Gerçek Olanın Ya Da Gerçek Sanılanın Akımı:Resimde Büyülü Gerçekçilik

Gerçek Olanın Ya Da Gerçek Sanılanın Akımı:Resimde Büyülü Gerçekçilik
  • 14
    0
    0
    1
  • Aklınıza kazınmış olan tüm gerçeklik algılarını atın. Gerçekle fantastiğin tamamlayıcı oranda birleştiği, birbirine karıştığı, duyguyu figüratif değil mekanın kendisiyle bütünleştiren ve zaman algısını bizim ufkumuza bırakan bu akıma göz atalım: Büyülü Gerçekçilik.

    Sadece resim değil aynı zamanda bir edebiyat akımı olan Büyülü Gerçekçilik resim alanında ilk defa Alman fotoğrafçı, sanat tarihçisi ve eleştirmeni Franz Roh tarafından tuhaf ve dikkat edilmemiş olan gerçekliği ifade etmek için ortaya atılmış. Resimdeki zamanın akış dinamiğini belirlemek bize bırakılmış. Hayal gerçeklik bağlamının göbeği olan bu akım modern sanata kısmen bir tepki niteliğinde.

    İki zıt anlamı aynı anda barındıran Büyülü Gerçekçiliği, resimlerindeki gölge kullanımıyla kelimenin tam anlamıyla büyülü bir şekilde aktaran Rob Gonsalves, yarattığı illüzyonlarla zihnimizde hayal-gerçek ikilemi yaşatıyor. Olasılıksız olanın bile olasılığı üzerine düşünmeye itiyor.

    Çok bakış açılı bu resimler aynı zamanda eşsiz dokunuşlar sayesinde gerçeği görüş ve algılayışımızı tazeliyor.

    Alışılmışın dışı betimlemelerin bahsini geçirdiğimiz için bu akımın tamamen fantastik ögelerden oluştuğu fikrine kapılmanızı istemem. Aynı zamanda toplumdaki her bir birey tarafından fark edilen fakat dile getirilmeyen şeyleri de görüyoruz.

    devlet-george
    Devlet Dairesi: George Tooker | Fotoğraf: thenewyorktimes

    Devlet dairesi betimlemesiyle George Tooker günlük yaşamdan toplumsal bir kesiti gözler önüne sermiş. İlk bakışta sıradan gibi gelen tabloyu detaylı incelediğinizde sıradanlığa gizlenmiş sıradışılığı görebilirsiniz. Buzlu camın arkasında müşterilerle ilgilenen devlet dairesi elemanlarının iletişim için sahip olduğu tek küçük daire boşluk ve yanı sıra boşluğu dolduran elemanların yorgun gözleri… Mekanın betimlenişindeki tekdüzelik dahi rahatsızlık verecek şekilde. Tıpkı saatlerce işlem kuyruğunda beklerken hissettiğimiz o bıkkınlık hissi gibi. Ressam izleyiciyi sadece mekanla buluşturmamış; zamanı durdurmuş ve mekanın hissini yaşatacak en vurucu şekilde betimlemiş. Sanatının gücünü karanlık hisleri uyandırarak pekiştirmiş.

    Dönemin belki de çoğumuzun en aşina olduğu isimlerinden biri de Frida Kahlo… Orijinal yaklaşımıyla bildiğimiz Frida da tasvirlerini kendi hayatına dair gerçekliklere vurgu yaparak izleyicisine ulaştırmış. Tarzı ve figürleriyle resimlerindeki acı ve ıstırabı hissetmemek mümkün değil.

    the-two-fridas-2
    The Two Fridas | Fotoğraf:bayaiyi.com

    Eşi Ressam Diego Rivera ile ayrılığı sonrasında yaptığı bu resimde Frida hislerini ve kendi kimliğine olan bakış açısını yansıtmış. Yaşadığı üzüntülü süreçlerin kendisini dönüştürüşünü betimlemiş. Sağ taraftaki Frida figürü eski eşinin fotoğrafının bulunduğu bir kolyeyi elinde tutuyor. Soldaki figürle kıyasladığımızda giyim tarzları ve otoportrelerdeki ufak ifade farkılılıklarından Frida’nın artık eski haliyle barışık olduğunu, eski eşine olan sevgi ve üzüntüden kendini kurtarmaya çalıştığını anlıyoruz. İki halinin birbirine bağlı oluşu eski kimliğinin şuan olduğu kişiye etkisini gözler önüne sermiş. Hayatının içindeki gerçekliği soyut olanı bile somut algılayabileceğimiz şekilde duygusunu aynen bizlere yaşatarak tamamlamış.

    Hayal dünyamızda yeni pencereler açan, aynı zamanda gerçek olanı hissini vererek yaşatan bu akım umarım okurken sizin de hoşunuza gitmiştir!!




    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.