Daidalos Kimdir?
Daidalus (Daidalos ya da Daedalos) adının anlamı, “Ustaca işlenmiş ya da işleyen” anlamına gelir. Kendisi Kekrops, yani Attika’nın kral soyundan geldiği bilinen Atina’lı bir zanaatkar ve sanatçıdır.
Eli her sanata yatkın olduğu için kendisine bu isim verilmiştir. Gerçekten de Daidalus hem mimar, hem heykeltıraş hem de her türlü mekanik araçlar yapabilen biridir. Platon’un Menon adlı diyaloğunda adı geçen canlı heykelleri de kendisi meydana getirmiştir.
Atina’da çalıştığı dönemlerde yeğeni Talos ona yardımcı olmuştur. Talos oldukça yetenekli ve başarılı bir gençtir. Bir zaman sonra ölü bir yılanın dişlerinden esinlenerek testereyi icat etmiştir. Bunu kıskanan Daidalus çırağı olan yeğenini Akropol’den aşağı atarak öldürmüştür. Cinayet ortaya çıkınca Daidalus, Girit kralına sığınmıştır.
Girit’te yaşadığı dönemde Kral Minos’un emriyle kızı Ariadne için bir dans alanı inşa etmiştir. Bu sırada Girit’te bir kadından İkarus adında bir oğlu olmuştur. (Iapyx adında bir oğlu daha vardır ancak onun hakkında pek fazla bilgi yoktur.)
Hans Bol – Icarus’un Düşüşü Tablosu (16.yy)
Daidalus, Girit’te kaldığı dönem boyunca pek çok olaya karışmıştır. Kraliçe Pasiphae aşık olduğu boğa ile çiftleşmek için Daidalus’tan bir düzenek yapmasını istemiştir. Daha sonraki dönemlerde Kral Minos kendisinden bir labirent yapmasını ister.
Bu labirentin içine kraliçenin boğadan olan oğlu Minotauros kapatılmıştır ve her yıl ona 7 kadın ve 7 erkek kurban edilmeye başlanmıştır.
Bu durumdan rahatsız olan Atina’lı insanların sesi olan Kahraman Theseus, büyük bir cesaret örneği gösterir ve Minotor’u öldürmeye karar verir. Labirente girip Minotor’u öldürecektir, ancak labirentten nasıl geri çıkacağı büyük bir sorundur.
Bu konuda da Daidalus, kralın kızı olan Ariadne’ye bir yumak iplik kullanması fikrini vermiş ve labirentin merkezini tarif etmiştir. Theseus, Minotor’u öldürdükten sonra oradan çıkmayı bu sayede başarmıştır. Theseus’un başarısında Daidalus’un parmağı olduğunu öğrenen Kral Minos, ustasını ve oğlunu labirente mahkum etmiştir.
İkarus ve Daidalus’un Kaçışı
Daidalus, oğlu İkarus ile birlikte labirentte bir süre mahkum olarak kalır. Yine bir süre sonra, aklına bal mumu ve tüylerden, tıpkı kuşlarda olduğu gibi kendilerine kanat yapma fikri gelir. Çünkü labirentten uçmak dışında başka türlü kaçamayacaklardır.
Aklına gelen bu fikri uygulamaya koyan Daidalus ahşap bir sistem üzerine kuş tüylerini yerleştirir ve onları bal mumu ile destekler. İki çift kanat en sonunda hazır olur. Birini oğluna diğerini ise kendisine takan Daidalus artık kaçmak için hazırdır.
Daidalus uçmadan önce oğluna, çok alçaktan uçarsa denize düşeceğini, çok yüksekten uçarsa güneş ışınları yüzünden kanatlarını kaybedeceğini söyler. İkarus’u dengeli bir şekilde uçması gerektiği konusunda sıkı sıkı tembihledikten sonra ikisi de uçmaya başlarlar.
Merry-Joseph Blondel – İkarus’un Düşüşü Freskosu (19.yy)
Genç adam öyle yükselir ki, Güneş Tanrısı Helios bunu kendisine karşı bir saygısızlık olarak algılar. Güneş ışınları İkarus yükseldikçe bal mumunu eritir ve kanatlarını yakmaya başlar. Bunun üzerine İkarus tepetaklak olur ve hızla denize düşer, boğularak ölür.
İkarus, Ege Denizi’nde bir yere düşmüş ve orada ölmüştür. Düştüğü söylenen deniz, İkaria Denizi ve oraya yakın olan adanın adı da İkaria Adası olarak kalmıştır.
Hikayenin Yorumu Hakkında
İkarus’un hikayesini öğrenen herkes bu konu üzerine farklı farklı şeyler düşünmektedir. Kimileri bu hikayeden dengeli olmak üzerine fikirler edinir, kimileri aile büyüklerini dinlememenin zararları olarak algılar, kimileri ise İkarus’u cesur bulur ve onun sonunu büyük bir kahramanlık olarak görür. Aslında İkarus’un hikayesi bu düşüncelerin hepsini içinde barındırır ve bunların hepsinin düşünülmesi gerektiğini vurgular.
İkarus oldukça cesur ve tutkulu bir karakterdir. Uçmaya başlaması bile büyük bir cesaret gerektirir. Uçmaya başladıktan sonra ise babasının söylediği gibi dengeli olabilseydi, belki de yaşamı devam edecekti.
Fakat o uçmanın ve başarmanın verdiği coşkuyla, biraz da merakın vermiş olduğu etkiyle daha da yükselmek istedi. Güneşi görmek, doğayı keşfetmek ve hayatında belki de ilk ve son kez edineceği bu deneyimi sonuna kadar yaşamak istedi.
İkarus eğer bu tutkusunu gerçekleştirmeseydi belki de uçuşu onun için bir anlam ifade etmeyecekti. Özgürlüğüne kavuşmuş olacaktı, ancak merakını ve tutkusunu gerçekleştirecek cesareti kendisinde göremediği için sağlam bir şekilde yeryüzüne inse bile bundan mutluluk duymayacaktı. İkarus’un sonunu kibri değil, merakı ve cesareti getirmişti. Bundan pişmanlık duyar mıydı, bunu bilemeyiz.
Fakat bilebileceğimiz tek şey, bu hikayeden herkesin kendisine bir pay çıkarabileceği.
Carlo Saraceni – Caduta di Icaro (İkarus’un Düşüşü)
Yorum Bırakın