Advertisement Tracker

Hoşçakal, baba.

Hoşçakal, baba.
  • 9
    0
    0
    0
  • Merhaba, baba.


    Biliyorum bu mektubu hiç okumayacaksın, varlığından bile haberdar olmayacaksın belki de. Ellerim titriyor yazarken ama yatağımda yorganın altındayım ve burada sana hoşçakal demeye geldim.


    Benim adım Deniz artık. Komik bi hikayesi var aslında. Sen beni hiç denize götürmedin ve kendi başıma gitmek isteseydim de izin vermeyecektin biliyorum. Denizi ilk defa cluba gittiğimde biraz sarhoş ve yanımda da duraktan tanıdığım rastgele birisi ile gördüm. Bu anın hep çok daha özel olacağını düşünmüştüm, öyle hayal etmiştim. Mesela gecenin bi vakti cebinden bir miktar para alıp denizi ilk ve son defa görüp kendimi ona bırakarak. Ki gerçekten de yapabilirdim bunu, her neyse.

    Şarkı diyor ki "Her acı zamanla geçmez". Sen de benim için öylesin ve hep öyle olacaksın. Benim asla geçmeyen yaram olarak. Bu kendimi bildim bileli böyle sadece fark etmesi biraz zaman aldı. Görünüşte benim yanımdaydın fakat ben hiç seni yanımda hissetmedim. Ne annemi ne de kardeşlerimden birini. Görünüşte oradaydınız sadece ve bu bir çocuk için yeterli değil. Siz benim hiç kapanmayan yaram olarak kalacaksınız ve ben de sizin için öyle olacağım bundan sonra. Senin bana bıraktığın miras bu.
    Bizim seninle sadece tek bi anımız oldu, diğer baba kızların konuştuğu gibi, neler istediğini konuştuğu birbirlerini daha iyi anlayabildiği anlardan ki gerçi onda da pek anlaşamadık biz.  Ben sana kendim ile ilgili çok önemli bir şey söyledim, benim için çok kıymetliydi. Sana kendimi açmıştım fakat sen onu öldürdün. Her zaman söylediğin "fakat kızım ben senin iyiliğini düşünüyorum" diyerek. Beni anlamadan, beni görmeden benim iyiliğimi düşünerek benim adıma kararlar vererek öldürüyorsunuz. Bu benim hatam değil baba, hiçbir zaman benim hatam değildi. Sen beni gördün baba. Dolan gözlerimi gördün, titreyen sesimi duydun.
    Sizin istediğin kişi olamadığım, olmadığım için sizden özür dilemeyeceğim. Ben sizin yanınızdayken kendim gibi hissetmedim hiçbir zaman. Kendimi size ait de hissetmedim. Ne çocukken ne de gençliğimde. Normalde ailelerin çocuğunun kişiliğini bulmasında yardımcı olması gerekir öyle değil mi? Ben kendimi kendim inşa ettim, hiç kimseden de yardım almadan. Siz beni hiç görmediniz baba.
    Çocukken gelip yanıma nasılsın diye sormadınız ve bu soruyu sormayı çok geç fark ettiniz, ben size ateist olduğumu söyledikten sonra. Muhtemelen bi derdi olsa söylerdi diye düşündünüz ama yaptığım ve söylediğim her şeyi yargılayıp dalga geçerken ben sizinle nasıl iletişim kurabilirdim ki? Çocukluğumdan beri size karşı sessiz ve kayıtsız olmam bundan. Fakat artık susmuyorum. Kimseden esirgeyecek sözüm yok. Ne kendimden ne de bir başkasından.

    Zamanla sizden göremediğim aile ilgisini başka yerlerden almaya çalıştım, doğal olarak. Ve biliyor musun bana en çok yardımcı olan, dünyayı gösteren müzik oldu. Özellikle de Cem Adrian. Onun şarkılarıyla anlamaya ve öğrenmeye başladım bazı şeyleri, sorgulamaya başladım. Senden hissedemeğim sıcaklığı ondan daha çok hissettim. 

    Bu arada sizi rüyamda görüyorum, kabuslarımda demek daha doğru. Yaptığımdan pişman olduğum için değil. Rüyalarımda sıcak aile yuvası görüyorum. Çünkü biliyorum ki asla olmayacak bu sizinle. Bu acıtıyor canımı.
    Kolay kolay uyuyamıyorum, uyusam bile kaliteli bi uyku olmuyor. Muhtemelen insomnia. Sayenizde ne kendimi ne de dünyayı gerçek gibi hissetmiyorum. Depersonalizasyon ve derealizasyon diyorlar buna. Duygusal dengesizliğim ve bağlanma problemim var ve bazen ataklara benzer şeyler geçiriyorum. Ve tüm bu dünyaya karşı bi kadın olarak tek başımayım.

    Ve çocukluğumun büyük kısmını hatırlamıyorum. Hatırladığım anılarda pek hoş şeyler değil. Sen benim çocukken sahiplendiğimiz ilk kedimin ölüsünü çöpe attığımı bilmiyorsun, değil mi? Çocukken yaklaşık 12 yaşındayken çok sevdiğim kedimi çöpe attım ben. Okul çıkışında arkadaşlarımla oyun oynamaya diye eve gelmiştik. Her zamanki gibi önce gelip kedimi görmek için balkona gittim. Aradım seslendim gelmedi. Ölüsünü sedirin altında buldum. Gittim kazma buldum ve bahçeye bi yer bulup kazmaya başladım. Annem beni gördü ve onu bahçeye gömmemi değil çöpe atmamı istedi. İstemek değil aslında emretmek, bağırarak, arkadaşlarımın yanında. Gittim, kedimi siyah bi poşete koydum ve onu çöpe attım. Sonra oynamaya devam ettim. Çünkü benim sizden öğrendiğim şey acını yaşamak, herkesin içinde ağlamak değildi. Duygularımı bastırmaktı, ağladığımı ne arkadaşlarımın ne de ailemden birinin görmemesi gerektiğiydi. Bu sizin o küçük çocuğa öğrettiğini şey. Ben ailelerin birbirine nasılsın diye sorduğunu çok sonradan öğrendim baba.

    Siz benim için hiçbir zaman orada değildiniz. Beni suçlamaya, elimden gelenin en iyisini yaptım demeye çalışmayın. Bunlar benim hatam değildi.

    Hoşçakal, baba. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.