Altmış yedi yıla on plak, on altı albüm, sekiz toplama albüm ve yedi kitap sığdırıp evrensel ve ölümsüz eserlere imza atarak izini bırakmış bir sanatçı İlhan İrem. İlkokuldayken sınıf perdelerinin arkasına saklanıp şarkılar söyleyen, ilk bestelerini odasındaki perdelerin ardında yaratan, müziğe ömrünü adamış bir insan o. Neredeyse tüm şarkılarını kendi yazıp besteledi; öyküler, şiirler, denemeler, köşe yazıları yazdı; inzivaya çekildiği dönemde bile sanatı bırakmadı. Kadife sesiyle, sakin ve özenli konuşmasıyla, kıvırcık saçlarıyla, giysileriyle, küpesiyle, güneş gözlüğüyle hafızalarda yer edindi.

70’lerin İrem’i romantikti, hafif tonlarda parçalar yarattı. 18 yaşında İstanbul’a gelip Antuan Şoriz ile tanışmasının ardından ilk 45’liğini çıkardı. Popülerliği yakalaması ise Yazık Oldu Yarınlara / Haydi Sil Gözlerini’nin çıkmasıyla oldu. “Sensizliğin acısını sen nereden bileceksin / Sen hiç sensiz kalmadın ki” sözleriyle damga vuran 45’liği Anlasana zaten herkesin akıllarına kazınmış bir şarkı. 80’lerin İlhan’ı popüler kültürden uzaktı. Sahnelerden elini ayağını çekti, kendi ifadesiyle “iç uzaylarına derin yolculuklar yapmayı” öğrendi. “Işık ve sevgi” mottosu sevenlerini o kadar etkiledi ki 85’te “İrem Bağı” kuruldu. Cem Karaca ve Barış Manço’nun hayranı olan İrem, ikisi arasındaki “duygu boşluğunu” doldurmak, Manço’nun apolitik duruşu ile Karaca’nın radikalliği arasında bir yerde kalmak istedi. Şarkılarının evrensel mesajlar içerdiğini daima belirtti zaten. Kendini sanata adayan İrem, 92’den 2006’ya kadar sahnelere verdiği ara esnasında albüm, kitap ve resim çalışmalarını sürdürdü.

Barışı, sevgiyi, saygıyı anlatan sanatçı aşık da oldu. Küçükken İrem’i rüyasında görüp hayran olan Hansu Hanım yıllar sonra Ankara’daki konserine katıldı. Konser sonrası içinde bir notla Magnafantagna’nın Ölümü kitabını verdi İrem’e. Bunun karşısında büyülenen sanatçı bir turnede verdiği röportajda “Ankara konserinde bu kitabı bana veren kızla evleneceğim” dedi ve ikili, başka bir Ankara konserinde yine karşılaştı. İrem, “onunla başka boyutlardan tanışıyorduk” dediği Hansu Hanım ile 1991’de evlendi, aralarındaki aşk da hiç sönmedi.

Dillere dolanan şarkıların, unutulamayacak bestelerin, şiirlerin, fikirlerin sahibi oldu İlhan İrem. Felsefesini müziğine kattı; klasik, elektronik, mistik, geleneksel müzikleri başarıyla harmanladı; şarkılarına öyküler gizledi. Televizyon ekranlarında yer alabilmesi için küpesini çıkarmasını, giyim tarzını değiştirmesini isteyen kanala hiç düşünmeden sırtını çevirdi. Toplumsal olaylara gözünü kapamadı ama umutsuzluğa da kapılmadı. Eşsiz sesiyle daima dinleyicilerini sakinleştirmeyi, şarkılarının ümitlendirici sözleriyle onları ayakta tutmayı başardı. “Karşılıklı bütün sevgiler / Kalmasın yaşlı gözler / Dostluk, insanlık yolunda / Birleşsin bütün eller”, “Sevgi sevgiyle çoğalır, söner her şey sevilmezse” ve “Boş ver boş ver arkadaş başka bulursun / Bütün kalbin sevinçle neşeyle dolsun / En kötü günlerimiz hep böyle olsun / Mutluluklar bizimle elem yok olsun” gibi akıllara kazınmış dizeleriyle İlhan İrem, dünyanın bütün kötülüklerine rağmen barışı, sevgiyi, saygıyı, aşkı, birlikteliği savunmaktan, ışık ve sevgi yaymaktan vazgeçmedi.  

Kendi sözleriyle kendi hikayesini anlatan özgün bir sanatçıydı o. Çizgisinden hiç çıkmadı, asla taviz vermedi, kendisi olmaktan vazgeçmedi. Şöhretin değil, inandığı değerlerin peşinden gitti. Biz İlhan İrem’sizliğin acısını bilmeyeceğiz çünkü ölümsüz eserleri sayesinde hiç onsuz kalmayacağız. Işık ve sevgi içinde uyu, hoşça kal İlhan İrem.

Bu bağlantıyla İlhan İrem'den seçtiğim parçalardan oluşan çalma listesine ulaşabilirsiniz: