Suburbia'nın hayal gücünün bir ürünü olduğu açısından bakıldığında, bu şarkının karakterimizin olmak istediği kişilik olan St. Jimmy olabilmesi için kendi kişiliğini uyuşturucu bastırmaya çalışması hakkında olduğunu anlıyoruz. Bu noktada karakterimiz artık dibinde dibi bir konuma iniyor. 

    Enstrümantalite şarkı boyunca yavaş ileriyor ve nakarat kısımlarında az da olsa patlıyor. Bir önceki şarkıdaki öfkeli punk havasına baktığımız zaman bu şarkıyı müzikal anlamda bir mola olarak değerlendirebiliriz. Bunun yanı sıra "Give Me Novacaine" hem sayısal olarak hem de işlenen temalar olarak albümün tam ortadaki şarkısı. Önceki 6 şarkıda daha çok öfke, depresyon gibi ağır temalar işlenirken "Give Me Novacaine"den sonra gelen diğer 6 şarkıda daha çok aşk teması işlenmekte ki bu kısma birazdan geleceğiz.  

     

    "Out of body and out of mind
    Kiss the demons out of my dreams
    I get the funny feeling that's alright
    Jimmy says it's better than here
    I'll tell you why"

     

    8. She's A Rebel

    "Give Me Novacaine"in hemen peşine gelen She's A Rebel, bizi yeni bir karakterle tanıştırıyor: Whatsername. Hikayemizin bu kısmında, Jesus Of Suburbia, aşık olduğu bu özgür ruhlu, asi kadınla tanışır. Bu aşk sayesinde Jimmy, ilk başta neden bu şehre geldiğini hatırlamaya başlar ve bu devreüimci ruhlu aşkı sayesinde kendisinde o eski gücü ve isteği bulmaya başlar. Müzikal olarak Holiday'e benzeyen şarkı, tipik bir punk rock şarkısı olarak karşımıza çıkıyor.  

    Bu şarkıyla birlikte albümün ikinci kısmına yani aşk temasına geçiş yapıyoruz.

    "She sings the revolution
    The dawning of our lives
    She brings this liberation
    That I just can't define
    Well, nothing comes to mind"

     

    9. Extraordinary Girl

    “Extraordinary Girl” bongo sesleriyle ve daha mistik bir havayla başlayan şarkı albümde bulunan en deneysel şarkı olarak karşımıza çıkıyor. Konu olarak ise daha önce “She's a Rebel”da tanıtılan Whatsername'in asiliği ve Jesus Of Suburbia'nın bu serseri tavra nasıl aşık olduğunu anlatılıyor.

    Şarkıda her iki karakteri karşılaştırılıyor ve Whatsername güçlü iradeli bir kadın olarak gösterilirken, Jesus Of Suburbia hayatta hiçbir hedefi olmayan zeki ve depresif bir adam olarak gösteriliyor. Aslen Whatsername, ana karakterimizin yalnız ruhunu bastıran sert, asi bir kişilik olan ikinci kişiliği St. Jimmy'e çekilir. Çünkü St. Jimmy, Whatsername'in sevdiği türden bir adamdır. İkisi de birbirinden hoşlansalar da iki kişilikleri çatışır ve ilişkileri yürümemektedir. 

    Şarkı ayrıca, ne kadar isyankar görünse de Whatsername'in daha karanlık, daha hüzünlü bir yanı olduğunu gösteriyor, tıpkı Jesus Of Suburbia'nın St. Jimmy'nin daha hüzünlü yanı olması gibi. Bir bakıma bu ilişkinin amacının iki depresif ve ümitsiz insanın birbirini bulup kendilerine bir dünya yaratma çabası olduğunu söyleyebiliriz. 

     

    "She's all alone again
    Wiping the tears from her eyes
    Some days he feels like dying
    She gets so sick of crying"

     

    10. Letterbomb

    Şarkı Whatsername'in Jimmy'le alay ettiği ve başarısızlıklarını yüzüne vurduğu mektubundan bir kısımla başlıyor. Bu kısmı Bikini Kill'in solisti olarak tanıdığımız Kathleen Hanna seslendiriyor, ki kendisi Billie Joe'nun Whatsername karakterini yaratırken ilham aldığı kişilerden biri. Karakterimiz Whatsername'in kendisine yazdığı ayrılık mektubu sayesinde, uyuşturucu sebebiyle bir manyanın içinde olduğunu ve aslında Jesus Of Suburbia'nın ve Saint Jimmy'nin sorunlu ailesinden ve bozulmuş ülkesinden taşıdığı travmalar sonucu oluşan iki uç karakter olduğunu fark eder. Babasının öfkesinden gelen Saint Jimmy, annesinin sevgisinden gelen Jesus Of Suburbia ve bu ikisinin bir araya gelmesiyle oluşan aptal bir Amerika.

    "You're not the Jesus of Suburbia
    The St. Jimmy is a figment of
    Your father's rage and your mother's love
    Made me the idiot America"

    Her ne kadar anlatı açısından bir vahiy olsa da müzikal olarak, “Letterbomb” Green Day'in eski işlerine oldukça benzeyen bir punk rock şarkısı, özellikle de grubun Insomniac albümündeki tarzına oldukça banzemekte.

     

    11. Wake Me Up When September Ends

    “Wake Me Up When September Ends”, American Idiot'ta albümün hikayesiyle doğrudan bağlantısı olmayan tek şarkı olarak karşımıza çıkıyor.

    Şarkı Green Day'in solisti Billie Joe Armstrong'un 1 Eylül 1982'de özofagus kanserindenhayatını kaybedeb babası hakkında. İddiaya göre başlık, 10 yaşındaki Billie Joe 'nun babasının cenazesinden sonra annesiyle arasında geçen bir olaya dayanıyor. Kendisini odasına kilitleyen Billie Joe, annesi kapıyı çaldığında “Eylül bitince beni uyandır (Wake me up when September ends)” şeklinde cevap vermiş.

    Şarkının hilkayeyle alakası olmamasına rağmen American Idiot gibi konsept bir albüme konulmasının sebebi ise bunun aslında Shenanigans albümü için yazılması, ancak Billie Joe'nun o zamanlar duygusal olarak bu şarkıyı kaydetmeye hazır olmamasıydı. 

    Oldukça yavaş ve hüzünlü olan şarkıyı bu bakımdan bir rock balladı olarak da değerlendirebiliriz. 

     

    12. Homecoming

    Gelelim albümün rock opera anlamındaki zirvesi olan şarkıya, Homecoming. Tıpkı Jesus Of Suburbia gibi 5 kısımdan oluşuyor. Bunlar:

     

    I. The Death of St. Jimmy

    II. East 12th St.

    III. Nobody Likes You

    IV. Rock and Roll Girlfriend

    V. We're Coming Home Again

     

    I. The Death of St. Jimmy

    Genel olarak karakterimizin yetişkinliğini anlatan şarkının bu kısmında Jesus Of Suburbia, St. Jimmy'yi yaratan öfkenin ona aşkı Whatsername'i kaybettirdiğini anlar ve bu yüzden içineki St. Jimmy personasını kendi deyimiyle öldürür.

    "In the crowd of pain
    St. Jimmy comes without any shame
    He says, "We're fucked up, but we're not the same
    And Mom and Dad are the ones you can blame"

    Jimmy died today (Ooh, ooh-ooh)
    He blew his brains out into the bay (Ooh, ooh-ooh)
    In the state of mind (Ooh, ooh-ooh)
    It's my own private suicide"

     

    II. East 12th St.

    Her ne kadar içindeki St. Jimmy personasını yok etse de arakterimiz hala tam olarak bir kurtuluşa erememiştir, bunun yerine hala melankolik ve mutsuzdur. Jesus Of Suburbia karakterimiz büyür ve daha iyi zamanların hayalini kurarak evrak işleri yaptığı 9-5 bir ofis işi bulur.

     

    "Jesus filling out paperwork now
    At the facility on East 12th Street
    He's not listening to a word now
    He's in his own world, and he's daydreaming
    He'd rather be doing something else now
    Like cigarettes and coffee with the underbelly
    His life's on the line with anxiety now
    She had enough, and he had plenty"

     

    III. Nobody Likes You

    Hayatından memnun olmayan karakterimiz bu kez de Whatsername'in Letterbomb şarkısında bahsedilen mektubunu hatırlmaya başlar ve kendisini iyivce kötü hissetme başlar. Hala kendisini Whatsername'in dediği gibi başarısız ve problemli hisseden karakterimizbir şekilde bu düşüncelerden kurtulmaya çalışmaktadır.

     

    "(Where'd you go?) Nobody likes you, everyone left you
    (Where'd you go?) They're all out without you, havin' fun
    (Where'd you go?) Everyone left you, nobody likes you
    (Where'd you go?) They're all out without you, havin' fun"

     

    IV. Rock and Roll Girlfriend

    "Rock and Roll Girlfriend"de, karakterimiz hala punk rock hayatında olan bir arkadaşından bir mektup alır ve bu şekilde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hatırlar. Mektubun sonunda, Jesus Of Suburbia'nın arkadaşı ondan şikayet etmeyi bırakmasını ister. Rock and Roll hayatından memnundur ve Jesus Of Suburbia'nın bıraktığı hayatla ilgili ağıtlarını duymak istememektedir.

    "I got a kid in New York, I got a kid in the Bay
    I haven't drank or smoked nothin' in over twenty-two days
    (Don't want to be an American idiot!)
    So get off my case, off of my case, off of my case!"

     

    V. We're Coming Home Again

    Bu mektup, Jesus Of Suburbia'nın kendi yaşamının kontrolünü ele geçirmesi gerektiğinin farkına varmasına yardımcı olur. Bu farkındalık ile karakterimiz şehirden yola çıkar ve doğduğu banliyölere yani evine gider. Bu yolculuğunda da hayatında daha büyük sorunlar olduğunu fark eder ve artık Whatsername'in mektubunda kendisi hakkında dediklerini umursamadığını dile getirir.

     

    "The world is spinning 'round and 'round out of control again
    The 7-11 to the fear of breaking down
    So send my love a letterbomb, and visit me in Hell
    We're the ones going..."

     

    13. Whatsername

    Jesus Of Suburbia, eve döndükten ve normal bir şekilde yaşadıktan sonra, Whatsername'i kaybettiği için hala pişmanlık duymaya devam ediyor, kendi hayatı için oldukça fazla şey ifade eden, ancak uzun zaman geçmesi sebebiyle adını bile hatırlayamadığı aşkından elinde kalan tek şeyin anılar olduğunu dile getiriyot. Albümün ve hikayenin kapanışını da aslında bu pişmanlık ve unutuşun birleşimiyle yapıyor.  Çünkü artık karakterimiz için öfkenin ardından aşk da bitti ve geriye sadece herkes gibi yaşayan, düzene ayak uyduran, sorgulamayan, mutsuz bir Amerikan Aptalı(American Idiot) kaldı.

     

    "I made a point to burn all of the photographs
    She went away and then I took a different path
    I remember the face, but I can't recall the name
    Now I wonder how Whatsername has been"

     

    Hem Green Day'in hem de müzik tarihinin en önemli albümlerinden biri olan American Idiot, anlattığı hikaye ile aslında bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak içinde bulunduğumuz çağ ve albümün çıktığı dönemdeki Amerikan Hükümeti hakkında fazlaca eleştiriler içermesiyle politik olarak da değerli bir albüm. 13 şarkı boyunca Jesus Of Suburbia üzerinden halkın ve özellikle de gençlerin yaşadığı sorunları görürken hem kendimizden bir şeyler bulmamız hem de bazı şeyleri sorgulamaya başlamamız  oldukça mümkün. Politik mesajlarının yanı sıra şarkının punk rock ile rock opera türlerini bir araya getirmesi de kuşkusuz punk rock türünün popülerlik kazanmasında oldukça büyük bir etkiye sahip. 

    Eğer henüz tamamını dinlemediyseniz yazının ardından albümü de dinlemenizi tavsiye ederim. Şimdiden iyi dinlemeler. 

     

    Kaynak: 1, 2, 3


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.