Duygusal olarak kendimizi ifade edemediğimiz anlarda çoğumuzun imdadına yetişip kurtarıcı olma rolünü üstlenen etmenlerde kuşkusuz ki ilk sıralarda yer almaktadır müzik. Kelimeleri boğazda düğümleyen tarifsiz kalp kırıklıkları, yaşanması muhtemel olup yaşanamayanları, sonsuz düşünce yığınları içinde bir türlü uyku tutmayan geceleri, içinden çıkılmayan anlamsız duygu karmaşaları ve daha sayamadığımız pek çok zayıflık anını müziğe sarılarak atlatmaya çalışmışızdır. Üstelik günümüzde insan ilişkilerinin bu denli yozlaşmış olduğunu da göz önüne alırsak müzik en yakın sırdaş, arkadaş, dert ortağı olmuştur bizlere

Ancak yaşadığımız duygular böylesi çeşit çeşitken piyasada var olan şarkıların geneli aşk temalı yahut hüznümüzle ortak duyguyu barındırmayan türlerden oluşu kimi zaman müzik ihtiyacımızın karşılanmaması sonucunu doğurmaktadır. İşte böyle anlarda başta ben de olmak üzere çoğumuz sözsüz müziklerin kapısını çalıp bize duygudaş olmasını istemişizdir. Çünkü biliriz ki sözsüz müzik bizim için fırça değmemiş tuval, çizik atılmamış boş bir sayfa gibidir. Biliriz ki o an canımızı yakan her neyse o tuvale ya da boş sayfaya gönlümüzce aktarabileceğizdir. Sözlerin kalıbına sığmak zorunda olmadan sonsuz düşünce boşluğunda gezip kendimize en yakın anlamı çıkarmamıza destek olandır aslında.

 

İnsanı tavanı izletmeye mecbur bırakan duygular vardır, etrafımızdakilere anlatmak şöyle dursun kendimize bile ifade etmekte güçlük çektiğimiz. Böylesi karmaşık duygular yaşanırken herhangi bir şarkının bu duygulara tercüman olması pek de mümkün olamayabiliyor kimi zaman. Çünkü içindeki sözleri kendimizle bağdaştıramıyoruz, kendimizi bulamıyoruz o nakaratlarda. Sözsüz müzikler bu anlamda daha geniş pencereler açıyor, sözlü şarkılara göre daha soyut olduğu için dinleyicinin kendi hayal gücüne ve duygusal tepkilerine daha fazla alan bırakıyor. Bu nedenle, sözsüz müzikler, biz dinleyicilerin kendilerini müziğin duygusal atmosferine daha fazla kaptırmamıza ve müziğin etkisini daha yoğun bir şekilde hissetmemize izin veriyor.          

Hiç girilmemiş ormanlara, hiç görülmemiş manzaralara, belki de hiç tadılmayacak duyguların nahoşluğunun içine atıyor bu müzikler sizi, ancak kimisi de henüz ölmemişken kalbinizin yerinden sökülüp alınmış hissini yaşatıyor. O yüzden ben sözsüz müziğin gücünü diğer türlerden daima ayrı tutmuşumdur. Çünkü bu müzikler dizginleri ellerimizde olan hırçın bir at ve onun sizi üzerinden atıp yaralaması da, sakinleştirip bilinmedik güzel diyarlara götürmesi de yine sizin ellerinizde...

bu yazıyı yazma anımda bana eşlik eden sözsüz müziklerimden birkaçını sizlerle de paylaşmak istedim :))

https://youtu.be/YJ__ja4QpMM

 https://youtu.be/l9cVN4ZqNIM

https://youtu.be/-8X_aMT5z0A        

https://youtu.be/tn_V3DuB9hA