O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
‘’Güçlü bir bencillik hasta olmaya karşı bir savunmadı ana son aşamada hasta olmamak için sevmek başlamak gerekir, engelleme sonucu sevemediğimiz takdirde hastalanmaya mecburuz’’
Türk Edebiyatının en sevdiğim şairlerindendir Nazım Hikmet. Geçenlerde en bilindik şiirini okurken bir şey dikkatimi çekti.
‘’O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.’’
Kendini bir deve benzetiyor, her şeyi yapabilecek güçte olduğunu düşünüyor ve kendi gözünde kendini büyütüyor bu aşk için ilişkide Pirayeye yer kalmıyordu. Tek küçük kaldığı yer ise sevdiğini var saydığımız Pirayesine dönemeyişi.
Yapamaması yapısını, çalamaması kapısını. Çünkü kapıyı çalacak elleri daga büyük işler içindi. O devdi ve işleri çok önemliydi. Oysa Piraye minnacık bir kadındı ve üstelik bir cücenin kolunda girmişti bahçesinde ebruli hanımeli açan eve. O ev ki dev gibi sevgilere bile mezar olamazdı artık. Pirayenin tek özelliği mini minnacık olmasıydı. Sanki hiç bir etkisi yoktu Nazımın sevgisinde, ilişkide yeri o her şeyin altından kalkabilecek adamı sevmek ve tek görevi buydu.
Nazım Hikmet belki hastalanmamak için sürekli birilerini seviyor ve belki de aynı şekilde hastalanmamak için Pirayeden de vazgeçemiyordu.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev...
Nazım Hikmet Ran (Mavi Gözlü Dev)
evet